Bölüm-26

11.2K 839 286
                                    


İyi okumalar...

(Klaus)

Cecelia ve Alec atışırken gözüm Cecelia'nın arkasına kaydığında Maria'nın son gücüyle elini yerdeki bir kılıca doğrultup bazı kelimeler söylediğini görmüştüm.
Seslenecekken Alec benden önce davranıp Cecelia'ya bağırdığında kılıç yakalayamayacağım bir hızda sırtına saplanmıştı.

Alec'in Maria'nın yanına gidip kılıcını vücuduna saplayışı ve küfürler savuruşuna dair duyduğum sesler, Cecelia'nın önümde düşen bedenine tepki veremeyişim...
Donuk ifadem ve uyuşmuş bedenim bir süre sonra kendine geldiğinde koşarak yerdeki bedeninin yanına ulaşmıştım.

"Cecelia! Sakın kendini bırakma.
Tüm gücünü kullan ve iyileştiğini hayal et!"

Gözleri odak noktasını kaybettiği an gözümden bir damla yaş akmıştı istemsizce.
Tanrım korkuyordum...
Nasıl bir anda vurulmuştu?
Büyü ile işlenmiş bir kılıç ona neler yapabilirdi bilmiyordum...

"Lanet olsun...İyileştiğini hayal et! "

Kıpırdamamıştı bile.
Artık bir betix'ti o...
Ölemezdi.
Alec yanıma geldiğinde ona doğru eğilecekken yakasından tutup sırtını yerle buluşturdum sinirle.

Cecelia'nın yan düşmüş bedeninden kılıcı yavaşça çıkarıp Luke'a doğru yürüdüğümde Alec de dahil herkes ne yapacağımı merakla izliyordu. Archie ise çoktan Cecelia'nın yanına gitmişti, benden farkı yoktu.
O da ağlıyordu.

Luke elindeki kolyeyi bana doğrultup yaklaşmamamı sağlamaya çalışsa da benim gücümü geçemediği için yanına çoktan gelmiştim. Kılıcı beklemeden kafasına vurarak kellesini kopardığımda etrafı ölüm sessizliği kaplamıştı. Cansız bedeni yere düştüğünde elindeki kolye de yere düşmüştü.

Üzerine kan sıçramış kolyeyi elime alıp geri dönerek Cecelia'ya eğildim hızla.
Kucaklayıp ayağa kalktığımda Archie gözyaşlarını silip kısık sesiyle mırıldanmıştı.

"Zoe yardım edemez mi?"
Başımı iki yana salladım yavaşça.
Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Onun yaralanması ihtimalini elbette düşünmüştüm.
Yine de bunun büyülü bir kılıçla yapılmış olması beni korkutuyordu.

"Kılıç büyülüydü, yardımım dokunabilir bu konuda."

Alec'in dediği üzerine herkes ona dönmüştü. Mimikleri alınmış gibiydi.
Hiçbir ifade barındırmıyordu yüzünde.

"Senin yardımına ihtiyacı yok piç kurusu. Zaten senin yüzünden bu halde..."
"Onu iyileştir Klaus."
Kaan tereddüt etmeden işaret verdiğinde başımla onayladım. Nabzı çok düşüktü...

Orada bulunan hiçkimseyi önemsemeden ormana doğru koşmaya başladığımda gözümden akan yaşlar görüş alanımı bulanıklaştırırken nereye gittiğimi bilmeden ilerlemeye devam etmiştim. Vücudunun kendini iyileştiremiyor oluşu canımı sıkıyordu. Sonunda bir göl kenarına geldiğimizde bedenini yere bıraktım. Dudakları soluk duruyordu...

Onsuz bir hayat hayal dahi edemezken nasıl yaşardım? Dönmeliydi bana.
Daha önce dönmüştü, yine yapabilirdi..
Sonsuz bir uykuya dalarsa yaşayamazdım..

Kolyeyi avucumda sıktım bir süre. Sanki kırılacak bir antikaymışcasına dikkatle narin boynuna takıp iyileşmesine dair herhangi bir belirti beklemeye başladım.
Kılıcın açtığı yaradan kan akmaya devam ediyorken göz yaşlarım gözlerimi iyice bulanıklaştırmıştı.

Onun gitmesine, beni bırakmasına dayanamazdım... Boynundaki kolyenin ucunu avucumun içine aldım yeniden.

"Ondan aldığın bütün güçleri geri ver."

Yetenekliler Okulu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin