Bölüm 108

546 68 3
                                    


"Hayır." dedi yanıma yaklaşırken. Sesinde sakladığı korkuyu duyabiliyordum. "Sadece anlatmama izin ver lütfen."

Bakışlarımı etrafa saçılmış kağıtlara indirdim. Yanaklarımda kuruyan gözyaşlarımı kazağımın kolu ile sildim ve avuçlarımı kucağımda birleştirdim. Onu tekrar dinleyebilir miydim? Bunun için yeterince gücüm var mıydı?

Taşkın, karşıma geçip oturdu.Gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. "Üşüyor musun?" diye sordu. Cevap vermemi beklemeden ceketini çıkardı ve çekinerek benim olduğum tarafa uzandı. Ceketi omuzlarıma yerleştirdiğinde ona itiraz etmedim. Sanki daha fazlasını yapabilmek istiyormuş gibiydi ama derin bir nefes verip geri çekildi.

Sıcaklığı ve kokusu etrafımı sardığında midemde yayılmaya başlayan ve içimi oyan o his tekrar belirdi. Bunun için güçlü değildim. Veda etmek için yeterince güçlü değildim. "Ben...gitmeliyim." diye mırıldandım.

"Hayır." dedi tekrar. Beni durdurmak ister gibi ellerini uzattı ama başımı kaldırıp ona baktığım sırada duraksadı. "Sana ulaşmanın yollarını düşünüp duruyordum. Eğer biraz daha benden uzak kalmaya devam etseydin pencerene tırmanıp beni içeri alman için sana yalvaracaktım."

Elleri yara içindeydi. Sanki günlerce uyumamış gibi görünüyordu. Gözleri ışığını kaybetmişti ve ben ona bakmaya devam ederken gittikçe eridiğini gördüm. Yanılmıştım. Taşkın en az benim kadar kötü bir haldeydi. "Bana ne söyleyebilirsin ki?" diye fısıldadım. Bu durumu düzeltebilecek tek bir söz bile yoktu.

"Seni çok seviyorum Feza." dedi bir solukta. Sanki yaşaması bu cümleye bağlıymış gibi gözlerimin içine bakıyordu. "Seni her şeyden çok seviyorum."

Nefesim kesildi. O karşımda bu haldeyken kendime asla güvenemiyordum. Acısı içime işliyordu ve mantığımı yerinden söküp alıyordu. Bundan nefret ediyordum. Bu kadar zayıf olmaktan nefret ediyordum. "Bende seni seviyorum." diye itiraf ettim. Bunun gerçekliğini, geçmişimizin ağırlığı ile birlikte hissettim. Ama ne yaparsam yapayım,bu doğruydu. Onu seviyordum.

"Keşke bu her şeyi değiştirebilse..."diye ekledim. Ne yazık ki geçmişi değiştirebilmemiz mümkün değildi.

Yeşil gözleri ile bana çaresizce bakıyordu. "Babanı ben öldürmedim Feza. Sana yemin ederim. Eğer bilseydim sonucu ne olursa olsun o orospu çocuğunu engellerdim.Kahretsin! Yapamadım! Ama cezasını buldu ve şimdi hayatı boyunca o bok deliğinden dışarı çıkamayacak."

Tekrar ağlamaya başladığımda Taşkın, gözyaşlarımı silmek için uzandı. Ona engel olmak için geri çekilemedim ve parmakları ile yanağımı okşamaya başladı. Gözlerimi kapatıp kendimi ona kaptırmamak için zor tutuyordum.

"Seni böyle görmek canımı yakıyor." diye mırıldandı. Sessiz kaldım ve gözyaşlarımı durdurmak için çabaladım. Ellerini geri çekti ve konuşmaya devam etti. "Geçmişimi arkada bırakabileceğimi sandım Feza. Seninle birlikteyken böyle düşünmek kolaydı."

"Yapamıyorum Taşkın. Tüm bu olanlar o kadar fazla ve acı verici ki... Ben bazen nefes bile alamadığımı hissediyorum." Parke zemin dizlerimi acıtmaya başlamıştı. Cekete sokularak yerimde kıpırdandım.

Taşkın yaralı ellerini saçlarının arasından geçirdi.Öne doğru eğildi ve dirseklerini dizlerine dayadı. "Biliyorum Feza.İnan bana biliyorum. Bunun için senden milyonlarca defa özür dileyebilirim. Son otuz yılımı dizlerimin üstünde geçirebilirim. Sadece..." dedi titreyen sesi ile. "Lütfen beni terk etme."

Bakışlarımı kaçırdım. Gözlerimi aramızda duran resimlerde gezdirdim. Çaresizce bir çıkış yolu arıyordum. Her şeyi düzeltebilecek,bizi en başa götürebilecek, Taşkın'a bakarken içimi kaplayan pişmanlığı yok edebilecek bir şey. "Bu kolay kolay arkamızda bırakabileceğimiz bir şey değil Taşkın.En azından ben bunu yapamam. Hem seninle olup hem de olan biten her şeyi unutmuş gibi davranamam. Bu sana haksızlık olur." Cümlemi bitirdiğimde derin bir nefes verdim.Yüzüne bakamıyordum çünkü gözlerine baktığım zaman mantıklı düşünemiyordum.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin