Şans devam ediyor... Biliyorum bana kızgınsınız çok seyrek yazdığım için ama unutmuş değilim sizleri. Sadece çok az zaman ayırabiliyorum buraya fakat bu demek değildir ki bırakacağım sizi. Şu an için hedefim ölene kadar burada bir şeyler paylaşmak, büyük bir sorun çıkmazsa...
Duygular hepinizin bildiği üzere uçucudur; hafif bir kolonya kadar. Sürekli desteklenmez ve takviye edilmezse tükenir. Bunun sonucu olarak da ilişkiler biter, arayışa geçilir ya da insanlar unutulur. İlişkiyi bitirecek derecede kuvvetli duygu uçmasından bahsetmeyeceğim şu anda çünkü bu bir makalenin uzunluğunu aşar. Şimdilik sadece henüz başlamamış bir ilişkinin unutulmasına değineceğim.
Güzel bir kızla tanışırsınız, her şey güzeldir, keyifler yerindedir; yüzünüz güler ve dünyanın geri kalanı umurunuzda değildir artık. Kızla belki sosyal bir ortam içerisinde tanışmışınızdır veya gece kulübünde... Hiçbir önemi yok mutlusunuzdur. Karşınızdaki insan da mutludur ve siz olayı hallettiğinizi düşünürsünüz. Artık aranızdaki büyüyü bozmaya hiçbir şeyin gücü yetmez... Ben ise bu gücün mevcut olduğunu söylemek için buradayım. 1-2 saat... Evet, sadece 1-2 saatlik boşluk karşınızdaki kişinin sizi unutması için yeterlidir çünkü bütün o keyifli muhabbetler, eğlenceler, mutluluklar; duygudan ibarettirler. O duyguların yerini sıkıntı, öfke gibi duygular kolaylıkla alabilir. Siz kızın yanındayken kendini mutlu hissediyordur o an için, fakat siz kızın yanından ayrılınca o duygu gidecek ve yerini başka duygular ya da bir boşluk alacak. Siz kızın yanına tekrar döndüğünüzde ise kızın tekrar mutluluk duygusunu yaşayacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Her şey güzeldi eğlendiniz, kızın numarasını aldınız ve eve döndünüz. Kızı arıyorsunuz; açmıyor. Mesaj atıyorsunuz; kısa cevaplar atıyor, umursamıyor hatta hiç cevap bile vermiyor... Deliye dönüyorsunuz, daha az önce veya geçen gün eğlendiydiniz şimdi nereden çıktı bu soğukluk? Çıldırıyorsunuz, kızı azarlamaya başlıyorsunuz, kızla tekrar görüşmek istiyorsunuz ama kızın mantıklı bahaneleri var görüşmemek için. Siz de ikna oluyorsunuz tabii ki: "Ha işi varmış neyse yarın tekrar ararım" diyorsunuz. Sonunda kız dayanamıyor ısrarlarınıza ve sizinle görüşmek istemediğini söylüyor... Senaryo tanıdık mı?
Bunların tek sebebi var o da duyguların uçuculuğu. Kızda çekim oluşturdunuz mu; evet. Kız sizi sevdi mi; evet. Kız sizi eğlenceli buldu mu; evet... Ama hepsi gitti. Çünkü artık o anki gibi hissetmiyor. Neden sizinle tekrar zaman harcasın ki? Aynı eğlence hissini lunaparkta ya da romantik komedi bir filmle de yaşayabilir. Düşünün şimdi lunaparka gittiğinizi. Rangers'a bindiniz ve çok eğlendiniz. Adrenalini damarlarınızda hissettiniz. Peki, rangers'den indikten sonra kaç saat daha o duyguyu yaşayacaksınız? O güzel duyguyu yaşadınız diye (yükseklik korkunuz yoksa), her gün rangers'a gitmek ister misiniz? Rangers ile beraber yaşamak ister misiniz? Hayır, sadece o anlık eğlendiniz ve bitti rangers ile olan tüm ilişkiniz.
Bazılarınızın da şu tür bir düşüncesi olabilir. Kızla öpüştük, seviştik, bana sakso çekti ama ertesi gün aramalarıma cevap vermedi. Bunun da açıklaması var. Güzel bir porno izlediğinizi düşünün. Hatta soruyorum hanginiz en son izlediği pornoyu hatırlıyor? Zevkliydi ama değil mi? Zevk aldınız, o an için keyifliydi ve boşalınca internet sayfasını kapattınız. Aklınıza yer etti mi o porno (iğrenç içerikli değilse)? Tabii ki hayır... Sevişmek de o kadar büyük önemi olan bir şey değil artık bu devirde. Yakında tokalaşmak kadar önemsiz bir şey olacak. Dünyayı bazen ben bile tanıyamıyorum...
Şimdi çok sevdiğiniz bir filmi düşünün. Dövüş kulübü olur, titanik olur, requiem for a dream ya da otomatik portakal da olur. Bu filmlerle, izlediğiniz porno arasındaki fark ne? Halbu ki pornodan aldığınız zevk ve keyif daha fazlaydı. Ben farkı söyleyeyim; bağ. O filmlerle aranızda bağ kuruyorsunuz. O filmde kendinizi görüyorsunuz. Karakterlerde kendinizi yaşıyorsunuz. Olayların sizin başınıza gelebileceğini düşünüyorsunuz ya da gelmiş gibi görüyorsunuz. O filmlerde sizi canlandırıyorlar. "bu film beni anlatıyor resmen" diyorsunuz. Ya da olmak istediğiniz kişileri görüyorsunuz o filmde. Yaşamak istediğiniz dünyayı, gerçekleşen hayallerinizi görüyorsunuz. Böylece o film favori filminiz oluyor. Bir buçuk saatlik eğlence olmaktan çıkıp hayatınızda yer ediyorlar. Bunun tek sebebi var o da filmle aranızda kurulan güçlü bağdır.
Kızın aramalarınıza hevesle cevap vermesini istiyorsanız onu eğlendirip, güldürmekten fazlasını yapmanız gerekiyor. Eğer yapmazsanız ikinci sefere gördüğünüz kişi bir yabancı olacaktır. Kız sizinle arasında bağ kurmalı. Sizi kendisinde görmeli, sizi yaşamalı. Sizin gibi olmak istemeli kız. Sizle aranızda kuvvetli bir bağ oluştuğunu bu yüzden sizden kopmaması gerektiğini, bulmuşken kaçırmaması gerektiğini düşünmeli. Bunları başarmanın tek yolu da bağ kurmaktır. Bu makale biraz uzun oldu o yüzden bağ kurmanın inceliklerini ve gerekli teknikleri bir dahaki yazımda paylaşacağım.
Saygılarımla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playboy Okulu
Non-FictionAmacım başlıktan da anlayabileceğiniz üzere; playboy stili hayat tarzını yaşayabilmektir.. Peki bu nasıl olacak derseniz: Öncelikle söylemek isterim ki playboy gibi yaşamak için çok zengin olmanıza gerek yok. Marka giyinmenize, pahalı arabalara, yak...