Gözlerimi sıkıca yumdum.
Uzun zamandır içimde tuttuğum şeyi sonunda sormuştum. Bunun verdiği rahatlık ve vereceği cevabın korkusu başımı döndürmüştü.
Taşkın hala beni omzunda tutuyordu. Sanki donmuş gibiydi.
Kollarının altında hareket etmeye çalıştığımda kendine geldi mekanik hareketlerle beni yere bıraktı.Sarsakça hareket ettiğimde dizlerimin beni taşımadığını hissettim. Taşkın'ın yüzüne baktım ve gözlerindeki afallamışlığı gördüm.
Bir sokak lambasının cılız, turuncu ışığının altında birbirimize bakıyorduk.
Kalbim boğazımda atıyordu. Ellerim terlemeye başlamıştı ve nefeslerim sıklaşmıştı. Taşkın ise sadece anlaşılmaz gözlerle gözlerimin içine bakıyordu.
Dudaklarım hafifçe aralandı ve sesimi bulmaya çalıştım. "Beni duydun." dedim.
"Evet." diye fısıldadı ifadesini bozmadan.
İçimde bir yerlerde kalan cesaret kırıntılarını bulmaya çalıştım. "Beni seviyor musun?" diye tekrarladım umutsuzca.
Gözlerini bir saniyeliğine kapadı.Benim için bir saat gibiydi. Geri açtığında dudaklarını bir şey söylemek istiyormuşcasına araladı ve sonra geri kapadı.
Aptal! Aptal! Aptal!
İç sesim yüzüme nasıl bir aptal olduğumu haykırırken dizlerimin titrediğini hissettim.
Çenemi dikleştirdim ve yüzümü sabit tutmaya çalıştım. "Bende öyle düşünmüştüm." dedim son kalan irademle.
Önünde gözyaşlarına boğulmamak için hızla arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım. Gözyaşlarım gözlerimi yakmaya başladığında onları geri bastırmaya çalıştım.
"Feza!"
Durmadım.
"Feza!"
Arkamdan yetişip kolumu tuttuğunda onu elimden geldiğince sert bir şekilde geri ittim. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı ve gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. Benimkinin yanında bir hiç olan hayal kırıklığını.
Dişlerim ağlamamak için birbirine kenetlenmişti.
Yutkundu ve konuşmaya çalıştı. "Feza.. Ben.."
"Sen ne?" diye fısıldadım çatlayan sesimle.
Yüzüne bakarken gözlerinden geçen o anlık ifadeyi gördüm.Bunun anlamını biliyordum.Tekrar duvarlarını örmüştü ve kendini içeri hapsetmişti. Gözlerimden bir damla yaş firar etti ve yanağımdan çeneme doğru süzülürken ona bakmayı sürdürdüm.
Bir adım geri çekildiğinde anlamıştım.Onu tanıdığımdan beri en büyük korkum şu an gözlerimin önünde gerçekleşiyordu.
Ben o kızdım.
Sevdiği adamın gözlerine çaresizlikle bakan ve onu sevmesi için yalvaran o kızdım.
Taşkın elleri iki yanında yumruk oldu.
Buraya kadardı.
Başından beri belli olan sona gelmiştik.
Aptal!
Bende bir adım geri çekildim ve gözlerine bakarken ona cılız,ruhsuz bir gülümseme gönderdim. Gözleri karanlık bir yeşile büründü ve sanki ayakları onu zorla orada tutuyormuş gibi dikilmeye devam etti.
Tekrar arkamı döndüm ve küçük adımlarla yürümeye başladım. Bu sefer beni durdurmayacağını biliyordum.Ağlamıyordum. Sanırım duygularım onun gözleri gibi donmuştu. Tahminim yine doğru çıktı. Arabasının yanına geldiğimde hala tek başımaydım.
Her şey böyle başladı değil mi?
Bu lanet araba yine penceremin önüne geldi ve o aşağı indi.
O gün ona seslenmemeliydim. Selen'in partisine gitmemeliydim. Koruda beni bulduğunda eve tek dönmeliydim. Gecenin köründe beni dışarı çağırdığında telefonu kapatıp geri yatmalıydım.
Bunları düşünürken hala arabaya bakıyordum.
Boğuk bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçtığında ağladığımın farkına varmıştım.Gözyaşlarımı elimin tersi ile sildim ve eve doğru koşmaya başladım. Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışarak kapıyı açtığımda sessizce içeri girdim ve kapıyı kapattım.
Merdivenleri çıkarken ağlamamı durdurmak için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Sonunda banyoya geldiğimde hızla üstümdekilerden kurtuldum ve kendimi suyun altına soktum. Sanırım annem bu saatte duş almamı garip karşılamazdı.
Ilık su saçlarımdan süzülürken kalbimin sıkıştığını hissettim.
"Aptal!" dedim elimi soğuk mermere geçirirken.
Buna ben izin vermiştim. Beni bu şekilde yıkmasına ben zemin hazırlamıştım.Nasıl bu kadar aptal olabilmiştim? Ne sanıyordum? Taşkın'ın beni seveceğini mi? Benimle bir ilişki isteyebileceğini mi?
Gözyaşlarım ılık suya karışırken duşa kabinin içinde yere çöktüm.
"Haksız çıktın baba." diye fısıldadım kendi kendime. "Beni sevmiyor."
Dizlerimi kendime çektim ve kollarımı etrafına doladım. Bilinçaltım şu anda hatırlamak istemeyeceğim şeyleri yüzüme vuruyordu.
Uykusunda adını söylemişti.
Kafamı bu düşünceyi zihnimden atmak istercesine iki yana salladım.Hiç birinin önemi yoktu. Başından beri her şey onun için hiç bir anlam ifade etmiyordu. Kalbimdeki sızı daha da arttı ve canımı yakmaya başladı.
En sonunda hıçkırıklarım son bulduğunda suyu kapattım ve havluya sarındım. Aynanın karşısına geçtiğimde gördüğüm manzaradan irkildim. Gözlerim kızarmıştı ve bakışlarım bomboştu. Daha fazla görmek istemeyerek odama girdim. Yavaş adımlarla pencereye yaklaştım ve perdeyi araladım.
Gitmişti.
Kendimi yatağa attım. Havluma daha fazla sarındım ve yatakta iki büklüm oldum. Islak saçlarım yüzüme değerken kendimi hiç olmadığım kadar güçsüz hissediyordum.En fena korkularımda bile bu kadar canımı yakacağını tahmin edemezdim. Gözlerimi kapattım ve geçmesini umdum. Bu acının geçmesini diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022
Ficção AdolescenteAşk, imkansız olan birçok şeyi mümkün kılar. Feza'nın tüm hayatı değişti. Evi,arkadaşları,planları... Hepsi babasının beklenmedik ölümünün bir sonucuydu. Şimdi tek yapması gereken yeni başladığı okuluna odaklanmak, daha sadık arkadaşlar edinmek ve...