Bölüm 86

631 70 3
                                    


Yatağın başında öylece duruyorken Taşkın içeri girdi. "Babamın hangi oda da kaldığını nereden biliyorsun?" diye sordu. Beni bulamayınca endişelenmiş olmalıydı.

Bir an yerimden sıçradım. "Şey...Koridorda dolaşırken gördüm." diye mırıldandım.

Yanıma geldi ve kolunu belime doladı. "Hala aynı." İç çekti. "Bir iyileşme göstermiyor."

"Şu an uyuyor mu?" diye sordum. Bilinçsiz bir şekilde yatıyor gibi görünüyordu.

"Uyuyor." dedi sadece. Uzanıp babasının elini tuttuğunda dudaklarımı ısırdım. Gözlerime dolmaya başlayan yaşları geri göndermem zor olmuştu. Düşüncelerim birbirine girmişken, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Taşkın babasına bakarken gözleri şefkatle kısıldı. "Buradan çıkamayacağını biliyorum." Sesindeki acıyı duyduğumda kafamı iki yana salladım.

"Bunu bilemezsin Taşkın. Baban güçlü birine benziyor."

Babasının elini sıktı. "Güçlüydü."

Orada bir süre daha kaldıktan sonra bir şeyler içmek için bir kafeye gitmeye karar verdik. Yol boyunca hastanede gördüğüm kadının görüntüsünü zihnimden atmaya çalıştıkça başarısız oldum. Bunu Taşkın'a söyleyip söylememe konusunda kararsızdım. Annesinden ne kadar nefret ettiğini biliyordum ve eğer gördüklerimde yanılmıyorsam, Taşkın çok büyük tepkiler verebilirdi.

Eğer emin değilsem, ona söylemenin ne anlamı vardı?

Telefonumun titremesi ile kendime geldim. Mesaj Selen'den gelmişti.

'Ne yapıyorsun? Halledebildiniz mi?'

"Kim?" Taşkın'ın sorduğu soru ile ona döndüm. "Selen."

Direksiyonu iki eliyle kavradığında sinirlendiğini düşündüm. "Selen ile bir problemin mi var?"

Gergince omuz silkti. "Hayır tabi ki." Sonra bana kaçamak bir bakış attı. "Nereden çıkardın?"

Kaşlarımı hafifçe çattım. "Dün Selen'den bahsederken de gergindin. Şimdi adını duyunca aynı şekilde tepki veriyorsun."

Yüzünde zoraki bir gülümseme belirdi. "Sen fazla abartıyor olamaz mısın Feza?"

İç geçirdim. Uzatılacak bir mevzu değildi. Selen'e cevap yazmak için telefonumu elime aldım. 'Dışarıdayız. Hallettik sayılır. Sen ne yapıyorsun?'

Taşkın daha önce hiç gelmediğimiz bir kafenin önüne park ettiğinde çantamı koluma asıp arabadan indim. Elimi tuttu ve birlikte içeri doğru girdik. Büyük bir yerdi ve kalabalıktı. Boş bir masa bulmak için etrafımıza bakındık ve en sonunda bir yer bulup oturduk.

'Bahadır'layım.'

Selen'in mesajını okuduğumda aklıma gelen bir fikir ile Taşkın'a doğru baktım. Menüyü incelerken kafası kaldırdı ve tek kaşı havaya kalktı. "Ne oldu?"

"Selen ve Bahadır'ı çağıracağım."

Bir nefes verdi ve geriye doğru yaslandı. Arkadaşları ile ne gibi bir problemi olabilirdi ki? Bir süre bakışları yüzümü süzdü ve "Tamam." dedi sadece. Cebinden telefonunu çıkarıp dikkatini oraya verdi.

Ona keyifle gülümseyip Selen'e adresi mesaj attım. Gelebilceklerini söylediğinde sevinmiştim. Herkesi bu ilişkinin dışında tutarak yaşamak biraz tuhaf oluyordu. Eğer doğru yolu bulmak istiyorsak bunu tek başımıza yapmak zorunda değildik.

Selen ve Bahadır kapıdan girdiklerinde Taşkın ayağını ritmik bir şekilde yere vuruyordu. Ne kadar göstermek istemese de gerildiğini hissedebiliyordum. Ama nedenini tahmin bile edemiyordum. Taşkın onların yanında hep rahat olmuştu ve şimdiki davranışları tam tersiydi.

"Selam, çocuklar." Selen gülümseyerek yanımıza geldiğinde ayağa kalktım ve ona sarıldım. Taşkın ve Bahadır arasında anlamsız bir bakışma yaşanırken yerlerimize oturduk.

"Uzun zamandır birlikte takılamıyorduk." dedim konu açmak için.

Selen, beni direkt başı ile onayladı. "Neden acaba?" dedi Taşkın'a bakarken.

Taşkın ona aldırmadı ve önündeki fincana uzanıp dudaklarına götürdü. Masanın altından ayağına küçük bir tekme attığımda kaşları havaya kalktı.Ona uyaran bakışlar atıp tekrar gülümsedim.

Bahadır'da en az Taşkın kadar sessizdi. Belki ben abartıyor olabilirdim ama benimle göz göze gelmekten kaçınıyor gibi görünüyordu. "Sen nasılsın Bahadır?" diye sordum.

Selen Bahadır'a doğru sokulduğunda, Bahadır kolunu Selen'e dolayıp "Fena değil." diye cevapladı.

Ortamda çok gergin bir hava vardı. Selen bunun farkında değilmiş gibi görünüyordu ama ben gayet farkındaydım.Masanın üzerinde ellerimi birleştirdim. "O gece Taşkın'ı aramaya gittiğin için sağol." dedim minnetle. Bunun için ona teşekkür etmem gerekiyordu.

Taşkın uzanıp elimi tuttuğunda Bahadır'ın gözleri birleşen ellerimize kilitlendi. Ardında Taşkın'a baktı ve yüzünün ne kadar ifadesiz göründüğünü düşündüm. "Önemli değil." dedi sadece.

Sonraki bir saat Selen ile sohbet ettim. Taşkın ve Bahadır neredeyse hiç konuşmadılar. Taşkın sadece sorduğum sorulara cevap verdi ve geriye kalan tüm zamanda elini elimden asla çekmedi.

Kafeden çıkarken Selen ve ben önden gidiyorduk çünkü Taşkın ve Bahadır kapının orada durmuş konuşuyorlardı. Selen, onlara dönüp bakmadı ama ben izlemeye devam ediyordum. Bahadır'ın sırtı bana dönüktü. Taşkın gözlerini Bahadır'ın yüzüne sabitlemişti ve sabırla söylediklerini dinliyordu. Neden masada iki kelime bile etmezken şimdi konuşuyorlardı?

"Cenk geldi!" diye seslendi Selen.

Arkamı döndüm ve Cenk'in arabasını gördüm. Kapıyı açıp indiğinde bir an için suçluluk duydum. Sanırım onu çağırmayı akıl etmem gerekiyordu. Cenk bize doğru döndü ve yüzünü gördüğümde kaşlarımı çattım. Bir gözünün etrafı mordu ayrıca dudağının kenarı patlamıştı.Belirgin yaralar üzerinden çok zaman geçmediğini gösteriyordu.

Selen'de aynı şekilde şaşırmışa benziyordu. "Dayak mı yemiş?" dedi kendi kendine.

Cenk bize doğru yaklaşırken kaşlarını çattı. Beni gördüğüne sevinmemiş gibi duruyordu. Gözleri arkamda bir noktaya sabitlendi ve bende aynı şekilde geriye baktım. Taşkın'ın burun delikleri genişlemişti ve çenesi kasılmıştı. Hızla bana doğru yürürken ne olduğuna anlam veremedim.

Sonra kafamda ki çarklar yavaş yavaş dönmeye başladı.

Taşkın tam yanımda durduğunda konuşabildim. "Sen Cenk ile mi kavga ettin?" Bakışları dondu ve yüzünü korku kapladı.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin