Bölüm 97

641 73 0
                                    


Derin bir iç çektiğini duyduğumda içeri girdim. Yatağın ucunda oturuyordu ve telefonu elinde tutuyordu. "Arayan Selen miydi?" diye sordum merakla.

Bana bakarken yüzünde tek bir kas bile oynamadı. "Evet." dedi sadece.

Usulca odanın ortasına doğru ilerledim. "Neden aramış?"

Ayağa kalktı ve tişörtünü çıkarıp yere attı. "Bahadır yüzünden." O yatağa girdiğinde hala şüphe ile onu süzüyordum.

"Ne olmuş Bahadır'a?" diye üsteledim.

Taşkın sıkıntı ile ofladı. "Kavga etmişler ve Selen beni arayıp duruyor. Ona defolup gitmesini söyledim." diye tersledi.

Yere attığı tişörtü alıp sandalyenin üzerine astım. "Neden bu kadar sinirlendiğini anlamıyorum." diye mırıldandım.

Söylediğim bir şey onu tetiklemiş gibi aniden atağa geçti. "Çünkü gecenin bu saatinde onunla uğraşacak değilim Feza! Lütfen, konuyu deşmeyi bırakıp yanıma gelir misin?" Sesi sonlara doğru sakinleştiğinde bir nefes verdi.

Onu sadece başımla onayladım. Gerçekten tartışmak için hiç doğru bir zaman değildi. Beş dakika öncesine kadar çok mutluydum ve şimdi bir telefon görüşmesi yüzünden huzurumu kaçırmak istemiyordum. Pijamalarımı giyip yatağa geçtiğimde Taşkın belime dolanıp sırtımı göğsüne yasladı. Burası benim tüm hayatım boyunca en sevdiğim yer olacaktı.

"İyi geceler hanımefendi." diye fısıldadı kulağıma.

"İyi geceler." dedim ve onun kollarında olmanın verdiği mutlulukla gözlerimi kapadım. Uyumadan önce aklımın bir köşesine Selen'i arayıp sorunun ne olduğunu öğrenmem gerektiğini not ettim.

Bir çift gözün üzerimde olduğunu hissederek gözlerimi araladığımda yanılmadığımı anladım. Taşkın dirseğine yaslanmış bir şekilde beni izliyordu. Yüzünde ufak bir gülümseme vardı. Başını eline yasladı ve parmak uçları ile yüzümün hatlarını takip etmeye başladı.

"Günaydın." dedim uykulu bir gülümseme ile.

Parmak uçları dudaklarıma değdi. "Günaydın."

Ancak Taşkın sabahları bu kadar mükemmel görünebilirdi. Uzanıp saçlarına dokunmamak için kendimi zor tutuyordum. Ama beni izlerken çok masum görünüyordu. Bu anı bozmak istemediğim için kollarımı yerinde tuttum. Parmakları yavaşça boynumdan omuzlarıma indiğinde gözleri ile gittiği yolu takip ediyordu.

Nefesimi tuttum.

Kuş tüyü kadar hafif dokunuşları kolumda gezindi ve en sonunda bileğimde durdu. O an da bileğimde ki soğuk metalin farkına vardım. Kolumu usulca kaldırdım ve gece yatarken bende olmadığına emin olduğum bilekliği gördüm. Gümüş ve altın rengi karışımı ince bir bileklikti. Ucunda sarkan bir sembolün dışında oldukça sadeydi.

Bileğimi hafifçe salladım. "Bu?..." diye sormaya çalıştım.

Taşkın doğrudan yüzüme bakıyordu. "Bir ateş böceği." diye açıkladı.

"Ah.." Bakışlarımız buluştuğunda tepkimi merak ediyor gibi görünüyordu.

"Hatırlıyorsun değil mi? Yani..Köprüde..."

"Seninle olduğum her anı hatırlıyorum." dedim. O gece bana ateş böceklerinin ışık saçmasını göstermişti. Ve onlar hakkında bildiklerini anlatmıştı. Beni ilk öptüğü geceyi unutmamı nasıl bekleyebilirdi?

Dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. "Bir anlamı olsun istedim ve sana yakışacağını düşündüm. Ufak bir şey ama..."

"Çok güzel." diye tamamladım.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin