Bölüm 56

689 68 3
                                    


Taşkın'ın küçük mavi koltuğunda birbirimize dolanmış bir halde oturuyorduk. Balkon serindi ve ben dizlerimi kendime çekip ona iyice sokulmuştum. Başımı boyun girintisine saklarken kendine has kokusunu içime çekiyordum. 'Huzurlu' diye düşündüm. Tüm olan şeylerin yanında şu an ona sarılıyor olmam bana huzur veriyordu. İç çektim. Olması gereken ve olan arasındaki bağı uzun bir süre önce kendi ellerimle koparmıştım.

"Ne yaptın?" diye sordu Taşkın birden.

Sessizliğimize alışmıştım. Selen ve Bahadır yaklaşık yarım saat önce gitmişlerdi. O zamandan beri hiç konuşmadan sadece oturuyorduk. Buna bir şekilde memnundum çünkü gerçekten kendimi yorgun hissediyordum. Sanki büyük bir savaştan az önce çıkmışım gibi.

"Anlamadım." dedim

"Ben yokken ne yaptın?" diye tekrar etti. Sesini sabit tutmaya çalışıyordu ama altındaki merakı seziyordum.

"İş,okul ve ev." dedim düz bir sesle. Sadece üç gün ayrıydık ama ona da uzun bir zaman gibi gelmiş olmalıydı.

Kollarını daha sıkı sardı ve yüzünü saçlarıma gömdü. "İş nasıl gidiyor?"

"Güzel. Sanırım alıştım." Gözlerim balkonun köşesinde duran içi dolu küllüğe takılmıştı. Bir kaç tane izmarit küllükten düşmüş bir şekilde yerde duruyordu. Taşkın sigarayı bırakmaya çalışmıyor muydu?

"Peki ya iş arkadaşların?" diye sordu temkinle. Bunu sorarken omuzları gerilmişti ve ben niye olduğunu biliyordum. Beni görmediğini biliyordum ama yine de gözlerimi devirdim. Gerçekten bunu anlaması bu kadar zor muydu?

Bir nefes verdim ve başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. "Taşkın, İlker ve benim aramda iş arkadaşlığı dışında bir şey yok. Olamazda." dedim kelimelerin üstüne basarak.

Taşkın'ın yüz ifadesi değişti ve daha sert bir hal almaya başladı. Bana bakarken gözlerini kıstı. "İlker ha?"

Bu ayrıntıya takılacağını tahmin etmeliydim.

Sanki önemsiz bir şeyden bahsediyormuş gibi omuz silktim. "Bunda abartılacak bir şey yok."

Bir anlığına, sakinleşmek ister gibi gözlerini yumdu ve geri açtığında yeşil gözleri karanlıkta parlıyordu. " O yavşak piçten uzak duracaksın. Son kez uyarıyorum." dedi etkili bir sesle.

Sakin ol Taşkın Adlı.

Elimi yüzüne doğru uzatırken dudağımın bir kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. Parmaklarımı yeni çıkmaya başlayan sakallarının üzerinde gezdirirken yüz ifadesi yumuşadı ve sakin gözlerle beni izlemeye koyuldu. Elimi yanağı ve çenesi boyunca gezdirirken bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında gidip geliyordu.

Birden gülümsedi. "Elinizin altındaki şeyden memnun gibi bir haliniz var hanımefendi."

Söylediklerine karşılık güldüm ve "Oldukça yakışıklı bir yüzünüz var beyefendi." diye itiraf ettim. Aynı anda yanaklarıma kan hücum etti.

Sanki kötü bir anıyı hatırlamış gibi alnı kırıştı. "Sadece güzel bir surat." diye mırıldandı.

Kaşlarım hafifçe çatıldı. Böyle konuşmasından nefret ediyordum. Kendi ile ilgili bu kadar kötü hisler beslemesi beni hem üzüyordu hem de öfkelendiriyordu. Kendine olan nefretini bir an önce aşması gerekiyordu.

Ellerimi geri çektim ve gözlerinin içine baktım."Sende güzel bir yüzden daha fazlası var." dedim kendimden emin bir şekilde.

Kafasını onaylamaz bir biçimde iki yana salladı. "Bunu bilemezsin."

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin