Öfkenin her zaman bir nedeni vardır; ama her zaman iyi bir nedeni yoktur.-Benjamin Franklin
(Medya:Lara Parlak)
-----------------
Laradan;Hızlı adımlarla Zerrin'in odasına doğru gidiyordum. Hasret'in babamın masrafları ile ilgili söylemi kafamdan çıkmıyordu . Bunu nerden biliyor olabilirdi ki.
Yanımda ki kızları yollayarak kapıyı çalmadan içeriye girmiştim. Zerrin,benim içeriye girmemle önünde ki laptopu kapatarak ayağa kalkmıştı.
Hemen söze girmiştim,
"Ya bir tehlike içindeyiz ya da orta da bir yalan var Zerrin"
Yanıma doğru yaklaşarak iki adımlık mesafede durmuştu.
"Ne dediğini anlamıyorum Lara"
"Daha açık olayım o hâlde,Babamın masraflarını kim ödedi?"
Tek kaşını kaldırmış,sorduğum soruya şaşırmıştı. Bu ifadesinden anında kurtulup tebessüm ederek bana doğru yaklaştı ve kolumdan nazikçe tutarak konuştu,
"Söyledim ya,yaptıklarının mükâfatı olarak ben, babanın masraflarını ödedim." Asla samimi gelmiyordu şu an. Tuttuğu kolumu ondan sertçe çekerek kurtarmıştım.
"Bana bak Zerrin. Şu hayatta asla affetmeyeceğim bir şey varsa o da yalandır."
Gozlerini iki saniyeliğine kapatıp geri açmıştı.
"Biri mi bir şey söyledi sana?"
"Hayır"
"Eee o zaman? "
Sessiz kalmıştım.
"Neyi ne için yaptığını unutma Lara. Kimin dostun kimin düşmanın olduğunu unutma. Babanın bu hastalığa yakalanma sebebi Azra'nın annesi sonuçta. Sen buraya bir intikam için gelmek istedin. Bende sana fırsat verdim. Birlikte kozlarımızı paylaşacağız dedik;şüphe edersek bu iş olmaz"Ben şu an napıyordum? O soysuzların lafı ile buraya gelmiş zor anımda yanımda olan birine hesap soruyordum. Babamın masraflarını o ödemişti sonuçta. Ona bir can borcum vardı.
Kendime daha çok öfkelenmiştim. Asla yapmayacağım bir hatayı yapmıştım.
"Özür dilerim" sesimi sadece benim duyacağım tında söylemiştim resmen. Alışkın değildim,özur dilemeye. Bir elini sağ omzuma koymuştu,
"Sorun değil. Anlayabiliyorum seni. Burası öyle bir yer ki kimseye güvenemeyecek hâle getirebiliyor. Üstelik sen daha beter bir yerden geldin sonuçta. O yüzden olur böyle şeyler. Şunu unutma. Sen olmazsan ben bitiremem Azra ve çetesini.
Sen,benim için bir fırsatsın aynı zamanda. Benden sana zarar gelmez" söyledikerine tebessüm edip bir şey demeden çıkmıştım odasından.Blok'a doğru gidiyordum. Her köşede bulunan kadınlar selam veriyordu bana. Hiç biri umrumda değildi,sümsük tipler. Ağızları kokuyordu resmen açlıktan. Yine bir iğrenme gelmişti.
Biri yanıma koşarak gelmiş,
"Ağam bu bizim yeni mâl verdiğimiz kadın, memura yakalanmış iş üstünde" demişti.
Ah bir de salaklar vardı içlerinde.
"Ötmüş mü peki bizi?"
"Yok ötmemiş,şu an hücre de"
"Iyi gidin dozu arttırarak daha fazla mâl verin,öbur tarafa merhaba dediğinden de emin olun. Bizim burada hata yapanlara ihtiyacımız yok"
Böylelerin yaşamasına gerek yoktu. İnsan dediğin her adımını düşunerek atmalıydı. Bu hayatta,insan ediyor kendisine;ne ediyorsa..Her şey kişinin kendisinde bitiyor. O yüzden kendine eden insanlara asla acımazdım;şimdi ki gibi.
Blok'a geldiğim de herkes hoşgeldinleri sıralıyordu,asla değismeyen rutinlerden biriydi bu.Kadınlardan biri tam yanımdan geçerken bana çarparak,kahvesini üzerime dökmuştü.
"Ulaan. Önüne baksana lan. Ahhh. Yandım"
derken kızlardan iki kişi hemen yanıma koşmuştu.
"Ağam hemen çıkartın üstünüzü" dediklerini yapmıştım. Sporcu atletimle kalmıştım sadece.
"B-ben ben çok özür dilerim. Valla bilerek olmadı ağam. Hemen temizle-"
"Kes lan kes. Kör müsün kızım sen?" derken elinde tuttuğu bardağa vurup yere düşürmuştüm. Korkarak bir hıçkırık kaçırmıştı ağzından.
"Tutun şunun sağ kolunu" kahveyi üzerime döktüğu kolu iki kişi tutmak için yaklaşmıştı kadına doğru.
"Ben ben ben özür dilerim. Valla bir daha asla yapmam,asla. Yapma nol-"
Gülmüştüm. Kendisi de biliyordu yapacağım şeyden kaçamayacağını.
Başka bir kadına işaret yapmıştım. Bu işaretimle hemen kahveyi döken kadının sol koluna geçirdiği tekme ile kırmıştı. Hiç düşünmeden yapmıştı bunu. Dikkatimi çekmişti. Sarı,uzun saçli biriydi bu.
Blok'ta çığlık ve aci sesleri yükseliyordu.
"Atın şunu revirin kapısınin oraya. Kafam şişti anında be. Tiz sesleri de hiç sevmem" derken kendi odama yönelmiştim.
Kapının kolunu tutup tam içeriye girecekken arkamı dönmüştüm. Az önce ki,işaret verdiğim kıza "sen bi gelsene odama" demiştim.Içeriye birlikte girip, üzerime yeşil tişortümu geçirtikten sonra hemen yatağa uzanmıştım. Ayaklarımı biribirine geçirip kollarımı başımın altına almıştım. Sarı saçlı kız da kapının orada bekliyordu.
"Gel gel,otur şu sandalyeye bakalım"
dediğimi yapıp oturmuştu.
"Adın ne senin"
"İpek"
"Hımm,İpek demek.
Bak İpek ,sana direkt söyleyeceğim. Senin gibiler zor bulunur. Dediğim şeyi anında anlayıp
hic düşünmeden birinin canıni yakmak,her yiğidin harcı değildir" söylediklerime göğsü kabarmış,tebessüm ediyordu.
"Böyle olabilmen için bir şeyler yaşaman gerekir. Anlat bakalım"
Ellerini ovalıyordu.
"Şey ben. Şöyle ki ağam sizden önce Kudret annemiz vardı. Onun yanında,onun sayesinde böyle oldum aslında. Ona çok şey borçluyum."
Elini ensesine götürüp kaşımıştı. Sonra tekrar ellerini önüne alarak,ayaklarını oynatıyordu bu sefer. Her hareketini inceliyordum.
Yaşadığım olaylarla insan sarrafı olmuştum adeta. Dikkat çekmeden gözlemleyebiliyordum kişileri. Şimdi de ellerini yumruk yapıp,sıkıyordu.
"Kudret annemi öldüren Azra ve çetesinden bunun hesabını sormak için yaşıyorum artık."
Güzel. Eğer biri intikam uğruna yaşıyorsa bunu kullanarak,o kişiye her şeyi yaptırabilirdim.
"Çok öfkelisin. Öfken sana zamanla hata yaptırabilir. Bunu unutma."
"U-unutmam ağam"
"Azra'ya olan kinini anlayabiliyorum. Merak etme,bu iş onların yanına kalmayacak. En azından ben buradayken burası cehennem olacak onlar için. Sen rahat ol. Şimdi gidebilirsin" söylediğim şeylere samimi bir şekilde tebessüm ederek çıkmıştı odamdan.Tavana bakarak,yemekhanede ki yüzleşmeyi düşünüyordum.
Azra Kaya.. Düşmanlarımın baş listesindeki isim. Güzel bir tarzı vardı. Saç rengi filan baya yakışıyordu ona. Bu erkeksi tavırları,korkmayan babacan tavırları hoşuma gidiyordu eski günlerimi hatırlatıyordu bana. Düşmanım olmasa belki... belki.. Ah ne diyorum ben. !!
Her hâli ile farklı biriydi o. Zerrin'in anlattıkları ile alakası yoktu. Kendini düşunen birisi değildi mesela.
Onların tarafında iken sevdiklerini nasıl korumaya çalıştığını görmek hiç mi hiç zor değildi.
Fark ettiğim bir şey de Deniz'e karşı olan ilgisiydi. Fazla fazla sahipleniyordu onu. Bir başka bakıyordu ona.
Ah zavalli Azra Kaya. Hayatta ki en savunmasız noktadır sevgi. Buradan seni kac kere vuracağım kim bilir.
Aklıma gelen planlarla gülmüştüm.Bir de Deniz Demir vardı. O da farklıydı diğer insanlardan. Zeki birisiydi diğerlerine göre. Savunmacı ve akılcı yaklaşiyordu olaylara. Bu karakteri onu en az 50 yıl daha yaşatırdı. Tabii ben bela olmadığım sürece.
Babamın haberinden sonra revire gittiğim gün yanıma gelmişti bir şekilde. O an neden ,niye bilmiyorum ama anlatmıştım bulunduğum durumu. Sanirım içimde tutmak istemiyordum artık. Deniz de buna denk gelmişti.
İnsanların acı çekmesini istemiyordu.
Hayatta hiç dostum olmamıştı. Sebebi de kimse bana uymuyordu. Fakat Deniz tam dostum olacak insandı. Akıllıydı,mantıkcı davranıyordu. İyi biriydi aynı zamanda.
Fakat yanlış tarafta olması onun bu özelliklerinin hepsini silmeye yetiyordu.
Ben burada olduğum sürece çok acı çekecekti hepsi. Bedellerini ödeyeceklerdi.Kapım açılmış,Hacer gelmişti odama.
"Ağam şimdi haber getirdi kızlar. Dudu ve Deniz'i kurtarmışlar. İkisini de revire götürmüşler. Halleri filan kötüymüş. Baya korkmuşlar"
"Ohh. İyi iyi,amacımıza ulaştık demek. Azra nerdeymiş? "
"Revire sokmamışlar. Çıldırmış tabii,ayağa kaldırmıs tüm blok'u ama nafile"
Keyfim yerine gelmişti işte. Yataktan doğrulup oturma pozisyonuna geçmiştim.
"Bana bir okkalı kahve yap Hacer. Sakın şeker atayım deme"
"Tamam ağam"
Burada çok eğlenecektim belli ki..