Bölüm 34

719 74 0
                                    


Taşkın'la beni ilk defa kahve içmek için getirdiği yerde oturuyorduk. Aslında son bir haftadır her gün buraya geliyorduk. Beni okuldan alıyordu ve kalan vaktimizi burada geçiriyorduk. O çizimleri ile meşgul olurken ben ders çalışıyordum.

Kafe de geçirdiğimiz vakit onu görebildiğim nadir zamanlardı çünkü annem tuhaf bir şekilde tersine dönmüştü. Taşkın'a karşı ön yargılıydı ve bunu zaten biliyordum. Ama son zamanlarda bana keskin eve giriş-çıkış süreleri koymuştu ve itiraz etmeme rağmen kararından vazgeçmemişti. Asi bir ergen gibi davranmak istemediğim için ona uyuyordum. Ama sanırım sabrımın son sınırlarındaydım.

Taşkın'ı annem ile tanıştırma fikri bana koyduğu sert kurallardan sonra iyice cazibesini yitirmişti.Taşkın bunun sorun olmayacağını söylese de ben annemin yatışmasını beklemeye kararlıydım.

Yine aynı masamızda oturuyorduk. Ben İngilizce ödevimle uğraşırken Taşkın dikkatini vermiş bir şekilde çizim yapıyordu. Onu izlerken sıkıcı ödevimden bir anlığına uzaklaşmıştım.

Arkasına yaslanmış ve bir dizini kendine çekip oturduğu koltuğa dayamıştı. Kağıt sabitlenmiş bir şekilde dizinin üstünde duruyordu. Kalemi rahat bir şekilde kavramıştı ve aynı zamanda dudaklarının arasında da tuttuğu bir kalem vardı. Bu görüntü her gün olduğu gibi yine dikkatimi dağıtmıştı. Ağzındaki kalemi çıkartıp diğerini masanın üzerine koydu.

"Sanırım ödevin bitti hanımefendi." dedi ben hala onu izlerken.

Onu izlerken yakalanmam garip bir şekilde hala utanmama neden oluyordu.

"Sayılır." diye mırıldandım.

Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. En sevdiğim çarpık gülümsemesi yüzündeydi. "İlk iş görüşmen için heyecanlı mısın yoksa?"

Taşkın bana kendi çalıştığı dergide bir iş görüşmesi ayarlamıştı. Ama editör yurt dışında olduğu için görüşmem o gelene kadar ertelenmişti. Beni görüşmeye çağırdıkları haberini bugün dersten sonra almıştık.

Tam tekrar Taşkın'a teşekkür edecektim ki beni okulun kapısına omuzunda taşıyarak bırakmakla tehdit ettiği için kendimi tuttum. Çünkü yapardı.

"Tahmin bile edemezsin." dedim yüzümü avucuma bırakarak.

"Merak etme. Senden çalışkanını bulamazlar." dedi bana güvence vererek. Beni iyi hissettirmeye çalıştığını biliyordum ama hiç iş tecrübem yoktu ve daha birinci sınıftaydım.

"Umarım." dedim ve ona gülümsedim.

Telefonum masanın üzerinde titredi ve arayanın annem olduğunu anlamam için bakmama gerek yoktu.

"Süreyi aştık galiba." dedi Taşkın tek kaşını kaldırıp bana bakarken.

"Bu durum sinirlerimi bozmaya başladı. Mutlaka onunla tekrar konuşmam lazım." Telefonu meşgule aldım ve yolda olduğumu söylediğim bir mesaj attım.

"Bu durumu ne kolaylaştırırdı biliyor musun?" Ne söyleyeceğini biliyordum.

"Tanışma olayını ağırdan almamız gerekecek." dedim defterlerimi toplayıp çantama koyarken.

Yüzünde yine rahatsız bir ifade belirdi. Her şeyin kendisi ile ilgili olduğunu sanıyordu ama şu an konu annemdi.

"Seni tanımasını istemediğimden değil.Biliyorsun." uzanıp elini tuttum. Bunu neredeyse her gün söylüyordum.

Elimi avucunda sıkıp parmakları ile yavaşça okşarken sessiz kaldı.

Nedense sessiz kalması beni söyleyebileceklerinden daha çok korkutuyordu. Her hangi bir konu hakkında tartışırken,kavga ederken ya da sakin bir şekilde konuşurken bir şekilde suskun kalması beni hem meraklandırıyor hem endişendiriyordu. Taşkın'ın sessiz düşüncelerini çözmeye çalışmak çok zordu.Çünkü yüzü okunması imkansız yüzlerdendi. Duygularını istediği zaman çok iyi gizleyebiliyordu.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin