Taşkın ile birlikte kalabalığın arasından yürürken tanıdık yüzleri görmeye devam ediyordum. Gülşah ve Emir bize ışıldayan bakışlar atıyorlardı. Onların arkasına Selen ve Bahadır duruyordu. Selen beni gördüğünde el salladı ve Bahadır'ın omzuna yaslandı. Giriş kapısının yanında Melis ve Cenk doğruca bize bakıyordu.
Taşkın elimi daha sıkı tuttu ve salondan çıkmadan önce Ayla hanım ile Kenan beyi gördüm. Ayla hanım gözündeki bir damla yaşı silerken Kenan bey kolunu onun omzuna doladı ve bize duygu yüklü gözler ile baktılar. Taşkın onları hiç fark etmemiş gibiydi.
Binadan çıktığımızda otoparka gideceğimizi sandım ama Taşkın beni başka bir tarafa yönlendirdi. Simsiyah bir motosikletin önünde durduğumuzda şaşkınlıkla tek kaşımı kaldırıp Taşkın'a baktım.
"Ciddi olamazsın."
Rahat bir tavırla omuz silkti. "Arabadan daha havalı."
"Ve korkunç." diye ekledim. Motosiklet yerinde durmasına rağmen her an hızla öne atılacakmış gibi duruyordu.
Taşkın motosikletin arkasında duran kasklardan birini alıp bana uzattı. "Oldukça güvenli ayrıca daha çabuk gideceğiz."
İtiraz etmeden kaskı aldım ve kafama geçirdim. Taşkın o sırada motora bindi ve kendi kaskını takmadan önce kravatını çıkarıp cebine attı. Arkasına yerleşip kollarımı sımsıkı beline doladım. "O kaskla önünü görebildiğine eminsin değil mi?" diye seslendim. Hava oldukça karanlıktı.
Taşkın bir cevap vermedi ama onun yerine kahkaha attı. Motoru çalıştırdı ve gecenin içinde hızla yol almaya başladık. Nefesimi tuttum. Bu...Harikaydı. Taşkın'a dolanan kollarım buz kesmiş gibi hissediyordum ama umurumda değildi. Düşündüğümden daha eğlenceliydi. Çevre yoluna girdiğimizde nereye gittiğimizi anlamıştım.
"Eve mi gidiyoruz?" diye sordum. Sesimi duyurmak için bağırmak zorunda kalmıştım.
"Sayılır."
Taşkın haklıydı. Arabadan daha hızlı gelmiştik. Taşkın'ın eski evinin önünden geçerken nereye gittiğimiz konusunda hala bir fikrim yoktu. Koruya girmeden önce motoru durdurdu ve ağaçların önünde indik. Kaskımı çıkarıp ayaklarımı toprak zemine bastığımda bir saniyeliğine tökezledim.
"İyi misin?" Taşkın elimi tuttuğunda başımı salladım.
"Bir daha otobüse binmeyi düşünmüyorum."
Güldü. "Hadi, biraz yürüyeceğiz."
Birden aklıma gelen bir düşünce ile duraksadım. "Emir bana neden gideceğimiz serginin senin sergin olduğunu söylemedi?"
Taşkın rahat bir tavırla omuz silkti. "Çünkü bunu yaparsa onu motorun arkasına bağlamakla tehdit ettim."
"Onlara bunun hesabını soracağım."diye mırıldandım.
Daha sonra fazla oyalanmadık ve Taşkın'ın elini tutup onu takip ettim. Telefonunun ışığını bizim için yaktığında bu anın ne kadar tanıdık geldiğini fark ettim. "Bu yolu daha önce yürümüştük." diye mırıldandım.
"Uzun bir zaman önce, evet."
Sessiz kaldım. Ayaklarımızın altında çıtırdayan yapraklardan başka bir ses yoktu. Taşkın benim için önümüzdeki dalları çekerken hala elimi bırakmıyordu. En sonunda tanıdık bir yer görüş alanıma girdi. Aslında son gördüğüm zamandan biraz daha farklıydı.Ama yine de aynı güzellikteydi.
"Köprü."diye mırıldandım.
Taşkın, telefonunu cebine koydu ve bana doğru döndü. Ayın ışığı yüzüne vururken yeşil gözleri parlıyordu. Bu hayatım boyunca unutamayacağım tek manzaraydı. Konuşmadan önce yüzüme uzun bir süre baktı. "Benden zaman istemiştin." diye hatırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022
Roman pour AdolescentsAşk, imkansız olan birçok şeyi mümkün kılar. Feza'nın tüm hayatı değişti. Evi,arkadaşları,planları... Hepsi babasının beklenmedik ölümünün bir sonucuydu. Şimdi tek yapması gereken yeni başladığı okuluna odaklanmak, daha sadık arkadaşlar edinmek ve...