Akşama doğru sürekli yatmış olmama rağmen enerjimin azaldığını hissediyordum. Anneme kitap okuyacağımı söylemiştim ama yatağımda uzanmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım. Şimdi elimde telefon ile yapmam gereken şeyi düşünüp geriliyordum.
Daha önce kimseden ayrılmam gerekmemişti ve doğal olarak bir ayrılık konuşması yapmamıştım. Ama bunu artık yapmam gerekiyordu. Can'a yeterince haksızlık etmiştim. Taşkın benim canımı acıtsın ya da acıtmasın bunun artık bitmesi gerekiyordu. Arayıp telefonu kulağıma götürdüm ve açmasını bekledim. Uzun sürmedi.
"Feza! Seni merak ettim.Ne yapıyorsun?" sesini duyduğumda içim burkuldu ama kendimi topladım.
"Konuşmamız lazım Can. Yarın buluşalım mı?" Ona yüz yüzeyken söylemek istiyordum.
"Söyle."
"Yarın buluşalım olur mu? Lütfen.."
"Söyle Feza." O kadar duygusuz bir şekilde söylemişti ki ne diyeceğimi bilemedim.
"Can..Ben..Yani sanırım..Ayrılmamız gerekiyor." Telefonda söylememeliydim ama beni zorlamıştı.
"Niye?"
"Ben yürütemeyeğimi düşünüyorum." diye mırıldandım.
"Beni sevmiyor musun?" Umutsuz bir şekilde sormuştu.
"Seviyorum ama o şekilde değil." Bunu anlamam için onunla sevgili olmam gerekmeseydi keşke. Kendimi kötü hissediyordum.
"Tamam." Şaşırmıştım. Duygu değişimleri çok hızlıydı.
"Özür dilerim.Gerçekten..Bunun bu şekilde olması gerekmezdi.."
"Tamam Feza." diyerek beni susturdu.
"Bu kadar kısa sürede neden değiştiğini bilmiyorum ama umarım buna değer." dedi keskin bir sesle ve telefonu kapattı.
Bir yandan berbat hissediyordum ama bir yandan da rahatlamıştım. Yaptığım Can'ı oyalamaktan başka bir şey değildi ve tamamen haksızlıktı. Bana sinirlenmekte haklıydı. Taşkın ile yaşadıklarımı bilmemesi onun için daha iyiydi belki de. Ya da ben sadece kendimi kandırıyordum.
Akşamın büyük bir bölümünü annem ile oturarak geçirdim ve ona Can'dan bahsetmedim. Muhtemelen bu kadar şeyi ondan sakladığım için bana çok kızacaktı ve bunu göze alamadım. Annem koltukta uyuklamaya başladığında onu odasına gönderdim ve televizyon başında tek başıma oturmaya devam ettim. Hızlı bir şekilde kanalları değiştirirken telefonum sehpada titredi.
Ekrana bakıp Taşkın'ın adını gördüğümde hızla telefonu kapıp mesajı açtım.
'Seni bekliyorum.'
Saat on birdi. Bu çocuk neden olur olmaz saatlerde evime gelip duruyordu? Önünde koskoca bir gün varken aklına bu saatte mi geliyordum?
'Konuşmak istemiyorum Taşkın.'
Cevap için fazla beklemem gerekmemişti.
'Evine bir baskın yapmamı ister misin?' Ciddi olamazdı. Benim dün yaptığım şeye laf attığını biliyordum ama annem bu saatte kapıda Taşkın'ı görürse ona yapacak bir açıklamam yoktu.
'Geliyorum.'
Hızlıca mesajı yazıp odama çıktım. Üstüme siyah bir tişört geçirdim ve uçlarını kot şortumun içine sokuşturdum. Dişlerimi fırçalayıp saçımı topladım ama annem uyurken evden kaçma düşüncesi beni germeye başlamıştı bile.
Aşağı inip annemin kapısına kulağımı dayadım.Uyuduğuna emindim. Umarım ben gelene kadar yokluğumu fark etmezdi. Elimden geldiğince sessiz olmaya çalışarak ayakkabılarımı giydim. Telefonum ve anahtarım cebimdeydi. Dışarı çıkıp kapıyı ardımdan kapatınca derin bir nefes verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022
Teen FictionAşk, imkansız olan birçok şeyi mümkün kılar. Feza'nın tüm hayatı değişti. Evi,arkadaşları,planları... Hepsi babasının beklenmedik ölümünün bir sonucuydu. Şimdi tek yapması gereken yeni başladığı okuluna odaklanmak, daha sadık arkadaşlar edinmek ve...