Beğenip yorum yapmayı unutmayın lütfenimsi❤
Bölüm şarkıları;
Gökhan Tepe- Yürü Yüreğim
Niran Ünsal- Beyaz Sevda
Ebru Gündeş- Seninle Çok İşim Var
"Aşk, en dibi gördüğünde karanlığına güneş misali doğar."
GAZEL DUMAN.
Parmaklarımla oynuyordum, suç işlemiş küçük çocuklar gibi, koşarak kaçıp gitmek istiyordum ama üşeniyordum. Başım eğik öylece oturduğum yerde kalmıştım. Karşımda beş yüz kişilik insan ordusu sus pus olmuş bana bakıyordu.
Onlar şaşkındı, ben değildim.
Nikah memuru eşyalarını toplayıp sessizce nikah masasından kalktığında başımı kaldırıp buruk bir tebessümle baktım muhtemelen görmedi. İki tarafta evet dedikten sonra, imza atılır, damat gelinin duvağını açıp dudaklarından öperdi. Benim duvağım halen kapalıydı çünkü dakikalar önce damat bey "Yapamayacağım, çok üzgünüm!"diyerek beni terk etti.
Köprüden önceki son çıkış hakkını kullandı.Sessizlik yavaş yavaş uğultuya dönüşürken babamla annem panik olmuş bir halde bana doğru yaklaşıyordu. Bir açıklama yapmam bekleniyordu, sebep? Terk edilen bendim, neden kalanlara açıklamayı ben yapacaktım?
Ben az önce, hayata olan son umudumu da kaybettim. Artık hiç bir şey beni deviremezdi. Sevgi denilen o bağa gram inancım kalmadı, aşk zaten hiç yaşamadığım bir şeydi. Sahi, ne idi bana gelinliği giydirip bu masaya oturtturan şey? Annemle babamın torun sevdasına bir son vermekten ziyade, kendi çocuğumu dünyaya getirmekti, bunun dışında başka beklentim yoktu zaten, şimdi ise hiç bir beklentim kalmamıştı.
Az evvel beni terk eden adam, yıllarca benim için çabaladı, sevgili olduktan sonra evlenmek için çabaladı. İstediği her şeye evet dedim, çeyize bile!
Kilomu beğenmedi zayıfladım, saçımı beğenmedi boyadım, o ne istediyse o oldum. Yine de terk edildim. Anne olmayı yeryüzünde ki her şeyden çok istediğimi biliyordu. Onun tüm kıskançlıklarına, kısıtlamalarına hatta gereksiz tavırlarına ve yersiz egolarına bile bu yüzden susmuştum!Gülümsedim, düşüncelerim beni gülümsetiyordu. Aksi taktirde delirmek üzereydim ama belli etmiyordum çünkü damat tarafı düşmana bakar gibi bakıyor, bizim taraf ne bok yediğimi düşünüyordu.
Derin bir nefes alıp parmaklarımla oynamayı bıraktım.
Duvağımı kendi ellerimle açıp oturduğum yerden ayağa kalktım.
Annem kolumu tutup çekiştirmek istediğinde var gücümle çekerek kolumu kurtardım.
Masanın üzerinde duran mikrafonu alıp "Düğün bitmiştir."diyerek elimden bıraktım.Düğün yerini terk ederken ayağımdaki topukluları çıkardım ilk önce, daha sonra gelinliğe bağlı kuyruğu, mini bir elbise haline geldiğinde duvağımı da çıkarıp almıştım.
Veda, lisede tanıştığım ve halen en yakın arkadaşım olan kız koşturarak yetişmişti."Gazel."
"Lütfen!"
"Ayakların acır, benim sporları giy diyecektim."
Aniden durup ona baktım, ayağından ayakkabılarını çıkarmış, bana uzatıyordu sorgulamadım aldım.
Uzaklaştım oradan, arabama bindim.
Dünyanın sonu değildi, hala nefes alabiliyordum. Evlenmek hiç bir sorunu düzeltmeyecekti, benim sadece vazgeçmeye cesaretim yoktu.
Arabayı normal seyirde sürüyordum, kendimden beklenmedik şekilde sakin davranıyordum. Bu acıların nirvasına ulaşmaktı sanırım.Kendimi eve attım, salondaki koltuğa uzandım. Sadece tuvalete gitmek ve su içmek dışında hiç bir şey için kalkmadım. Nikah masasında terk edilişimin üstünden bir ay geçmişti.
Hiç kimsenin telefonuna cevap vermemiştim, çalıştığım iş yeri açığa almıştı beni. Annemler arıyor bakmıyordum, kapıya geliyorlar açmıyordum.
Veda tepeme dikilip sürekli konuşuyordu umursamıyordum. Hiç bir şey umurumda değildi, kendimi bile görmüyordum artık ve en kötüsü bir damla dahi göz yaşı dökmemiş olmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dudağında Ölüm Var
Teen FictionBir Mafya Hikayesidir. +18, küfür, şiddet fazlasıyla vardır. ~•Yetişkin içerik•~ Genç, yetenekli, gözü kara bir mafya varisi olan R. Feyyaz Karaca sıradan bir çatışmanın içinde kapana kısıldığı sırada yolunu kaybetmiş Yazgı Yılmazer yürek yemişcesin...