"Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun ? Dedi. Öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu . Bozmadım.." - Özdemir Asaf
--------------------------
Azra'dan;Duyduğum kurşun sesi ve çığlıklarla yerimden sıçradım. Sesler kızlara ait olmalıydı. Lara kızları eve toplamakla kalmamış, bir de ellerine silah vermişti. Gelen ikinci silah sesinden sonra hem deli gibi endişeleniyor hem de ne yapacağımı bilemiyordum. Ta ki cebimde hissettiğim titreşime kadar. Telefonumu elime aldım ve gelen mesajın Lara'ya ait olduğunu gördüm. Şuan da seninle hiç uğraşamayacağım Lara. Zaten işim başımdan aşkın. Söylene söylene mesajı açmıştım. 'Çok üzgünüm bücür..' anlamlandıramadığım bu mesajla daha da panik olmuştum. "Allah kahretsin" elimi alnıma götürmüş, sakinleşmeye çalışıyordum ama nafile. Saklandığım duvarın arkasından sadece kafamı çıkararak, polis arabalarının olduğu yöne bakıyordum. Bir hareketlilik vardı polis memurlarda.
Sesler kesilmişti. 'belki de kızlar bir şekilde kaçmayı başarmıştır.' diye düşünürken, düşüncelerimi bölen evin kapısından çıkan Heves olmuştu. Heves'in ardından Yonca, Derya ve Hasret de çıkmıştı, yanlarında bir yığın polisle beraber. Sanki birini arıyor gibi etrafa bakınıyorlardı. Deli cesaretim, koşup onları kurtarmak istese de, ayaklarım olduğum yere çivilenmişti sanki. Canımdan öteye koyduğum, kardeşim dediğim insanların özgürlükleri ellerinden alınıyordu. Hem de ikinci defa. Ve onlara bunu yaşatan ben, burada öylece bekliyordum, durmak bilmeden akan gözyaşlarımla birlikte..
Aynı anda yaşadığım hüzün ve öfke duyguları tüm bedenimi ele geçirirken, ruhum sadece onu düşünüyordu, onu istiyordu, son bir kez de olsa ona sarılıp kokusunu içine çekmek istiyordu, o eşi benzeri olmayan mavilere bir kez daha bakmak istiyordu doya doya. Ayaklarımın çivilendiği yerde tam iki dakikadır bekliyordum ama kızların neredeyse yarısı hâlâ yoklardı. Dudu, minik öykü, Ecem ve Deniz. 'Ah Deniz, güzelim benim. Yaşadığın onca şeyden sonra bir de bunlar mı gelecekti başına? Onca şeyden sonra bir daha kavuşmuşken birbirimize, yine mi ayıracaktı kader yollarımızı?' hüznüm kat ve kat artarken, sonunda kapıdan çıkmayı başarabilen polise baktım heyecanla. Kucağındaki bir eli aşağıya sarkmış kıvırcık saçlı kadının Deniz olmaması için ettiğim duaları sayabilmek imkansızdı. Dualarımın işe yaramadığını, polisin kadını arabaya bindirmek için yüzünü bana doğru döndürdüğünde anlamıştım. "B-boncuk.." Birden sel olan gözyaşlarımı daha fazla tutamamıştım. Kurşunlardan birisi Deniz'e isabet etmişti. Saatlerdir duvarın dibinde oturmuş ağlarken, arada Deniz'in adını da sayıklıyordum. Özlemimden olsa gerekti bu. Yaklaşık 2 saat sonra ağlamam kısmen durmuş, hafif de olsa sakinleşebilmiştim. Bu seferse öfke ve nefretle dolmuştu içim. Kızlara bunu yapan ve Deniz'i bu hale getiren o Zerrin karısını cehennemin dibinde bile olsa bulacaktım. Çünkü artık ölümü benim ellerimden olacaktı. Çünkü artık dünya, cehennemden farksızdı onun için..-----------------------------
~~2 saat önce~~Denizden;
Aklımda Azra varken, içinde olduğumuz duruma odaklanmak iki kat daha zordu. Fakat kızlara yardım etmem gerekiyordu. Üstelik Azra ile birlikte Zerrin'i bitirmek için yaptıkları planı bozduktan sonra, bunu onlara borçluydum. Yaklaşık beş dakikadır kenarda durmuş, tek kelime etmeden kendimle istişare yapıyordum. Kızlar çoktan yerlerini almış, benden de ümidi kesmişlerdi. Onları yalnız bırakmayacaktım. Usulca yanlarına giderek, Derya'nın önündeki çantada kalan son silahı aldım ve kızların bana bakan şaşkın bakışlarının arasından pencerenin yanına doğru ilerledim. Kızların yüzlerindeki minnet ve gurur dolu tebessümleri fark edince, kendimi daha fazla tutamamıştım. "Ne o? Bir kişilik daha yeriniz yok mu?" Sırıtarak söylediğim şeye, kızlar gülerek karşılık vermişti. "Olmaz mı Denizciğim, her zaman." Heves'in söylediğiyle gülüşmeler şiddetlenirken, bense şu durumda bile gülüyor olmamıza hayret etmiştim. Gerçek anlamda çok iyi arkadaşlar olmalıydık. Eskiden acılarından başka tutunacak birşeyleri olmayan bu kadınlar, acıları vesilesiyle bulmuşlardı birbirlerini. Ve artık acılarına değil de birbirlerine tutunuyorlardı, tutunuyorduk. Benim için de durum pek farklı değildi galiba. Ama şimdi karşımda duran ve yaşadıkları onca şeylere rağmen, inatla hâlâ gülümseyen kadınları görünce, 'iyi ki' dedim içimden. Sebebi ne olursa olsun, iyi ki bulmuşum onları, iyi ki bulmuşum gerçek ailemi. Dolu gözlerimle kızlara bakarken, Hasret'in sesiyle irkilmiştim. "Gacılar goygoyu bırakın da silahlarınızı kontrol edin, patlamayalım sonra." Hepimiz Hasret'i onaylayıp, silahlarımızı kontrol etmeye başladık.
Heves "Ama benimki boş"
Derya "Çantanın ön cebinde mermi olacaktı. Ama dikkat et, başımıza iş açma Heves." Heves buna göz devirip, çantadan mermileri almıştı. Yonca emin değil gibiydi.
Yonca "Heves eminsin değil mi?"
Heves "Eminim tabi Yonca. O kadar da salak değiliz yani. Şarjör boş işte. Bak hatta göstereyim ya." Heves, hemen yanımdaki açık olan pencereye doğru tetiği çekince, duyulan mermi sesi, herkesin şaşkın gözlerle Heves'e bakmasına sebep olmuştu.
Heves "Allah kahretsin ya, namluda mermi unutmuş salaklar. Deniz sende ölümden dönmüş gibi oldun, kusura bakma n'olur."
Derya "Lan tüm evin çevresi polislerle çevrili. Ne yaptın sen Heves ?!" Derya'nın bizi aydınlatmasının ardından, polislere ateş emri verilmişti bile. Pencerelerden gelen mermiler evin içini doldururken, herkes eğilmiş, elleriyle kafalarını korumaya çalışıyordu. Ben olayın şokundayken, kızlardan yaklaşık on saniye geç davranmıştım. Yere yatmak için eğildiğim sırada, pencereden gelen bir mermi sol göğüsümün altına isabet etmiş olmalıydı çünkü nefesim kesilmişti. Galiba bu on saniye hayatıma mâl olacaktı. Artık nefes alamazken, yere yığılmıştım. Kızların çığlıkları kulaklarımı doldururken, polis çoktan kapıyı kırmıştı. Galiba yolun sonuna gelmiştik..