Bölüm 106

547 67 3
                                    


Üşüyordum. İlker klimayı çalıştırmıştı ama bir faydası olduğundan şüpheliydim. Kollarımla kendimi sarmıştım ve titrememi bastırmaya çalışıyordum. Uyuşmuş zihnimden geçen tek şey bitmiş olduğuydu. Taşkın'ın yanında getirdiği tüm güzellikler bitmişti. Aşk ve hayat son bulmuştu. Ve ben üşüyordum.

"Sana yardım edeyim." İlker arabayı durdurduğunda eve gelmiş olduğumu anladım. Bu evden nasıl çıktığımı hatırladığımda midem kasıldı. Annemin sözleri zihnime tekrar doluştuğunda ellerim kucağımda yumruk oldu.

İlker arabadan indi ve benim olduğum tarafa dolandı. Muhtemelen tek başıma yürüyemeyeceğimi düşünüyor olmalıydı. Kapımı açtığında titreyen bacaklarımın bana bir faydası olmadığını bile bile bir adım attım. Tökezleyerek doğruldum ve kapıya doğru yürümeye başladım. ilker yanımda sessizce bana eşlik ediyordu.

Kapıya ulaştığım sırada derin bir nefes almaya çalıştım ama ciğerlerim bana engel oluyordu. Sonunda kapıyı tıklattım ve annemin açmasını bekledim. Kapının ardındaki ayak seslerini duyduğumda ayakta durmakta zorluk çekiyordum.

Annem kapıyı açtı ve beni gördüğü an yüzünden bir şok ifadesi geçti. "Feza?" Ses tonu korku ve endişeyi aynı anda barındırıyordu. Ellerini uzattı ve saçlarımı önümden çekti. Yüzümü incelerken ince dudakları gerilmişti.

"Ne oldu sana?"

"Anne, içeri girebilir miyim?" Sesim cansız çıkıyordu. Buraya gelmeden önce anneme bir açıklama yapmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama şimdi tüm öğrendiklerimi ona nasıl anlatacağımı bilmiyordum.

Annem başıyla onayladı ve kaşları endişeyle çatıldı. Kolumu tutup bana destek olmak isterken gözleri İlker'e kaydı. "Sende kimsin?"

"Feza'nın iş arkadaşıyım. Onu buraya getirmemi istedi."

O anda yerin ayaklarımın altından kaydığını hissettim. Bacaklarımın beni daha fazla taşımadığını anladığım sırada her şey için çok geçti. Kendimi olduğum yere bıraktım ve sırtımda beni tutan kolları hissettim. Tanıdık değillerdi. Annemin korku dolu sesi ve adımı tekrarlayan İlker'in sesi birbirine karışıyordu. Ayaklarım yerden kesildiğinde birinin beni taşıdığını biliyordum. Ama gözlerim karardığı anda tek düşündüğüm, her şeyin bir kabustan ibaret olmasını istediğimdi. Hepsinin kabus olmasını diliyordum.

Uyku ve uyanıklık arasında gidip gelirken gözlerimi aralamaya çalıştım ama başaramadım. Oldukça uzun bir süredir uyuduğumu hissediyordum. Derin bir uyku değildi. Aksine rahatsızdı ve kendimi hasta gibi hissetmeme neden oluyordu. Üzerimdeki battaniye omuzlarıma kadar çekildi ve alnımda ılık parmakları hissettim.

"Doktor birazdan burada olur."

İlker'in sesini duyduğumda her hangi bir tepki veremedim. Sadece beni boşluğa sürükleyecek o uykunun geri gelmesini diliyordum.

"Teşekkür ederim." Annemin sesi boğuktu. Parmakları saçlarımda dolanmaya devam ediyordu. "Her şey için sağ ol. Ama artık burada durmanıza gerek yok. Aşağıdakilere de söyle."

Salonda kimlerin olduğunu merak ettim. Aklıma gelen tek bir isim ile boğazımda atan panik dalgasını hissettim. Ellerim battaniyenin altında titremeye başladı. O burada mıydı?

"Doktor gelene kadar kalsam daha iyi." dedi İlker yatıştırıcı bir sesle. "Üstelik Taşkın tekrar kapıya gelebilir." diye ekledi.

Annem ellerini saçlarımdan çekti. "O bu kapıdan içeri adımını bile atamaz." Beni uyandırmamak için kısık sesle konuşuyordu. Ama öfkesini hissetmek için bile bu yeterliydi. Korkum tekrar su yüzüne çıktı. Ne kadarını biliyordu? İlker duyduğu her şeyi anneme anlatmış olabilir miydi?

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin