4.Bölüm: İkili Oyun

19.7K 804 83
                                    

Daha bölümü okumadan yıldızlayan okuyucular, cansınız can. Yorumlarınız beni ve bu hikayeyi ayakta tutuyor unutmayın. İyi ki varsınız.

4.Bölüm: İkili Oyun

Bundan tam on beş yıl önce bu kalp birine tutuldu ve asla da bırakmadı.

Ortaokula geçtiğim yaz tatilinin ilk günü, babam eve büyük bir coşkuyla gelmişti. Gençlik yıllarında beraber madende çalıştığı arkadaşı onu ziyarete gelmek istiyordu. Zaten her fırsatını bulduğunda onu görmek istediğini ve özlediğini söylerdi. Bu onun için büyük bir sürpriz olmuştu.

Babam dedemin şirketinden ayrılmaya karar verdiğinde tüm haklarından vazgeçmişti. Dedem buna çok sinirlenmiş ve neredeyse onu evlatlıktan reddedecek kıvama gelmişti. Ama babam asla dedeme boyun eğmemiş ve kendi bildiği şeyi yapmıştı. Her şeyi sıfırdan öğrenmek ve kendi başarılı olmak istiyordu.

Bize anlattığına göre işte o sıralar bir madende işçi olarak çalışmaya başlamış. Başlarda İşte oldukça zorlanmış ama her gün hiç yılmadan çabalamaya devam etmiş. Zamanla kendisine çok iyi bir arkadaş edinmiş. Adam ilk başta babamla çok samimi olmak istememiş ama zamanla iyi anlaşmışlar. Bir süre sonra artık yedikleri içtikleri ayrı gitmez olmuş. Sonra adam babama yavaş yavaş güvenmeye başlamış ve ardından aslında çalıştıkları madenin sahibinin oğlu olduğu gerçeğini ona söylemiş. Babam başlarda arkadaşına inanmasa da sonradan doğruyu söylediğini anlamış. Adam da babam gibi işi temelinden öğrenmek ve kendisi başarılı olmak istiyormuş. Bu yüzden de patron oğlu olduğunu saklıyormuş. Adam Fas'lı olmasına rağmen çok güzel Türkçe konuşabiliyormuş çünkü; karısı Türk'müş. Babam bu arkadaşlık sayesinde bu günkü maden şirketinin ilk temellerini atmış.

Zamanında ona çok yardımı dokunan adamla nasıl tanıştığını, arkadaşlıklarını ve maceralarını hikayeler halinde anlatırdı babam.

İşte o yaz sonunda babamın meşhur arkadaşını görme şansımız olmuştu.

Ziyad Bey kapıdan ilk girdiğinde o zamanlar içimden ne kadar da zayıf bir adam dediğimi hatırlıyordum. İnce uzun boylu, esmer bir adamdı. Karısı ve iki çocukları ile bizim evimize ilk gelişleriydi. Karısı Humeyra Hanım annem gibi saçını şalla kapatmış, şık giyimli, hafif toplu bir bayandı. Kocasının aksine bembeyaz bir teni vardı. Oldukça neşeli ve konuşkan birisiydi.

O yazdan en aklımda kalan şey ise oğullarıydı. Daha ilk görüşümde ısınmıştım ona. İnce, esmer, siyah gözlü tıpkı babasına benzeyen bir çocuktu. Kız kardeşinin ise annesine benzediğini hatırlıyorum, aralarında sadece iki yaş olduğunu da.

Ailecek o gün çok güzel vakit geçirmiştik. Ama benim için asıl önemli olan olay, ondan sonrasıydı. Çünkü günün sonunda gidiyorlar diye çok üzülmüştüm. Yeni arkadaşımdan bu kadar çabuk ayrılmak istememiştim. Fakat Ziyad Bey oğlunun tüm yaz bizimle kalacağını söylediğinde havalara uçmuştum. Türkiye de işi olduğu için bizimle kalmasını ve buranın kültürünü öğrenmesini istemişti.

Babam bu teklifi memnuniyetle kabul etmişti. Arkadaşına olan borcunu bir şekilde ödemek istiyordu. Bu günlere gelmesinde ki en büyük pay onundu çünkü.

Tüm yaz beraber ne kadar eğlendiğimizi hala çok iyi hatırlıyorum. O yazın hiç bitmemesini istediğimi de. Onun o yarım yamalak Türkçe'sini, ilk başlardaki çekimser hallerini ve beraber atıldığımız maceraları hiç unutamadım.

"Hey Şirin, hey beni duyuyor musun?" Ece ellerini gözlerimin önünde sallıyordu.

"Ne?" dedim birden. Sanki bir rüyadan uyanmıştım.

Acımasızsın Sevgilim [Tamamlandı✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin