Bölüm 33

7.9K 651 136
                                    

İyi okumalar...

(Cecelia)

Derin bir nefes alıp nemli kumların üstüne attım bedenimi.Su bana her daim huzur verirdi, güçlerim arasında en sevdiğim bile diyebilirdim.
Başımı çevirip bir süre kumsaldan uzaklaşan bedenlerde gezdirdim bakışlarımı.
Klaus'un aralarında olmadığını fark ettiğimde ise kaşlarımı merakla çatmıştım, neredeydi?

Bakışlarımı baktığım yönün tam tersine çevirip kısmen arkamı dönerek etrafı gözlerimle taradığımda dönüşen deniz kızlarından arta kalan çürümeye başlamış kuyrukların üstünü kumla kaplayan bedenini görüp hafifçe gülümsedim. Okulun sözde koruyucusuna bu işi mi vermişlerdi gerçekten?

"Hades'te denize giremezsin, neden biliyor musun?"

Kurduğu cümleyi idrak edip kaşlarımın hafifçe havalanışına engel olamadım. Benimle mi konuşuyordu o? Hem de kendi isteğiyle?

"Üzerime alınmalı mıyım bu soruyu?"

Umursamıyormuş gibi görünmek adına yeniden denize dönüp rengi gökyüzü yüzünden koyulaşmış suda ve sınır çizgisinde gezdirdim bakışlarımı. Rahatlatıcı olduğu kadar ürkünç bir tarafı da vardı rengi mavinin ve grinin koyu renklerine bürünmüş suyun.

"Deniz onlara aittir çünkü. Dönüşümlerinden önce Seltae, büyük ya da küçük balık ayırt etmeden tehlike unsuru olduğunu düşündükleri her canlıyı öldürürler."

Bundan bana neydi ki? Denize girmek istediğimi mi düşünüyordu acaba?

"Basit gibi görünen bir işi küçümsemeden önce iç yüzünü öğrenmen gerekir küçük. Deniz varlıklarının dönüşümleri sırasında temas ettikleri bir yere ancak benim gibi bağışıklığı yüksek olanlar dokunabilir. Denizde savaşırken düşmanlarını öldürmek için kuyruklarının ucunda bulunan bıçak kadar keskin uzuvlarını kullanırlar. Bu uzuvlarında dünya'daki milyonlarca zehrin bir araya gelişiyle bile var olamayacak kadar tehlikeli bir zehir bulunur. Kuyruklarını dönüşümün tamamlandığı yere bırakırlarken zehir de toprağa karışır."

Oldukça ilgimi çeken bir konu olsa da umursamıyormuş gibi davranmakta kararlıydım.
Klaus'un ilgisini ilk zamanlar ancak böyle çekebilmiştim.

"Hmm."

Ayağa kalkıp deniz suyunda gezdirdim bakışlarımı. Küçük bir gösteriden zarar gelir miydi? Onun kim olduğumu bilmesini istiyordum.

"Neden onu da kahine götürmüyorsun öyleyse?"

Aklımda yankılanan cümle ile kaşlarımı çattım. Yaşananlardan sonra henüz kendimi toparlayabilmişken...
Hatta tam olarak toparlayamamışken, ona bunu yapabilir miydim? Wilward'ın acısı beni yeterince üzmüştü, onun yıkılışını da görürsem beni ayakta tutacak bir dayanağım kalmayacaktı...

Sağ elimi yavaşça suya doğru uzattığımda muhtemelen işini bitirmiş olan Klaus birkaç metre öteme kadar gelip durarak ne yaptığımı anlamaya çalışmıştı. Sorgular ifadesini yakalayabildiğim süre boyunca ona açıklama yapmaya hazırlanıyordum ki kendisi konuşma ihtiyacı hissederek lafa girdi.

"Gücün bu sulara yetmez. Ancak küçük göl sularına hükmedebilirsin melez."

Kendini övmeyi bu kadar seven bir adama ondan daha egoist insanların var olduğunu çıtlatmam gerektiğini hissediyordum.
Yüzüne alay dolu bir ifade yerleştirip yeniden konuşacakken şiddeti ve hızı artmaya başlayan su dalgalarını görüp susmuştu.
Kaşlarının yavaş çekimde çatılışı ve alnında beliren çizgiler keyfimi yerine getirirken gözlerimi kapatıp suyun etrafımı sardığını düşündüm.

Yetenekliler Okulu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin