Bölüm 54

3.7K 362 111
                                    

Bölümü 3000 kelimeye yakın yazıp bitirdim ve kontrol edip yayınlamak için aynı günün akşamına açtığımda yazdıklarımdan geriye 450 kelime kaldığını gördüm, sonradan yazdıklarımın hepsini silmişti lanet uygulama... Sıfır moralle yazılan bir bölüm, umarım sıkılmazsınız.

Her varlığın belirlenen binlerce alternatif sonu olduğu  gerçek mi?
İnsanlar, Hadesliler ya da başka boyutlardaki canlılar...Bir ruh onlarca varlığa bölüştürülüp farklı boyutlar arasına salınmış olabilir mi?
Birçok farklı bedende tek bir ruh ve yaşanan onlarca farklı hayat.
Peki eğer öyleyse neden diğer hayatlarımıza dair bir şey hatırlamıyoruz? Şu an verdiğimiz bir kararda zorlukla vazgeçtiğimiz seçeneği başka bir hayattaki diğer kopyamız mı değerlendiriyor?  Ben mevcut hayatımı yaşıyorken bunun daha iyi versiyonunu yaşayan bir kopyam varsa tanrıya tek bir soru sormak istiyordum, neden bana verilen hayat bu kadar karmaşık ve sabredilemeyesi?

"Cecelia, hadi..."

Hissettiğim ilk şey omuzlarımı saran iki elken Kaan'ın hemen ardından kulaklarımı dolduran sesi karşımdaki iki mezarda gözlerimi bir süre daha gezdirip derin bir nefes almama sebep olmuştu.

"Biraz daha kalmak istiyorum..."

Aldığı derin nefesin sesiydi bu sefer duyduğum. Yüzümün ne hale geldiğini bilmiyordum, kendimi bir haftadır görmeye cesaret edememiştim...

"Onları üzmeyelim...Hadi."

Başımı yavaşça eğip Lonan'ın mezarına bakmaya başladığımda sesi kesilmişti. Üstüme çok gelmek istemediğini anlıyordum...

"Yine geleceğim..."

Elimi yavaşça bedeninden geriye kalan külleri kabul etmiş toprağa sürüp gözlerimi kapattığımda Kaan'ın iç çekişini işitmiştim. Hirra'nın hayatımı bu kadar yaralayacak darbeler vuracağını kim tahmin edebilirdi?
Bir haftadır ruhum çekilmiş gibi hissetmesem onun acımasızca yaptığı gibi onu öldürmeyi düşünebilirdim...
Elim ikinci mezarın üstünde dururken yüzüme buruk bir gülümseme yerleşmişti.
Gözlerimden süzülmek için saatlerdir hazırda bekleyen yaşlara engel olmaya çalışmak neden ağlamaktan daha acı vericiydi?

"Cecelia..."

Hayatınız boyunca yanınızda olan, aslında onsuz da yapabileceğinizi düşündüğünüz varlık bir anda sizi terk ettiğinde anlıyordunuz değerini. Bana asla yeterli sevgiyi ve ilgiyi vermediğine inandığım anneme karşı içimde hep bir öfke taşımıştım. Onun beni hiç bırakmayacağını düşünen yanım mı böyle rahattı yıllarca?

"Biraz yalnız kalabilir miyim?"

Zorlukla konuştuğumda gitmemiz adına ısrar eden arkadaşımın uzaklaşan adım seslerini dinlemiştim bir süre.

"Keşke seni geri getirmemin bir yolu olsaydı..."

Kendimi sıktığım için yüzümün kızardığını hissediyordum, dudaklarımı dişleyip derin bir nefes aldım zorlukla. Hirra annemin şekline bürünüp herkesi kandırmadan önce annemin gerçek bedenini etkisi altına almıştı.
Bu, Namjoon ve babamın onu koridorda gördüğümüzde güç emici sanmasına ve öldürmesine yol açmıştı.
Bunun için Namjoon'u suçlayabilir miydim peki? Bundan en başından haberi olsa beni uyarır mıydı?
Boynumdaki kolyenin ucunu parmaklarım arasına alıp yavaşça yerimden kalktığımda dönen başım yüzünden bir adım gerileyip başımı tutmuştum.
En son ne zaman yemek yediğimi hatırlamıyordum, bir şeyler içtiğimi de...
Sabit durmaya çalışmak neden bu kadar zordu? Bedenim ayakta durmamak için benimle inatlaşıyordu...

"Tuttum seni."

Belimi ve bacaklarımı saran kollara direnmemiştim bile. Daha fazla ne olabilirdi ki? Ölmeye gidiyor olduğumu bilsem bile buna tepki verir miydim?

Yetenekliler Okulu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin