Bölüm 20

784 69 0
                                    


Arabaya bindiğimizde yine gürültülü müziğini açtı ama bu sefer kısık bir sesle arka fonda çalmasına izin verdi. Eve doğru giderken önceki günlere nazaran daha iyi hissediyordum. Sebebi şu an yanımda yola odaklanmış bir şekilde araba sürüyordu. Bu kadar kısa bir zamanda hayatımda bu kadar etkili bir yer edinmesi beni hem şaşırtıyordu hem de korkutuyordu.

"Dalgınsın." dedim daha çok soru sorar gibi.

"Hayır..Değilim." dedi ve bana doğru dönüp gülümsedi. Ona beni etkilediğini söylemiştim ama buna bir karşılık vermemişti. Yine de şu an bunu düşünmek istemiyordum. Bir kenara ittim ve bende ona gülümsedim.

Çevre yoluna girdiğimizde araç sayısı azalmıştı. Arkama yaslanıp kafamı pencereye doğru çevirdim ve yolu izlemeye başladım. Uykusuzluğun acısı şimdi çıkıyordu.

Taşkın kısık ama keskin bir sesle bir küfür savurduğunda hızla ona doğru döndüm ve ne olduğunu anlamaya çalıştım. Gözlerini dikiz aynasına dikmişti ve çenesi kasılmıştı.

"Taşkın ne oldu?" Arkama baktım ve biraz arkamızda ilerleyen gri,eski bir araba gördüm.

"Arabayı kenara çekeceğim. Ne olursa olsun bu arabadan dışarı çıkmayacaksın." diye uyardı beni. Bu şekilde sert bir sesle konuştuğunda ona uymamak imkansızdı. Kafamı salladım ve cevap vermedim.

Arabayı yol kenarında durdurdu ve bana son bir kez uyaran bir bakış daha attıktan sonra arabadan indi. Ne olduğunu anlamamıştım ama korkuyordum. Arkamızda bizi takip eden arabada tam arkamızda durdu ve şoförü aşağı indi.

Takım elbiseli ve kel sayılabilecek kadar seyrek saçları olan bir adamdı. Taşkın'dan daha yapılı duruyordu ama onun kadar uzun değildi. Taşkın arkası bana dönük bir şekilde adamla konuşmaya başladı ama onları duyamıyordum. Adam eliyle arabasına hafifçe vurdu ve Taşkın'ın omuzlarının gerildiğini fark ettim.

Takım elbiseli adam bir an için Taşkın'ın omuzlarının üzerinden arabaya baktı ve yüzünde pis bir sırıtış belirdi. Beni göremeyeceğini bilmeme rağmen yerimde sindim. Taşkın gri arabanın yolcu tarafının kapısını açtı ve içeriden bir paket aldı. Daha sonra adamın yüzüne bile bakmadan arabaya doğru ilerledi ve kapıyı açıp bindi.

Torpido gözüne koli bandı ile sarılmış paketi koyup sertçe kapağı kapattı ve irkildim. Gaza yüklenip arabayı çalıştırdığında hala konuşmuyordu ve yüzü taş gibi sertti.

"Kimdi o adam?" Usulca sorduğum soruyu duymamış gibiydi. "Taşkın kimdi o adam?" sesimi biraz daha yükseltip soruyu tekrar ettim.

"Önemli biri değil." Yalan söylüyordu.

"Neden bizi durdurdu o zaman?" sesim titriyordu ve bunu gizleyemedim.

Beni görmezden geldi ve uzanıp radyoyu açtı. Bilmediğim bir şarkı arabanın içini titretirken sinirlerime hakim olamadım. Radyoyu kapattığımda yüzünü sıkıntıyla buruşturdu.

"O adam kimdi ve seni niye takip ediyordu Taşkın?" diye sordum git gide yükselen bir tonda.

"Lütfen biraz susar mısın?" Sıktığı dişlerinin arasından konuşuyordu.

Bana anlatmayacaktı.Bunu görebiliyordum. Ama bana bir açıklama borçluydu. Şimdi değil ama en kısa sürede neler olup bittiğini öğrenecektim. Sinirle bir nefes verdim ve eve gelene kadar gözümü pencereden ayırmadım.

Arabayı evimin arkasına park ettiğinde inmek için bir hamle yapmadım. İkimizde gözümüzü ön camdan dışarı dikmiştik ve konuşmuyorduk.

Sessizliği bozan Taşkın oldu.

"Eskiden tanıdığım biri." dedi kasvetli bir ses tonuyla. Ona döndüm ve devam etmesini bekledim. Çünkü bununla sınırlı olmadığını biliyordum. Bu kadar sinirlenmesinin bir nedeni olmalıydı.

"Endişelenecek bir şey yok Feza." sesindeki yumuşaklık geri gelmişti ama bu korkumu hafifletmeye yetmiyordu.

Uzanıp yüzümü ellerinin arasına aldığında bakışları ciddiydi. "Sevmediğim biri ve başımdan def etmeye çalıştım. O kadar." Parmakları hafifçe yanağımı okşamaya başladığında beni sakinleştirmeye çalıştığını biliyordum. Ona inanmak istedim. Eskiden tanıdığı,sevmediği biriydi ve önemsizdi. Ama içimden bir ses bundan başka şeylerinde var olduğunu söylüyordu.

Sıkıntıyla iç çekip gözlerimi kapattığımda,yüzünü bana daha çok yaklaştırdı. Nabzımın hızlanması bir saniye sürmüştü. Aramızda santimler kala durdu ve alnını benimkine yasladı.

"Bir şeyi merak ediyordum." diye fısıldadığında dudaklarım istemsizce aralanmıştı. Bu kadar yakınımdayken başımın döndüğünü hissediyordum.

"Sabrımın sınırlarını mı?" Benden sakladıklarına daha ne kadar tahammül edebileceğimi bilmiyordum.

Kısık bir sesle güldü ve gözlerimi yüzünü görebilmek için açtım.

"Beni..özledin mi? Yani..bu hafta." Kaşlarını hafifçe çatmıştı ve kendini geri çekip cevabımı bekledi.

Konuşmamız gereken konudan çok uzaktaydık. Bana neden gerçekleri anlatmadığını bilmem gerekiyordu ama şu an gözlerime öyle beklenti dolu bir ifade ile bakıyordu ki olması gereken ve olan arasındaki bağ benim için önemsizleşmişti.

"Özledim." diye itiraf ettim.

Yüzündeki rahatlamış ifade gözle görülebilirdi.

Uzanıp dudaklarını benimkilere bastırdığında nefes almayı unuttum. Özlemiştim. İhtiyacım olan şey oydu. Ellerimi yüzüne götürdüm ve sıcak dudaklarına uyum sağladım. Benzersizdi. Bana hissettirdiği şeylerin eşi benzeri yoktu.

Hafifçe geri çekildiğinde sokağın ortasında bir arabada olduğumuzu hatırladım.

"Gitsem iyi olur." diye mırıldandım sık nefeslerimin arasından.

"Peki hanımefendi." Şu an o kadar mükemmel görünüyordu ki gitmek istemedim. Ama kapıya uzanıp açacakken gözüm torpidoya takıldı. O paketin içinde ne vardı?

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin