/y i r m i b e ş/

7.3K 390 400
                                    

Bu bölüme 200 vote 300 yorum gelmedikçe yeni bölüm gelmeyecektir ❤

Bölüm şarkısı;
Osman Öztunç- Sana Gelemem 🎶
Cem Karaca- Ben Bir Ceviz Ağacıyım🎶

FEYYAZ.

İnsan ayrımı yapmam ama bazıları bildiğin orospu çocuğu!

Kasığıma aldığım bıçak darbeleri ile nevrim dönerken söyledikleri bütün sinir duyularımı karekete geçirdi, güçlükle nefes almaya çalıştım. O sırada her yer karanlığa bürünmüştü. Fakat ölmedim, ölmeyeceğim demiştim, en azından burada, bu şekilde ölmeyecektim.

Elimi bıçaklanan bölgeye koydum,  canım yanıyordu ama önemli olan can yakmaktı. Bir kaç dakika içinde vücut direncim düşecek tamamen etkisiz hale gelecektim, tüm ışıkları kapatmışlardı. Şerefsiz Yağız'ın beni nasıl bıçakladığını kameralar kaydetsin istemiyorlardı çünkü. Evet Yağız, Yazgı'nın üvey abisi.

İstediği Yazgı'ydı verir miydim? İstesemde veremezdim amına koyim ortada yok çünkü! Bana mesaj atıp tuzak kurmuşlardı, onlarda bilmiyordu yerini! Ortalıkta olmadığı için sevineceğim aklıma dahi gelmezdi.

Kemerimin iç kısmına monte edilmiş ufak çakıyı çıkarıp ağzıma aldım, karanlıkta büyüyen biri olarak ışıkların sönmüş olması engel değildi. Kelepçenin kilit noktasına çakıyı sokup biraz uğraştıktan sonra kolaylıkla açıp kelepçeden kurtuldum.
Sessiz olmaya olabildiğince özen gösteriyordum.

"Bana kız lazım, onu bulup işe yaramaz kalbini sökmezsem yaşamanın da bir anlamı yok!"

"Feyyaz'ı bıçaklamak anlaşmada yoktu!"

"Gebersin!"

"Mesut Karaca bunu duyarsa."

"Duymamasını sağlayın o zaman! Benim kimseden korkum yok, Yazgı'yı bulun, çok önemliyse bunu da atın bir hastanenin önüne!"

Hareketli bir şekilde aralarında konuşurlarken oldukça zaman kazanmıştım.
"Ben gidiyorum, haber bekleyeceğim sizden!"

Yağız iti sorgu odasından çıktığı an ışıklar yandı.

Kendini parayla satmış neye hizmet ettiğini de bilmediğim adamla göz göze gelince acı içinde gülümsedim.
"Nereye bensiz?"

Yüzünü ekşitip şaşkın bir tavırla bana bakarken silahını çıkartıp doğrulttu, beni vuramayacağını biliyordum. Babamdan korkuyordu ölmem onun zararına olacaktı, bunun rahatlığı ile üzerine yürüyüp silahın namlusunu göğsüme dayanacak raddeye getirdiğim de gözlerinin içine baktım.

"Yaşamayı daha dün öğrenen insanlar için ölmek çok can yakıcı olmalı."

"Ne?"

Ani bir hamleyle bileğini kavrayıp kendime doğru çekerken yönünü değiştirmesini sağladım, sırtını kendime bastırıp elinin arasında ki silahı aldığım da diğerleri ateş etmek için nişan almıştı ki yönümüzü hızla değiştirip sırtımı duvara yasladım ve onu kendime kalkan yaptım, çapraz ateş arasında kalmıştım. Onların kurşunları amirlerine saplanırken benim kurşunlarım adrese teslim gitmişti. Kevgire dönen amiri yere itip duvardan destek alarak sorgu odasından çıktım.

İnce uzun koridorda bir elimle yaralı bölgemi tutuyor diğer elimle duvarlara kendimden kanlı izler bırakarak yürümeye çalışıyordum.
Canımın acısı katlanılmaz bir raddeye ulaşmış durumdaydı.
Çatışma sesini duyan polisler sorgu odasına koşarken benim adamlardan birinin sesini duyar gibi olduğumda ayaklarım daha fazla bedenimi taşıyamadı.
Yavaşça kayarak yere düştüğümde gözlerim bulanık görüyordu, Ilgaz'ın sesini duyduğum da dudaklarım iki yana hafifçe kıvrıldı. Elimi kaldırıp uzatırken karşımda Ilgaz olmadığına da emindim oysa!
Ölmek istiyorum güzelim, ölemiyorum sana gelmek istiyorum gelemiyorum, buna yaşamak diyorlar ben işkence diyorum!

Dudağında Ölüm VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin