Bölüm 84

634 66 0
                                    

Kafeden içeri bir adım attım ve gözlerim Selen'i aradı. Henüz gelmediğini fark ettiğimde boş bir masaya oturdum ve ellerimi gerginlikle masanın üzerinde birleştirdim. Garson yanıma gelip önüme bir menü bıraktığında ona kibarca gülümsedim ve o sırada Selen içeri girdi.

Elimi kaldırıp beni görmesini sağladım. Bakışları beni bulduğunda gülümsedi ve hızla oturduğum masaya geldi. "Çok bekletmedim değil mi?"

Kafamı salladım. "Hayır."

Birbirimize sarıldıktan sonra karşıma oturdu ve samimi gözlerle beni süzdü. "Geçen gün annenle karşılaştım." dedi.

"Ah.." dedim sadece. Bana söyleyeceği şey annem ile mi ilgiliydi?

"Üzgün görünüyordu." diye mırıldandı. "Taşkın'dan nefret ediyor."

Suratım asıldı. "Bunu aşmaya çalışıyoruz." Şu an da annemden bahsetmek istemiyordum.

İç geçirdi. "Bahadır dün sabaha karşı Taşkın'ı bulmuş."

Birden gözlerim açıldı. "Eve dün sabah geldi." Onu eve dönmeye Bahadır mı zorlamıştı?

Kafasını aşağı yukarı salladı. " Onu bulduğunda körkütük sarhoşmuş. Kendi kendine zırvalıyormuş ve eve dönmesi gerektiğini söylüyormuş. Ayrıca birileriyle kavga etmiş." Selen'in anlatırken alnı kırıştı.

Ellerimi sıkıntı ile yüzümde gezdirdim. "Bana ne olduğunu anlatmıyor Selen."

"Sanırım Bahadır'a da anlatmamış." dedi usulca. Sanki başka bir şey düşünüyor gibiydi.

Telefonum titredi. 'Eve gelecek misin?'

Mesajın Taşkın'dan geldiğini gördüğümde yanağımın içini ısırmaya başladım.

"O mu?" diye sordu Selen.

Kafamı aşağı yukarı salladım. Onu yıkılmış bir durumda bırakmak kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu. Hala ekrana bakarken iç geçirdim.

Selen öne doğru eğildi. "Üzgün müydü? Yani yaptığı şey için?"

"Aslında bakarsan oldukça üzgün görünüyordu. Ama bu yeterli değil." Tüm bu gizlilik ve saklanan sırlar artık beni yoruyordu.

'Özür dilerim. Seni seviyorum.' Bir mesaj daha geldiğinde cevap yazdım.

'Geleceğim.'

"Hiç değilse üzgün olması da bir şeydir. Her zamanki tavrını takınıp umursamaz da davranabilirdi."

"Bilmiyorum Selen. Bu şekilde devam edebilir mi emin değilim." İçimdeki korku sesime yansıyordu.

Selen cevap vermedi ama yüzünde tanıdık bir ifade belirdi. Bunu daha önce nerede gördüğümü hatırlıyordum. Taşkın'dan uzak durmaya çalıştığım zaman Emir gün içinde bana hep böyle bakıyordu. Midem kasıldı ve o zamanlar hissetiklerimi zihnimden uzaklaştırdım.

Eve döndüğümde neredeyse akşam olmak üzereydi. Selen moralimi düzeltmek için beni mağazalara sürüklemişti ve eline geçen tüm kıyafetleri denemem konusunda ısrar etmişti. Dışarıda olduğum tüm bu süre boyunca Taşkın onlarca mesaj atmıştı. Onlara cevap vermek yerine sadece okuyup kapattım. Gerçekten biraz yalnız kalmam ve düşüncelerimi toparlamam gerekiyordu.

Kapıyı yavaşça açtım ve içeri bir göz attım. Taşkın oturma odasında volta atıyordu. Odanın içinde hızlıca yürürken ne düşündüğünü merak ettim. Aniden durup bana baktı ve rahatlamayla iç geçirdi.

"Geldin." diye fısıldadı.

Gözüm sehpada duran mumlara kaydığında şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. Beyaz sehpanın üzeri kırmızı,küçük mumlarla süslenmişti. İçeri girdim ve ayakkabılarımı çıkarıp onları daha yakından incelemek istedim. Taşkın sehpayı fark ettiğimi anlayınca kısık sesle küfür etti.

"Bunları sen gelmeden yakmam gerekiyordu." Acele ile mutfağa girdi ve elinde bir çakmakla geri geldi. Kapının yanında durmuş, onu izliyordum. Mumları yaktı ve çakmağı cebine soktu. Yaktığı mumların yanında cam kaseler ve bir kaç tabak duruyordu.

Bunları almak için dışarı çıkmış olmalıydı. Üzerindeki alakasız kot ve kapüşonlu ile bile kötü görünemiyordu. Aslında şu an daha çok tedirgin,gergin ve ne yapacağını bilemez bir halde duruyordu. Taşkın'ı daha önce hiç böyle görmemiştim.

Ben sehpanın üzerindekileri incelerken eliyle ensesini sıvazladı. "Bir dakika bekle." dedi ve büyük adımlar ile yanımdan geçip yatak odasına ilerledi.

En sonunda kapıda durmaktan vazgeçip içeri bir adım attım. Hala şaşkınlığımı üzerimden atamıyordum. Taşkın Adlı, bir sehpanın üzerine mum yakıp yiyecek bir şeyler mi hazırlamıştı?

Taşkın arkamda boğazını temizledi ve ona doğru döndüm.Ah..Lütfen. Daha önce gerçekten şaşırdığımı düşünüyordum ama bu ondan kat kat fazlasıydı.Onu elinde bir demet çiçek ile göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.

"Taşkın.." diye fısıldadım ama devamını getiremedim.

"Şey ben..Bir şeyler yapmaya çalıştım." dedi. Ona bir cevap veremedim ve elindeki çiçeklere bakmaya devam ettim.

Suratı asıldı. "Çok fazla zamanım yoktu ve...tatlıları ben yapmadım. Ayrıca çiçek seçme konusunda iyi olmadığımı da öğrenmiş oldum."

"Çok güzel." diye fısıldadım. Çünkü gerçekten öyleydi.

Yanıma geldi ve çiçekleri bana doğru uzattı. Papatya ve gül karışımı en göze batan iki çiçeği almasının bir sonucuydu. Onları elinden aldım ve direkt burnuma doğru tutup kokularını içime çektim. Bunlar hayatımda aldığım en güzel çiçeklerdi. Ve en özel.

"Taşkın, sen.."

"Ben pisliğin tekiyim." dedi doğruca.

İç geçirdim. Gardım ellerimin arasından yere düşmek üzereydi. "Ben sadece şaşırdım." dedim.

Elini koltuğa doğru salladı ve oturmamı işaret etti. Çiçeklerimi bırakmadan oturdum ve onun da yanıma oturmasını bekledim. Ama o tekli koltuğa oturdu. Dirseklerini dizine yaslayıp gözlerini yüzüme dikti. Hala çok gergindi ve bu bana da yansıyordu. Aramızda mumlar yanarken ve elimde çiçekler ile onunla bu konuşmayı yapacağımı tahmin edemezdim.

"Bana anlatacak mısın?" diye sordum.

Lütfen hayır deme. Lütfen hayır deme. Lütfen hayır deme.

"Evet, anlatacağım."

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin