/o n d o k u z/

10.2K 441 293
                                    

Bu bölüme 150 yorum ve 150 vote gelmedikçe yeni bölüm gelmeyecektir :)

Bölüm şarkısı;
Sezen Aksu- Bu Gece
Fikret Kızılok- Yeter ki
Azer Bülbül- İyi Değilim
Azer Bülbül- Gidiyorum

"Kirpik uçlarım bile kırgın iken sevgisi ile sulasın istedim kurak kalbimin her zerresini."

Bir çay daha içsek iyileşir mi kırılan yanlarımız?

YAZGI.

Gülmeyi unutmasak bari, arada kıvrılsa dudaklarımız en çokta aşktan olsa mesela. Gözlerimizde tatsa mutluluğun demini, mutsuzluktan zehirlenmek üzere zira.

Feyyaz, kalbimi paramparça ettikten sonra omuzlarımda ceset taşıyarak yukarıya çıkmıştım. Ayaklarım Naz'ın yanına sürüklemişti beni, yeteri kadar mutsuz olamamıştım sanırım.
Naz bir çırpıda yaşananları ve duyduklarını anlattığında saçlarım elektrik akımına uğramış gibi dimdik olduğunda vücudum tir tir titriyordu.
Feyyaz'ın pezevenk olduğu düşüncesi mideme ağrı çöreklendirdi.
Kırgınlığım yerini kızgınlığa bırakmıştı.

Feyyaz'a hesap sormak için aşağıya indiğim esnada tuhaf görünümlü çirkin ihtiyarın tekiyle konuşmaya devam ediyordu.
İstemsizce konuştuklarına kulak misafiri olduğumda kanım çekildi.
Bilmediğim bir şey duymadım, Feyyaz katildi fakat kiralık veyahut birilerinin isteği üzerine adam öldürecek, birinden emir alarak bunu yapacak biri değildi. Beni şaşırtan tam olarak buydu işte, bu çirkin ihtiyarda kimdi?
Feyyaz neydi? Neye hizmet ediyordu aklım almıyordu artık.

Her türlü kötülüğü barındırıyordu bünyesinde buna emindim artık.
Ama onu bu denli kötü yapan, kötülüğe iten neydi bilmiyordum, benim aklımın sınırlarını aşan bir soruydu bu, cevabı bende değildi. Onun iki dudağının arasına gizlenmişti aklımı kurcalayan soruların cevapları.

Sorsam anlatmayacaktı, bana hiç bir şeyi anlatmazdı fakat içimde tutamayacak kadar öfkeliydim. En azından bana kim olduğunu söylemeliydi, kelimenin tam anlamıyla ne iş icra ettiğini! Çirkin ihtiyar gittiğinde yanına koşup içimdekileri kustum.

Kahveleri kör bir bıçak gibi gözlerime her çarptığında inim inim inliyordu benliğim.

"Belki de ben bir mafyadan fazlasıyımdır. Olamaz mı?"

Yüzlerimiz birbirine yakınken kalbim dudaklarımda atıyordu. Nefesi tenimi yalayıp geçtiğinde güçlükle yutkundum.

"Olabilir!"

"Söylemeyeceksin yani?"

Kaşları havaya kalkarken dilini şıklattı, bir adım uzaklaşıp dudaklarını ıslattı.
"Pezevenk değilim, o bir kesinde."

Dudakları anlık iki yana kıvrıldı, hızla yok ettiğinde dişlerimi sıkarak gözlerimi devirdim.

"Sen bırak benim kim olduğumu ne olduğumu, seni ilgilendiren şeylere odaklan."

"Beni ne ilgilendiriyor? Bilmiyorum çünkü, senin hayatında ki yerimi de beni neyin ilgilendirdiğini de cidden bilmiyorum!"

"Bu benim sorunum değil, beklenti içindesin farkındayım. Bunu ben istemedim, kendin yazdın kendin yaşıyorsun, beni suçlayamazsın."

"Öyle mi?"

"Öyle! Patronunum ben senin, sana verilen görevleri yerine getirir sessizce köşene çekilirsin!"

"Sadece patronumsun yani?"

Kollarını umursamaz bir tavırla iki yana açıp ters ters gözlerime baktı.
"Başka neyin olabilirim ki? Yada patronun dışında hiç bir şeyin olamayacağımı başka ne şekilde anlatabilirim?"

Dudağında Ölüm VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin