Çalılıkların arasında Mega ve Tuera bekliyordu. Karanlık iyice çökmüş, onları saklıyordu. Mega kaleye bakarken aklı tamamen farklı bir yerdeydi.
Çocuktu. Yüksek bir ağaca tırmanmak istemişti. Ne babası, ne annesi, ne de Rodrigo ona izin vermişti. Koşa koşa Aklo'nun yanına gitmişti. Aklo da hayır dese de hiç susmadan başında tekrar tekrar sormuştu. Aklo sonunda dayanamayıp kabul etmiş ve onu ağacın altından başlayarak omzuna almıştı. Zorlanarak tırmanırken Mega onun omzuna sıkıca sarılmış ve başını yaslamıştı. "Teşekkürler ederim."
Aklo Mega'yı ağacın dalına koyup yanında yerini almıştı. Birlikte manzarayı izlerken ikisi de sessizdi. Mega konuşmayı sevse de uzun bir süre hiçbir şey dememişti. Birlikte susmuşlardı. Akşama doğru aşağıya ineceklerken Aklo Mega'yı yeniden omzuna almak için biraz aşağıya indi. Ama Mega erken davrandığında aşağıya düşecekken Aklo onu sıkıca tutmuş, dengesini kaybetmiş ve düşmüştü. Aklo'nun bir bacağı ve kolu kırılırken Mega'ya hiçbir şey olmamıştı. Rodrigo deliye dönmüş ve Mega'yı saatlerce azarlamıştı. Babası Rodrigo'yu durdurduğunda Mega ağlıyordu. Rodrigo Aklo'yu en az Mega kadar seviyordu. Öldüğünü duyduğunda yıkılacağını biliyordu. Onun yüzüne nasıl bakacaksın dedi kendi kendine.
Abinin yüzüne nasıl bakacaksın?
O seni korurken kendini hiçe sayarken sen onu koruyamadığını nasıl söyleyeceksin?
Yine senin yüzünden ve bu sefer sonsuza kadar...Tuera konuşmaya başladığında Mega ona döndü. Neden orada olduklarını hatırladı. "Paranın bir kısmını almıştım. Ama işi bitiremediğim için çoğu kısmını alamadım. Artık bitirebilirim..." Tuera Mega'ya eliyle birini işaret etti. "...Eduard Harkler, Büyük bir hanenin başındaki adam. Eşinin kardeşi ile bir ilişki yaşamış. Çocuğu olmuş. Ama yakalanmamak için kendi çocuğunu öldürtmüş. Eşinin kardeşi bana geldi ve büyük bir miktar para teklif etti. Hedefimiz o."
"Ölmeyi hak ediyor." Tuera cebinden bir şişe çıkardı. "Onu öylece öldüremeyiz. Kendi canını çok seviyor. Çok düşmanı olduğu için de kendisini korumak için para saydığı birçok adamlar var. Ama zayıf noktosı da var; Eduard kadınları çok seviyor."
Mega Tuera'nın bahsettiği şeyi fark ettiği an donup kaldı. Tuera konuşmasına devam etti. "Para mı kazanmak istiyorsun? Bu zehri içkisine koyman yeterli. Seni ben çıkaracağım." Mega şişeyi aldı. Yapacaktı. "Nasıl içeriye gireceğiz?"
"Kalenin arka tarafında bir kapı var. Yerini kimse bilmiyor. Eduard ve eşinin kardeşi hariç. Buluştukları yermiş."
"İkisi de pisliğin teki."
"Etrafında her zaman kötü insanlar vardır."
Mega ve Tuera birlikte kalenin arkasına dolaştılar. Tuera kalenin taşları arasında ellerini gezdirirken bir yerde durdu ve itti. Kapı önlerinde açılırken sessizce içeriye girdiler. Kalenin koridoru sessizdi. Bir geçit gibi uzanıyordu. Mega sadece takip ediyordu. Odaklanamıyordu. Başka bir kapıya ulaştıklarında bu sefer kalenin alt katındalardı. Hizmetçiler koşuşturuyordu. Onları takip ettiler. Bir yerden kahkaha, konuşma, gülüşme sesleri geliyordu. Büyük salonda herkes eğleniyordu. Aralarına karışmak kolay olmuştu. Mega ve Tuera bir yere oturduktan sonra konuşmaları dinlemeye başladılar; "Büyücüler geldikleri gibi gittiler."
"Gregeor iyi iş çıkardı."
"Fandrolar olmasaydı kazanamazdı."
"Gregeor'un Azlonra Fandro'yu öldürdüğü söyleniyor. Sanırım kızı evlendiği gün öldürülmüş. O da intikam almış." Henüz haberler kulaktan dolmaydı. Kimse doğru düzgün bir şey bilmiyordu.
Mega ellerini sıkmaya başladı. Azlonra Aklo'yu gözünü kırpmadan öldürmüştü. O da Azlonra'yı öldürmüştü. Tuera Mega'nın hareketlerini dikkatle izliyordu. "Sen mi öldürdün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasyDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...