Bölüm 88

638 67 3
                                    


Ertesi sabah Taşkın'ın kolunu bana çok fazla dolaması ile uyandım. Neredeyse üstümdeydi ve bu sıcaklamama neden olmuştu. Yataktan kalktım ve okula gitmek için hazırlanmaya başladım. Banyoda işlerimi hallettikten sonra üzerimi değiştirdim ve Taşkın'ın kalktığında içebilmesi için çay makinasını doldurmaya karar verdim. Bu tüm mutfağı talan etmesinden daha iyiydi.

Dün yıkanan bulaşıkları makineden çıkartırken düşünmekten kaçınmaya çalıştığım şeyler tekrar zihnime doluşmuştu. Tuğrul Bey'in odasından çıkan kadın başkası olabilirdi. Bu dünyadaki tüm sarışın ve yeşil gözlüler Taşkın'ın annesi olmak zorunda değildi. Belki de ben kadını zihnime o kadar kazımıştım ki başka birisini ona benzetmiştim. Yanlışlıkla o odaya giren biri bile olabilirdi. Taşkın'dan bir şey saklamak istemiyordum ama altı boş olan bir olay içinde onu tedirgin etmekte istemiyordum.

"Düşünceli bir sabah mı?" Taşkın mutfağa girip beni düşüncelerimden sıyırdı.

"Öyle görünüyor." dedim gülerek.

"Ne düşünüyorsun?

Bu kadar basit bir soru karşısında duraksamamam gerekirdi. "Okul." dedim sadece. Anında kendimi kötü hissettim.

"Okul mu? Beslenmen çantanda ne götüreceğine mi karar veremedin?"

Şakacı Taşkın her ne kadar sinirlerimi bozsa da şu an da kendimi iki kat daha fazla suçlu hissetmeme neden oluyordu. Mutfak masasına oturduğunda, hiç düşünmeden konuştum. "Dün mesajlarını okumuş olabilirim." Hiç değilse telefonunu karıştırdığımı itiraf edip kendimi olduğumdan daha az suçlu hissedebilirdim.

"Ne?"

Ona döndüm ve tezgaha yaslandım. "Dün akşam mutfağı toplarken mesaj geldi ve açıp birini okudum. Bahadır Cenk'e vurduğun için sana çok mu sinirli?"

Soruma aldırmadı. "Bahadır'ın mesajını mı okudun?"

Başımı salladım. "Evet."

"Bahadır'ın mesajını okudun yani?" Sıkılı dişlerinin arasından tekrar ettiğinde aklım karıştı.

Gerçekten sinirlenmişti. Bu kadar kızmasını beklemiyordum. "Evet Taşkın. Bahadır'ın mesajını okudum." dedim yavaşça.

"O kadar mı?" diye üstüme geldiğinde kaşlarımı çattım.

Gözlerimi devirdim. "Sana evet diyorum. Neden bu kadar büyütüyorsun?" Garip tepkiler veriyordu.

"Büyütmüyorum." dedi ani bir rahatlamayla. "Eşyalarımı karıştırman konusunda anlaştığımızı sanıyordum."

"Özür dilerim."

"Tamam Feza. Bugün işe gidecek misin?" Konu çok uzamadan kapandığı için memnundum. Sabah sabah tartışmak istemiyordum.

"Gideceğim." diye mırıldandım. Çay fincanlarını almak için dolabın kapağını açtım ve fincanları tezgahın üzerine koydum.

"Bugün seni almaya gelemeyebilirim. Akşam bir kaç işim var."

"Hmm..Ne işi?" diye sordum refleks olarak. Ama beni keşke hiç sormasaydım diyebileceğim bir seviyeye getirdi.

"İş işte. Merak etme sarhoş olmayacağım." dedi tersleyerek.

Çay fincanını önüne koydum ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Sadece soruyorum Taşkın. Biz aynı evi paylaşan iki kişiyiz. Sanırım işinin ne olduğunu sorma hakkım var."

"Feza!" dedi yüksks bir sesle ve ayağa kalktı. "Sürekli soru sorup duruyorsun! Fazla meraklısın!"

"Hiç aşırı tepki gösterdiğini düşünmüyor musun?" dedim diklenerek.

"Bana sürekli bu evde birlikte yaşadığımızı hatırlatıp durmana gerek yok. İnan bana farkındayım! Ama bu benim hayatıma sürekli burnunu sokmanı geretirmez."

Benim hayatım hikayesine geri dönmüştük. Zaten sürekli başa dönüp duruyorduk. Bir gün iyi geçiyordu ve sonra diğer gün her zamankinden kötü başlıyordu. İç geçirdim. "Tabi Taşkın." dedim sadece ve çantamı almak için yatak odasına ilerlemeye başladım.

Arkamdan geldi. "Tabi mi?"

Çantamı omzuma astım ve yüzüne baktım. "Gerçekten kavga mı etmek istiyorsun?" dedim bıkkınca.

Elleriyle yüzünü ovaladı ve saçlarını karıştırıp ofladı. "Hayır."

Ağırlığımı bir ayağıma verdim. "O zaman ne Taşkın? Dün çok anlayışlı ve düşünceliydin ama şimdi tam bir hödük gibi davranıyorsun." diye sızlandım.

Öfkeli bir şekilde işaret parmağını bana doğrulttu. "Ben mi hödük gibi davranıyorum? Bulabildiği her vakitte eşyalarımı kurcalayan sensin!"

"Bunun için özür diledim. Ayrıca sürekli bunu yaptığımı söylemekten vazgeç!" Ne müthiş bir sabah ama.

"Sende sürekli beni izlemekten vazgeç!"

Öfkeyle soludum ve sakinleşmek adına gözlerimi kapadım. "Gerçekten inanılmazsın Taşkın." diye mırıldandım ve büyük adımlar ile yanından geçip dış kapıya ulaştım. Daha fazla kavga etmek istemiyordum. Evden çıkarken kapıyı sertçe kapadım ve anında bunu yaptığım için pişman oldum. Çünkü Taşkın, saniyeler önce çarptığım kapıya sağlam bir tekme geçirmişti.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin