"Ne?!" Annem resmen şok olmuş gibiydi. "Can sen ne diyorsun?"
Başımı arkaya çevirdim ve Taşkın'ın heykel gibi ifadesiz duran suratını gördüm. Bunu beklemiyor gibiydi. Benim gibi Can'ın sadece zırvalayacağını düşünmüştü.
"Onunla ilgili bazı bilgiler edindim. Önceden karıştığı suçların bir kaçını biliyorum." Anneme anlatıyordu ama hala bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir şey parlıyordu. Ama iyi bir şey olmadığı kesindi.
"Bu doğru mu?" Annem bize döndüğünde ikimizde hareketsizce duruyorduk. Bu doğru mu? Taşkın bir suçlu muydu? Sanırım bunun cevabını biliyordum. Ama dile getirmek istemiyordum. Annem hiç bir şeyin farkında değildi. Taşkın'ı tanımıyordu bile.
"Evet. Doğru." diye cevapladı Can bizim yerimize.
"Feza, annenin yanına git."
Taşkın'ın söylediği şey ile şaşkınlıkla ona döndüm. Kısılmış gözleri ile Can'a bakıyordu. "Sen. Benimle geliyorsun." dedi aynı sakinlikle.
"HAYIR!" diye bağırdı annem birden. Korkuyla gözlerimi ona çevirdiğimde, o Taşkın'a odaklanmıştı. "Sen buradan gidiyorsun ve seni bir daha kızımın yanında görmeyeceğim!" İşaret parmağını sertçe Taşkın'a doğru sallarken olduğum yerde kaldım.
Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.
"Anne, lütfen gerçekten düşündüğün gibi değil." dedim çaresizce. Ona başka ne söyleyebileceğimi bilmiyordum.
"Feza, çabuk buraya gel!" Annemin gözleri öfkeden parlıyordu. Korkuyla nefes alıp verirken bir adım geri gittim. Böylece Taşkın'a daha yakın olabilirdim. Taşkın başını bir saniyeliğine bana doğru çevirdi ve gergince dudaklarını birbirine bastırdı.
Annemin gözleri bu sefer şaşkınlıkla kocaman açıldı ve ne diyeceğini bilemiyormuş gibi bana bakmaya başladı.
"Anne, anlatmama izin vermelisin. Lütfen bana güven." Gözlerime yaşlar dolmaya başladığında ellerimi yumruk yaptım ve tırnaklarımın avucumda bıraktığı acıyı yok saydım.
"Sana yeterince güvendim ama buraya kadar Feza! Şimdi hemen eve geliyorsun. Bundan sonra bu çocuktan uzak duracaksın!" Taşkın'a bakarken yüzü tiksintiyle buruştu.
"Feza, anneni dinlemelisin." Can kollarını göğsünde kavuşturduğun da onu görmezden geldim.
Ama Taşkın aynı şeyi yapamadı ve beni geriye çekip iki büyük adımda Can'ın dibinde bitti. Gömleğinin yakasından tutup arabasına doğru sürüklemeye başladı. Annem ve ben ne yapacağımızı bilemez bir halde öylece dikilirken ilk kendine gelen ben oldum ve peşlerinden gittim.
"Taşkın!"
Taşkın beni duymamış gibiydi. Can'ın yakasını hala bırakmamıştı. Can onun ellerinden kurtulmaya çalıştıkça Taşkın onu daha sıkı tutuyordu. En sonunda Can'ı arabasının önüne attığında göğsü sinirle aldığı nefeslerden dolayı inip kalkıyordu.
"Eğer seni şu an da arabamla ezmemi istemiyorsan defol git."
Can üstünü düzeltirken gerçekten korkmuş görünüyordu. "Can, artık git." dedim aynı şekilde.
"Sen benim evimin önünde nasıl kavga çıkarırsın?" annem arkadan bağırdığında gözlerimi yumdum. Bu işin içinden asla çıkamayacaktım.
"On saniyen var piç kurusu. Süren başladı." Birden irkildim. Taşkın istediği zaman gerçekten korkunç olabiliyordu.
Can bana bakarken yüzünde bir acıma ifadesi gördüm. Gerçekten bana acıyor gibi bakıyordu. Ve bu sinirlerimin daha çok bozulmasına yol açtı. Sonra arabasının kapısını açıp bindi ve vakit kaybetmeden buradan uzaklaştı.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Kızımı da mı böyle korkutuyorsun? O yüzden mi senin yanından ayrılamıyor?" Annem nefes almadan konuşurken sıkıntıyla iç çektim.
"Kızını korkuttuğum falan yok." Taşkın ilk defa direkt olarak annemle konuşuyordu. Yani en azından benim yanımda. Ben sarhoş bir şekilde sızmışken bir kaç cümle ettiklerini biliyordum.
"Sende bir şeyler olduğunu biliyordum. Şimdi evimden git ve kızımdan uzak dur!"
İkisinin arasında kalmıştım ve ağzımı açamıyordum.
Taşkın gergince omuzunu silkti. "İlkini yapabilirim ama ikincisi için söz veremem." Benim kalbim boğazımda atarken annem çileden çıkmış gibi görünüyordu. Beni kolumdan tutup yanına çektiğinde Taşkın çenesini kenetledi.
"Onun beynini yıkamana izin vermeyeceğim. Bizim senin gibilerle işimiz olmaz." Gözlerini acımasızca kıstı. "Suç işlemiş insanlarla."
"Anne! Öyle söyleyip durma!" diye yakındım. "Ben çocuk değilim."
Taşkın annemin sözlerinden hiç etkilenmemiş gibiydi. "Sicilim en az sizinki kadar temiz." Sonra dudağının bir kenarı alayla yukarı kıvrıldı. "Sanırım Bay mükemmel size yanlış ihbarda bulundu."
Söyledikleri ile duraksadım. Sicili temiz miydi? Bana yasa dışı işlere bulaştığını söylerken yalan mı söylüyordu? Taşkın annemin karşısında o kadar kendinden emin duruyordu ki tüm bildiklerimden şüphelenmeye başlamıştım.
Annem bir an afalladı ama anında gardını tekrar aldı. Kolunu beni korumak istercesine önüme attığında gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. " Ondan uzak duracaksın! Seninle olduğundan beri başka biri gibi davranıyor! Onu ne ile kandırıyorsun?" Annem Taşkın'a ruhsuz bir gülüş gönderdi. "Yoksa onu sevdiğini mi söylüyorsun?"
Bir an için yerin ayaklarımın altında titrediğini hissettim. Taşkın'ın öfkeyle burun delikleri genişlerken annem halinden memnun görünüyordu. Uzun süredir tutmaya çalıştığım gözyaşlarım göz bebeklerimi yakmaya başlayınca dişlerimi dudaklarıma geçirdim.
Şu an ortadan kaybolamaz mıyım?
Taşkın annemden gözlerini ayırmadan bir adım attı ve dudaklarını araladı. Annem buna karşılık omuzlarını dikleştirdi. Bu duruşu biliyordum. Kazandığını düşünüyordu.
Ve Taşkın sonunda konuştu. "Onu seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Zaman Hakkında #Wattys2022
Dla nastolatkówAşk, imkansız olan birçok şeyi mümkün kılar. Feza'nın tüm hayatı değişti. Evi,arkadaşları,planları... Hepsi babasının beklenmedik ölümünün bir sonucuydu. Şimdi tek yapması gereken yeni başladığı okuluna odaklanmak, daha sadık arkadaşlar edinmek ve...