Savaş sonrası ölüleri toplayan askerlerin sessizliği hakimdi hepsinin üstünde. Az önce kavga gürültü havada uçuşurken şimdi yan yana yürüyorlardı. Hiçbir şey unutulmuş değildi. Sadece yapılması gerekeni yapıyorlardı. Herkese düşen bir görev vardı ve odaklandıkları buydu, Albina hariç.
Albina bir anda çok fazla şey öğrenmiş, hepsiyle başa çıkmaya çalışıyordu ve başaramıyordu. Hangi birini düşüneceğini şaşırmıştı. Oradan oraya çarpıyormuş gibi hissediyordu.
Adımları güçlü değildi. Her an yere düşecek gibi hissediyordu. Başı dönüp duruyordu. Vücudu alev alev yanıyordu ama üşüdüğü için de titriyordu. Tüm olanlar yetmiyormuş gibi bir de hasta olmuştu. Bir yere tutunma isteği ile dolduğunda birden ayakları havalandı ve kendini sıcak kollar arasında buldu. "Rodrigo?"
"Söyle."
Albina başını Rodrigo'nun omzuna yasladı ve gözlerini kapattı. Onun net cevaplarını ve sürekli emreder gibi konuşmasını bile özlemişti. "Akrepol'e gittiğimizde ne olacak?"
"Tahta geçeceksin."
"Bu kadar basit mi?"
"Ne bekliyorsun?"
"Beni buraya gönderdin. Katilleri öldürecek şeyi öğrenmemi, ittifak kurmamı istedin. Ama ben buradayken çoktan Akrepol'e sahibiz. O tahtı hak etmiyorum."
"Kimin umurunda? Tahta ne zamandan beri hak edenler oturuyor? Savaş yükü senin omzuna yüklenemezdi. Deneyimin yok. Akrepol'de kimin iyi kimin kötü olduğunu bilmiyorsun..."
"Anlatmak istediğim de bu. Hiçbir şey bilmiyorum. Bir kraliçe olarak büyümedim."
"Sen benim kraliçemsin." Rodrigo'nun sözleri Loras'ı durdurmuştu. Albina'ya kraliçem diye seslenirdi. Şimdi hiç olmadığı kadar uzaklardı birbirlerine. Albina da bu uzaklığın farkındaydı. Rodrigo'nun omzundan Loras'a baktı. Gözlerini sımsıkı yummuştu. Adımlar atmaya başladığında gözleri hala kapalıydı. Albina'ya bakmıyordu, bakmayacaktı.
Albina Loras'ı yaralamıştı. Bunun farkındaydı. Ondan her şeyi saklamıştı. Loras, babası ile Albina'nın gizli savaşının ortasında köprü görevi görmüştü. Ondan savaşta geri çekilmesini söylemiş, nedenini sormasına izin vermemişti. İç karışıklık sandığı savaşın arka yüzünü kimse ona göstermemiş, söz hakkı tanımamıştı.
Albina Loras'ın mevkinden faydalanmış, onu kullanmıştı. Loras bu şekilde düşünüyordu. Tüm yaşananlarda Albina'nın sadece kendi çıkarlarını koruduğunu sanıyordu ama öyle değildi.
"O tahta geçmesem, olmaz mı?" Herkesi durduran bu söz Albina'dan gelmişti. Albina yavaşça Rodrigo'nun kucağından indi. Rodrigo duymamış gibi tepki gösteriyordu. Yüzü şekilden şekile girdi. Yanlış duyup duymadığını düşünecek kadar afallamıştı. Albina tekrar sordu: "Olmaz mı?"
Rodrigo inanamıyormuş gibi kaşlarını kaldırdı. "Ne dediğinin farkında mısın? Neden böyle bir şey istiyorsun?"
"Yapamam. O tacı kaldıramam."
Rodrigo'nun yavaşça sesi yükseliyordu: "Sen bir Erom'sun. O taç senin hakkın ve takacaksın. Savaşı kökten bitireceksin."
"Sandığın kadar kolay değil!" Albina son sesiyle bağırdığında Rodrigo Albina'nın aksine gayet sakindi. Ama ortamdaki gerginlik gittikçe büyüyordu. Birbirlerine yarışır gibi bakıyorlardı. Kararlılıklarını kanıtlamaya çalışıyordu ikisi de.
Albina kadehlerin sadece birine sahipti ve eğer tahta geçerse bir katille evlenmeye zorlanacağını biliyordu. Rodrigo'yu yeniden kaybetmek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasyDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...