Bölüm 65

663 62 0
                                    


Huzursuz bir geceydi. O yüzden gözlerimi hemen açmak yerine kendime gelebilmeyi tercih ettim. Yeterince uyuyamadığımı hissediyordum. Dün akşamın anıları zihnime doluştuğunda suratımı buruşturdum. Elimi yanımdaki boşluğa attım ve sıkıntı ile iç geçirdim. Gelmemişti.

"Günaydın."

Sesini duyduğumda gözlerim kendiliğinden kocaman açıldı ve yatakta doğrulup onu aramaya başladım. Odanın köşesindeki siyah koltukta oturuyordu ve doğruca bana bakıyordu. Üzerindeki tişört ve kotu hala çıkarmamıştı. Yeni mi gelmişti?

"Günaydın." dedim çatallaşan sesimle. Yatağa tek başıma yattığımda gözyaşlarım benden izinsiz bir şekilde yastığıma akmaya başlamıştı ve ağlayarak uyumak zorunda kalmıştım.

Yorgun görünüyordu. Benim kadar bile uyumadığından şüphelendim. Elinde tuttuğu kalemi çevirmeye başladığında gözlerimi kırpıştırdım. Çizim mi yapıyordu?

"Ne zaman geldin?" diye sordum.

"Yaklaşık iki saat önce." Dudakları düz bir çizgi halini aldı. Tüm gece dışarıda ne yaptığını deli gibi merak ediyordum. Neyse ki sarhoş görünmüyordu. Yine de ona hala sinirliydim. Her seferinde arkasını dönüp çekip gidecek miydi? İçimi yine aynı kasvetli huzursuzluk kapladı. Her seferinde kavga mı edecektik?

Bunalmış bir şekilde kafamı salladım ve "Tamam." dedim sadece. O hala koltukta oturuyorken ayaklandım ve telefonumu kontrol edip banyoya gitmek üzere kapıya yöneldim. Taşkın'ın önünden geçerken kolunun altındaki kağıdı gördüm ve şaşkınlıkla duraksadım.

"Bu ben miyim?"

Her zaman çizim yaptığı kağıtların aksine daha küçük bir kağıtta benim yüzüm duruyordu. Uyuyor gibi görünüyordum ve kaşlarım hafifçe çatılmıştı. Sanki bir şey beni rahatsız ediyor gibiydi.

Taşkın kağıdı orada unutmuş olacak ki birden eline aldı ve benden saklamaya başladı. Normalde çizimlerini asla benden saklamazdı. Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Yanına gidip koltuğun önünde durdum ve elimi ona uzattım.

"Bakabilir miyim?" diye sordum. Beni çizmiş olması içime yine o tanıdık heyecan dalgasını yayıyordu. Ben sadece manzara ve garip figürler çizdiğini düşünüyordum hep.

Dudaklarını büzdü ve tek omzunu silkip kağıdı bana uzattı. "İstiyorsan." diye mırıldandı. Dün akşam kapı pervazına attığı yumruk etkisini göstermişti ve elinin üzerinde morarmaya yüz tutmuş yaralar oluşmuştu. Acıyor olmalıydı ama o hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Ayaklarını öne doğru uzatmıştı ve sırtını geriye yaslamıştı. Küçük bir adım daha atıp bacaklarının arasına girdim. Kağıdı aldım ve heyecanla incelemeye başladım.

Kesinlikle bendim.

Sayısız kurşun kalemlerinden biriyle çizmişti ve sayfanın kenarlarında elinin izleri vardı. Yüzümün en ince ayrıntısına kadar o kadar özenle çizilmişti ki parmaklarımı sayfada gezdirirken bunu ne kadar zamanda çizebileceğini düşündüm. Beni böyle mi görüyordu? Gerçekten bu kadar güzel mi görüyordu yoksa sadece o çizdiği için mi bana bu kadar güzel görünüyordu?

"Teşekkür ederim." diye fısıldadım hala kağıda bakarken. Ağlamamalıyım. Sonunda bakışlarımı kağıttan çektiğimde göz göze geldik. Koltuğun kenarına iyice yaklaşıp bir elini arkaya attı ve yanında küçük bir boşluk bıraktı. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Ne istediğini biliyordum.

Ona hala kızgındım.

Ama şimdi bu odadan çıkıp gidersem aramızın daha kötü bir hal alacağını biliyordum. Bu yüzden bir nefes verdim ve yanına oturdum. Sana hala kızgınım. Kağıdı elimden aldı ve koltuğun kenarına koydu.Onu sevmiştim. Arkada duran elini omzuma sardığında hala yüzüne bakmıyordum.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin