Bölüm 49

4.2K 374 131
                                    

Bütün gece bölüm yazıp sabah 08.08'de paylaşan kızımıza alkışlaar..
İyi okumalar...

"Yani ırklarla birlikte kalıp saldırı yapılmasını mı bekleyeceğiz?"

Kaan'a kaçıncı defa sorduğumu bilmiyordum, onun kaçıncı defa başıyla onayladığını da. Başka bir ırk ile bir süre yaşayacak olmak garip geliyordu açıkçası.
Buna rağmen kafamı dağıtmak adına bile olsa denememi söyleyen bir yanım oluşu işleri çıkmaza sokuyordu.

"Saldırıya uğrayacak yeni ırkın orman perileri olduğu söyleniyor. Onların ormanda yaşadığını sanıyordum ancak yer altında kendilerine ait bir alana sahiplermiş. Namjoon biraz bahsetti."

Bu sefer ben Kaan'ı başımla onaylarken içimde yerini saatlerdir anımsatan boşluk küçük bir sızıya dönüşüp midemin kasılmasına sebep oldu.
Taehyung'ın arkasına bile bakmadan gitmiş oluşunun canımı yaktığını kendime itiraf etmiş oluşumun acıyı hafifleteceğini düşünerek aptallık etmiştim.
Acı kendini hiç unutturmadan göstermeye devam ederek canımı yakıyordu hâlâ. Her şeyi bir kenara koyalım madem ilk fırsatta gitmek istiyordu neden arkadaşım gibi olmuştu kısa süre içinde?
Hatta belki arkadaştan da öte...
Neden beni korumuştu? Beni öperken ona karşı bir şeyler hissedebileceğimden hiç korkmamış mıydı?

"Cecelia?"
Başımı kaldırıp bakışlarımı beni kaşlarını çatmış izleyen Kaan'la buluşturduğumda dikkatimi tamamen ona vermem biraz zaman almıştı.
"Ne ara aşık oldun kızım?"
Kaşları normal haline dönerken şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Kim aşık olmuştu? Ben mi?

"Saçmalama, onlarla çok vakit geçirdiğim için-"

"Yeni ders. Bizim ülkede yav tamam he diye bir tabir var. Bu sen öyle diyorsun, inanmadım ama hadi seni sevdiğimden inanmış gibi yapayım demek."

Göz devirirken elimi çeneme yaslayıp çalışma masama doğru dönerek bakışlarımı yatağıma oturmuş bedeninden çektim.

"Onlar mensup olduğumu yeni öğrendiğim ırktanlardı. Daha ırkım hakkında öğrenecek çok şeyim varken hayatımdan bir anda çıkmış olmaları canımı sıktı o kadar."

Başını alayla sallarken ayağa kalktı.

"Tamam o zaman, uyu dinlen biraz, sabah geldiğimde seni üzgün görmeyeceğim. Anlaştık?"

Başımı yavaşça sallarken ayağa kalkıp kapıya ilerleyen bedeninin önüne geçtim hızla.
İşaret parmağımı göğsüne bastırırken tek kaşımı kaldırmıştım.

"Dur bakalım, bana laf etmeyi biliyorsun ama kendinden hiç bahsetmiyorsun?"

Hafifçe yutkunurken dudaklarını yalayıp bakışlarını etrafta gezdirmeye başladı. Kulakları mı kızarıyordu onun?

"H-hangi konuda?"

Gülmemek için kendimi zorlamama gerek kalmamıştı çünkü yakın zamanda gülümseyememek için yeterince sebebim vardı. Yine de dudaklarıma sahte bir gülümseme yerleştirip kollarımı önümde birleştirdim. Aynı anda çalan kapım ve kulaklarımı dolduran Jessie'nin sesi ile keyfim biraz da olsa yerine gelirken hızla kapıyı açıp bedenini içeri çekmiştim.

"Bu konuda, ötün çabuk."

Kaan başını yavaşça iki yana sallarken kollarını tıpkı benim gibi önünde birleştirip kaşlarını çattı.

"Bu tavırlar ne böyle? Ben sana böyle mi öğrettim?"
Başımı yavaşça sallarken yüzümdeki ifadenin 'boşuna uğraşma konuyu dağıtamayacaksın' düşüncemi net yansıttığından emindim.
Jessie de bir dakika içinde kızarak düşüncelerimi onayladığında sinirle söylenişime engel olamadım.

Yetenekliler Okulu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin