/o t u z i k i/

4.9K 229 124
                                    

Bolca yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın lütfen ❤
Sınır koyup sizi gereksiz bekletmek istemiyorum. Emeğimin karşılığı olarak üç yorum yapmak size bir şey kaybettirmez

Bölüm şarkısı;

Tan Taşçı- Ziyan

Kahraman Deniz- Böyle Sever

Sezen Aksu- Hata

"Dudaklarında ölüm varmış, kana kana öpsem ya seni."

"İmkansız şeylere aşk denirmiş kadın, imkan'sızımsın..."

FEYYAZ.

Bazen sadece günahkârsındır, sevmek seni arındırmaz...

Söylesene nasıl bir acı bu, asit gibi eritiyor insanın ruhunu bile.
İnsan hayatta ne için yaşar, mutlu olmak veya intikam almak?
Bu iki keskin duygu insanı ayakta tutar, amaçsız olmak intihara meyillendirir insanı. Hayatta yaşamak için en büyük nedenim bana aşkla bakan kadındı ve ben onu kaybettim.

Onu ziyaret ettiğim gün Ulus'un tavırlarında ki değişiklik dikkatimi çekmiş, hastaneye gizli bir adam gönderip neler olup bittiğini bildirmesini söylemiştim.
Yazgı, bu ülkeden gitmek, her şeyi geride bırakarak yeniden yaşamaya başlamak istiyordu. Ben istediğini yapamazdım, ailemin katilini bulup yaşamına bir son vermeden yeni bir hayata merhaba diyemezdim.
Yıllarca bunun acısı, öfkesi ile dimdik ayakta durdum.
Mesut babaya verdiğim bir söz vardı ve basıp gidemezdim hiç bir şey olmamışcasına.

Ama onunla birlikte bir haftalığına Norveç'e gidebilirdim, fırsat buldukça yanına kaçabilir, boyun girintisinde soluklanabilirdim. Ben hak etmiyordum ama o mutlu olmayı hak ediyordu. Yeniden başlayıp güzel bir hayat yaşamayı hak ediyordu, peşimde sürükleyip canını yakmaktansa, ölümle burun buruna getirmektense gitmesi en doğru karardı.

Orada biriyle tanışacak, belki aşık olacaktı bilmiyorum. Ama mutlu olduğunu görürsem bir daha yanına bile yaklaşmazdım.
Tek istediğim onun iyi olduğunu, nefes aldığını bilmekti.
Saçının teline zarar gelse aklımı yitirecek gibi oluyordum, mafyacılık oynamaya, bu yolda benimle birlikte harcanmasına gerek yoktu.
Sevilmeyi hak ediyordu, bir ailesi olmalıydı inanıyordum ki anne olmak en çok ona yakışırdı.

Yurtdışına gidebilmek için gerekli işlemleri halletmesini Emir'e söylemiştim. Fakat eve gidemeden Asrın'ın çağırması ile onun evinde buldum kendimi.
Çok sık görüşür olmuştuk, bu işin tadı kaçıyordu.

"Ne istiyorsun?"

"Ben bir şey istemiyorum."
Elindeki siyah rulo olmuş, beyaz kurdele ile bağlanmış fermanı bana uzattı.

"Ne bu?"

"Götüne sokarsın diye, Feyyaz sik sik sorular sormayı kes!"

"Şaka da yapmaya başladık, tahminen ne zaman öpersin beni Asrıncım?"

Gözlerini devirip derin bir nefes aldı.
"Dalga geçmeyi bırak, durum ciddi!"

Kurdeleyi çözdüm, aslında elimde olan şeyin ne olduğunu biliyordum.
Siyah masa fermanı.
Üyesi olduğumuz yeraltı camiasının büyük liderlerinden oluşan siktiri boktan bir topluluğun verdiği kararları konu alan kağıt parçası.
Genelde üyelerden biri yanlış yaptığında gönderilir ve bu kağıdı alan çok fazla yaşamaz.
Bütün camiya onu öldürmek için uğraşır, öldüren kişi karşılığında ne isterse o verilir.

Bir şehiri, bir bölgeyi, hatta bir ülkeyi.
Aldığı zaman, kimse o yere karışamaz ondan başka. Buda gücünün katbe kat artmasına neden olur.
Yani, kara listeye alındıysanız yaşama şansınız yoktur.
Büyük yer sahipleri, yerime göz koyan alamasın diye mücadele eder, küçük yer sahipleri daha da büyümek için.
Kısaca kim kimi sikerse üstün olur, bu piyasa böylelerinin elinde dönüyor.
Yazgı da gelsin bana masal anlatsın!

Dudağında Ölüm VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin