Bölüm 53

669 71 7
                                    


Akşamın ilerleyen saatlerinde odamda,masamın başındayım. Bugünkü ders notlarını temize çekerken bir kaç saat öncesini düşünmemeye çalışıyordum. Muhtemelen beni görmüştü. İç sesim hemen kendini gösterdi.

Ve İlker'i de.

Sıkıntı ile iç geçirdim. Taşkın'ı anlamam imkansızdı. Zaten bunu yapabilmiş olsaydım şu an bu halde olmayacaktım. Zaman geçtikçe düzeleceğini ve artık benim için katlanılabilir bir hal alacağını düşünmüştüm ama yanılmıştım.Hala her geçen saniye onu düşünüyordum.

Dirseklerimi masaya dayadım ve başımı ellerimin arasına aldım.Selen'in benim için gördüğü tablonun bu olup olmadığını merak ettim. Büyük ihtimalle bu kadar yıkılacağımı hesaba katmamıştı. Bu daha kötüydü.

Telefonum çaldığında düşüncelerimden sıyrıldım ve ekrana baktım.Arayanın Selen olduğunu gördüğümde şaşırmıştım. Saat on bire geliyordu ve bu benim için geç bir saatti.

"Selen?" Arkadan gelen gürültü ile telefonu bir saniyeliğine kulağımdan uzaklaştırdım.

Acele ile konuştu. "Feza, buraya gelmen lazım." Ve bir cam kırılma sesi daha duydum.

"Selen ne oluyor?" Gerçekten meraklanmıştım.

"Taşkın." dedi sadece ve hemen ayağa kalktım. Duyduğum bağrışmalarını anlayamıyordum ama beni korkutmaya yetmişti.

"Ne oldu?" diye sordum titrek çıkan sesimle.

"Taşkın'ın evindeyiz. Nolur, gelmelisin."dedi endişe ile. Devrilen bir şeyin daha sesi geldiğinde odamın içinde volta atmaya başlamıştım.

Düşünmek için vaktim yoktu. "Tamam.Geliyorum." dedim ve kapattım.

Elimi saçlarımın arasından geçirdim ve düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu ama oraya gitmeliydim. Muhtemelen Taşkın bir kavga çıkarmıştı ve Selen tek başına idare edemiyordu. Ona yardım etmeliydim.

Merdivenlerden aşağı inerken kalbim daha hızlı çarpmaya başlamıştı bile. Sadece onu görme düşüncesi bile beni heyecanlandırmaya yetiyordu. Ve aynı zamanda korkuyordum da.

"Anne,çıkmam lazım." Annemin odasının kapısını açmıştım ve başımı içeri doğru uzatıyordum.

Annem elindeki dergiyi yatağa bıraktı ve kaşlarını çatarak yüzüme bakmaya başladı. "Endişenlemeli miyim?"

İç geçirdim. "Hayır."

"Nereye gidiyorsun?"

"Taşkın'ın evine." dedim dürüstçe. "Selen orada." diye ekledim.

Kafasını yana yatırdı ve gözleri endişe ile kısıldı. "Ben ne dersem deyim oraya yine de gideceksin değil mi?"

Evet.Gidecektim.

Sadece başımı salladım.

"Döndüğünde ne olduğunu bilmek istiyorum." dedi net bir şekilde.

Buna kafa yoracak zamanım yoktu."Tamam." dedim ve kapıyı kapattım.

Çağırdığım taksiyi beklerken havanın serinlemeye başladığını fark ettim. Yaz sıcaklarının ,yavaş yavaş yerini sonbaharın serinliğine bırakmasına minnettardım. Taksi geldiğinde hiç vakit kaybetmeden bindim ve ona adresi tarif ettim.

Ne ile karşılacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu ama endişe seviyem kırmızı alarm veriyordu. Ona en son benden uzak durmasını söylemiştim ama şu an kendimi yine onun yanına giderken buluyordum.

Akıllanmaz bir aptal mıydım yoksa her şeye kolayca inanan safın teki miydim? Bilmiyordum.

Evin girişine geldiğimizde arabadan indim ve derin bir nefes aldım. Buraya bir daha geleceğimi düşünmezdim. Yine kendime verdiğim sözleri ayaklarımın altında çiğniyordum. Büyük ahşap giriş kapısına ilerledim ve deli gibi çarpan kalbimi göz ardı edip zili çaldım.

Selen kapıyı açtığında gözlerinde ki korkuyu gördüm."İçeride." dedi sadece. Zihnimdeki bütün düşünceleri bir kenara attım ve hızlıca eve girdim. "Ne oluyor?"diye sordum yüksek bir sesle.

Holden içeri adım attım ve görebildiğim tek şey kırılmış bir duvar aynası ve yere atılmış eşyalardı. "Buraya ne oldu?" dedim yavaşça.

"Sanırım Taşkın bir sinir krizi geçirdi." diye açıkladı Selen. Yere eğilmiş kırık bibloları toplamaya çalışıyordu.

"O nerede?" diye sordum ve cevabımı yukarıdan gelen gürültü ile aldım.

Vakit kaybetmeden merdivenleri tırmanmaya başladım. Kalbim neredeyse boğazımda atıyordu. Koridorda tek açık olan kapı onun odasıydı ve sesini duyuyordum.

"Evimden defolup gidebilirsiniz artık! Ben iyiyim!" Bağırmasıyla olduğum yerde durdum ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Neden bu kadar sinirliydi?

Ardından Bahadır'ın sesini duydum."Hiç bir yere gitmiyoruz! Şu siktiğimin şişesini ver artık!"

Küçük adımlarla odaya doğru yürüdüm ve açık olan kapıdan içeri baktım. Taşkın elinde içi dolu bir içki şişesi tutuyordu ve balkona doğru dönmüştü. Bahadır ise onun arkasında bunalmış bir vaziyette omuzlarını düşürmüş bir şekilde bekliyordu.

Odayı mahvetmişti.

Ağzımdan şaşkınlıkla çıkan inlemeye karşı koyamadım ve ikisi de bana döndüler.

"Feza?" dedi Bahadır beni gördüğünde. Ona bir cevap vermedim ve gözlerim Taşkın'la buluştu.

Nefesim boğazımda sıkıştı.

Yeşil gözleri buğulanmıştı ve odağını kaybetmiş gibiydi. Yüzünde boş bir ifade vardı ve beni gördüğünde yılışık bir şekilde sırıtıp başını abartılı bir şekilde aşağı eğdi. "Hoş geldiniz hanımefendi." dili sürçüyordu ve ayakta durmakta zorluk çekiyor gibiydi.

Ah..Olamaz. Sarhoştu.

Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin