22.Bölüm: Bitti
Mesajı okuduktan sonra Kerem'e de göstermiştim. O da benim gibi gülümsemişti.
"Seni sevdi." derken çok tatlı gözüküyordu. Bundan şüpheliydim ama aramızda şimdiden oluşan bir kimya olduğu kesindi.
"Ben de daha görmeden onu çok sevdim. Merak ediyorum acaba sana benziyorlar mı?" yüzüne dikkatli bir şekilde bakıyordum. Bu yüz hatlarına sahip bir kişinin daha olması ihtimali nedense bana çok uzak geliyordu.
"Alakamız bile yok. Ne fiziksel olarak, ne de huy olarak. Gerçi ikinci konuda aileden kime çektiler hiç birimiz anlamadık ya!"
"Yine de ailede böyle eğlenceli insanların olması güzel bir şey. Sürekli yeni bir macera, çok iyi bence." yavaş yavaş bende aileden oluyordum ve Kerem'in de bu sözümün üzerine böyle bir şey söylemesini beklemiştim ama yanılmıştım.
"Dışarıdan öyle gelebilir ama sen bir de içerdekilere sor derim. Ha unutmadan, mesaj da anladığım kadarıyla bu olayın bir intikamı olacak sanırım. Benden söylemesi." göz kırpmıştı. Zaten şuan içimde uçuşan kelebekleri zar zor zapt ediyordum. Bir de böyle hareketler yapıp beni daha çok zorluyordu.
"O kadar büyük bir sorun olacağını sanmıyorum. Merak etme sizin maydanozlarla ben baş etmesini bilirim." kendimden emin konuşuyordum. Sonuçta iki genç bana ne yapabilirdi ki?
"Sen yine de fazla emin olma!" sohbetimiz böyle tatlı bir havada devam ederken birden içimden bir ürperti geçmişti ve elimi kollarıma dolamıştım. Fark etmemiştim ama biraz üşümüştüm sanırım.
"Hadi kalkalım artık. Bir yerde bir şeyler yiyelim." dedi ve ayağa kalkıp bana elini uzattı. Uzattığı eli tutup kalkarken başımla onaylamıştım onu.
Beraber arabaya bindiğimizde kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Elime telefonu aldığımda ekranını açtım ve saati gördüm. Neredeyse beş saattir sahilde olduğumuzu anladım. Zaman nasıl böyle akıp geçmişti, güneşin batışını izlerken anlamamıştım.
Gerçi bunun sebebinin önümde duran manzara değil, yanımda duran adam olduğunu çok iyi biliyordum.
"Şey, Kerem?" dedim utanarak, sonra devam ettim;
"Yemeği başka bir zaman yesek. Benim eve gitmem gerekiyor da. Saat baya geç oldu. Biliyorsun babamın haberi olmadan çıktım evden." Kerem yüzüme bakıp yine o tatlı gülümsemelerinden birini gösterdikten sonra yola bakmıştı.
"Tamam, sen nasıl istersen Madenci Kız." dediğinde bende başımı yanımdaki cama doğru çevirmiştim. Artık bana öyle seslenmesini istemiyordum ama bunu ona söyleyemezdim.
Geçmişte bana böyle seslenmesine çok sinir olduğum ve sürekli açıklama yapmama rağmen beni sinir etmek için söylediği bu lakap, artık eskisi gibi bir anlam taşımıyordu benim için. Çok daha fazla anlam ve duygu kazanmıştı gecen zamanla. Onun dudaklarından dökülen her Madenci Kız deyişi içimden bir şeyler koparıyordu sanki. Anında gözlerim sulanıyor ve sanki ayrıldığımızda bir daha onu göremeyecekmişim gibi hissetmeme neden oluyordu.
Bir yandan bana kimsenin seslenmediği bir şekilde seslenmesi çok güzel ve çok özeldi. Diğer yandan bende bu kadar büyük bir etki yarattığı için korkuyordum. Bir daha ayrılırsak bu kadar yıl dayanamayacağımı çok iyi biliyordum.
Evimin bahçe kapısının önene geldiğimizde emniyet kemerimi çözmüştüm ama arabadan inmedim. Ondan bu kadar çabuk ayrılmak istemiyordum. Beraber geçirdiğimiz saatler, bana sanki dakikalar gibi gelmişti.
"Bu gün için teşekkür ederim. Uzun zamandır yaşamadığım kadar güzel bir gündü." dedim en sonunda ortamdaki sessizliği bozarak.
"Benim için olduğu kadar olamaz." ruhumu teslim etmiyordum iyi ki. Böyle davrandıkça hemen aklımdan geçenleri söylemek istiyordum. Neden bu kadar zordu? Basit o iki kelimeyi söylemek. Dudaklarımın ucuna kadar geliyordu ama bir türlü dışarı çıkamıyordu.
Tam o anda telefonum çaldı. Kimin aradığını bakmadan telefonu açıp kulağıma dayadım. Gözlerimi Kerem'den alamıyordum.
"Şirin çabuk eve gel!" dedi. Bu ablamın sesiydi ve oldukça endişeli geliyordu. Anında yüz ifadem değişti.
"Alo abla, ne oldu?" dedim merakla.
"Gelince anlarsın, çabuk ol!" sanki fısıldıyor gibiydi.
"Tamam geliyorum. Evin önündeyim zaten." birden ortamın büyüsü anında bozulmuştu. Hemen arabadan çıkmak için kapıyı açmıştım ama Kerem beni kolumdan yakaladı.
"Ne oldu Şirin? Bir sorun mu var?" dedi. Haklı olarak o da endişelenmişti.
"Bilmiyorum, hemen eve gitmem gerekiyor. Sonra görüşürüz, ararım seni." dedim ve arabadan indim. Arkamda onu merak içinde bıraktığımı biliyordum ama yapacak bir şey yoktu.
Kapının önüne geldiğimde ablamın dışarı çıkmış beni beklediğini gördüm. Bu da beni fazlasıyla korkutuyordu.
"Abla ne oldu?" dedim.
"Sorma Şirin! Babam senin evde olmadığını anladı. Bana ve anneme nasıl kızdı görmen lazımdı. Neden böyle oldu inan anlamadık. Şuan salonda seni bekliyor." söylediklerini anlamakta zorlanıyordum çünkü çok saçmaydı.
Tamam, babamın izni olmadan evden çıkmıştım ama artık çocuk değildim ki ben. Üstelik yalnız başıma da değildim. Herkesin bildiği gibi nişanlım da yanımdaydı.
"Ben şimdi onunla konuşurum, anlarız." dedim ve içeri girdim. Babam salonda başköşedeki tekli koltukta ellerini birbirine kenetlemiş bir şekilde beni bekliyordu.
"Baba?" dedim, çekinerek.
Salonda bizden başka kimse yoktu ve babam bana değil ellerine bakıyordu.
"Ben sana bu akşam dışarı çıkmak yok, demedim mi?" diye birden bağırmasıyla irkilmiştim. Bir adım geri çekilmiştim. Yüzünü bana çevirmişti ve bu söylediği şeyleri daha korkunç yapıyordu. Sinirden gözlerinin içi kızarmıştı. Onu uzun zamandır bu kadar kızgın görmemiştim.
"Baba ben..." diyecek oldum ama sözümü kesti.
"Daha hastaneden yeni çıktın. Henüz tam olarak iyileşmedin. Üstelik sana bunları yapan şerefsiz hala dışarıda ama sen, bütün bunları yok sayarak dışarı gezmelere gidiyorsun öyle mi? Hem de babanın sözünü çiğneyerek!" sesini nasıl yaptığını anlamadığım bir şekilde daha da yükselterek bağırmaya devam ediyordu.
"Ne alakası var baba? Hem ben yalnız değildim ki Kerem' de yanımdaydı." diye kendimi savunmaya çalıştım ama beni dinlemiyordu.
"Başlatma şimdi Kerem'inden. O çocukla bir daha görüşmek yok sana. Cezalısın, çık odana!" diye bağırmaya devam ediyordu.
Söyledikleri o kadar anlamsızdı ki. Neden bu kadar abartıyordu. Hastaneden tamamen iyileşmiş bir şekilde çıkmıştım ben. Bir kere başıma bir şey geldi diye kendimi eve mi kilitlemem gerekiyordu?
Sürekli bana yapmam gerekeni söylemesinden sıkılmıştım artık. Beni kuklası gibi oynatmasına izin veremezdim. Bu bardağı taşıran son damlaydı. Nişanlımla da görüşmeme mani olamazdı.
"Kerem benim nişanlım baba! Onunla istediğim zaman görüşürüm." diye bu sefer ben bağırmaya başlamıştım. Ne oluyordu böyle? İşler çığırından çıkıyordu.
"Artık değil, bitti bu iş. Nişan falan yok!"
Not: Olaylar olaylar. Şirin'in babası yine coştu ha. Bu adamında bir anı bir anına tutmuyor. Kızı şapşala çevirdi resmen. Bazılarınız ona çok kızmış. Bir şey diyemiyorum.
Bu hikayeyi kendim yazıyor olabilirim ama inanın bir sonraki bölümde ne olacağını herkesten çok ben merak ediyorum sanırım. Tamam, olay örgüsü kafamda hazır olabilir ama karakterlerin bu olayları yaşaması, apayrı bir şey. Benim gibi yazarken yaşayan herkes bunu bilir.
Bu bölümden sonra bazı olaylar olmaya başlayacak. Zamanla masum olanlar suçlu, suçlu olanlar masum çıkacak; benden söylemesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasızsın Sevgilim [Tamamlandı✔]
RomanceMerak insanı yaşatır, merak insanı öldürür. . . . Keyifli okumalar. Hikayemi uyarlayan ya da çalan olursa önce vicdanına, sonra da adalete teslim ediyorum. İlk bölüm yayın tarihi : 12.04.2019 Final bölümü yayın tarihi: 12.02.2020 #Romantik 68 ( 22.0...