Önceki yazımda kadınlarla konuşma sanatının temelinin genel kültür olduğunu söylemiştim. Bu yazımda ise genel kültürün ötesinde olan renkli üsluba sahip olmanın önemini anlatacağım.
İnsanların kelime seçimleri ve seçtikleri kelimelerle kurdukları cümleler onların karakterlerini belirten en büyük işaret ve ipuçlarıdır. Adam sıkıcıysa düşünceleri de sıkıcı olur. Düşünceler sıkıcıysa kelimeler ve haliyle cümleleri hatta konuştuğu konu da sıkıcı olur. Çekici birisiyse çekici tabii ki... Çekici erkek olmanın inceliklerini ve ayrıntılarını önceki yazılarımda vermiştim. Hatta baya çok verdim ki esas konuları konuşmaya vakit kalmadı. Tekniklerden bahsedemeden yoruldum ben. Yoksa yorulmadım mı?
Dün bir arkadaşla konuşurken söylemiştim. Paylaşılmayan bilgi ölü bilgidir demiştim. Sizin çekici erkek olmakla alakalı okuduğunuz şeyler ya da yaptığınız çalışmalar karşı tarafa aktarılmıyorsa ölü çekiciliktir o. İç dünyanızda, dünyanın en çekici insanı olabilirsiniz; ya da en zekisi. Ancak karşı tarafa aktarabildiğiniz kadarıyla değer kazanırsınız. Görünmeyen bir hazine kimsenin ilgisini çekmez.
Sabahın 8'inde de yazı yazmanın keyfi bir başka oluyormuş...
Her neyse, bu kadar ölü bilgi yeter. Biraz da iş konuşalım... Ben bir kızla ya da toplum içinde konuşurken o muhabbetin akıllara yer etmesini isterim. Bunu yapmanın tek yolu da o anın başka bütün anlardan farklı olmasını sağlamaktır. Benim bir arkadaşım "iki yıldır arkadaşız, halen beni şaşırtmayı başarıyorsun. Her gün başka bir şeyle geliyorsun bana" demişti. "Bir gün geliyorsun ve dünyadaki yaşayan son filozof olduğunu anladığını söylüyorsun; bir gün sabah kitap yazdığını, akşam kitabını yayıncıya yolladığını, sabah basıldığını ve gördüğün ilk insan topluluğuna 'bugün sanırım imza günüm vardı, beni bekliyorlar' diyorsun, sürekli yeni şeyler yaratıyorsun" demişti. Haklı... Bu artık bende otomatiğe bağladı, ben istemeden gerçekleşiyor. İnsanları şaşırtmayı seviyorum. Renkli bir üsluba ve sıra dışı konulara bayılıyorum.
Geçen gün iki kız dört erkek arkadaşın evinde oturuyoruz. Konu Osmanlı padişahlarının taht için kardeş kurban etmesine geldi. Kardeş katlinin doğruluğunu tartışıyoruz ve ben ne olursa olsun kardeşimi katledemeyeceğimi; gerekirse toprağımdan ve padişahlığımdan vazgeçeceğimi söyledim, eğer padişah olsaydım. Hatta biraz sert konuştum ve kızlardan birisi ters bir üslupla atıldı: "Bir tek bizim Türkler atalarıyla böyle dalga geçiyorlar, başka milletler sonuna kadar savunurlar atalarını ama biz alay ederiz. O senin atan, doğrusunu yapıyordu" dedi. Ben de baktım mantıklı bir şekilde onu ikna edemiyorum; mantıksız yoldan gitmeye karar verdim. Ayağa kalktım ve yüzyılın konuşmasını yaptım: "Benim atamın o padişah olduğunu nereden biliyorsun? Ben onun kanından gelmiyorum ki... Ben Osmanlı devrinde kenar mahallede yaşayan bir dilencinin kanından geliyorum. Hatta Osmanlı Dönemindeki ilk kerhaneyi benim atalarım açtı. Hatta o genel ev açıldığında; oraya ilk iş başvurusu yapan kadın benim atamdı. O günden bu güne kimseyi takmadan, girişimci, yenilikçi ve atılgan yaşarız" dedim. Yalan tabii ki bunlar; kimse gelip bana "halen genel ev işletiyor musun?" demesin.
Herkesin ağzı açık kaldı (kızlarla bir gün önce tanışmıştım) ve konu kapandı. Sonrasında iltifatlar gelmeye başladı. Arkadaşlar "XXX yine son sözünü söyledi.", "adam durup durup coştu yine" gibi. Kızlar ise "çok renkli bir kişiliksin, senin gibi renkli kişiliklerle konuşmak zevkli oluyor" dediler.
Konuştuğunuzda, tek amacınız karşı tarafa bir şeyler iletmek olmasın. İletinize hayal gücünüzü katın. İki tür muhabbet vardır; tembel konuşma ve yaratıcı konuşma. Tembel konuşmada insan düşüncelerini iletir ve biter. Yaratıcı konuşma ise ki bu zevkli olandır; hayal gücü devreye girer. Daha eğlencelidir. Karşı tarafı şaşırtır.
Misal dün bir kızla benim penisin kenarındaki morluk hakkında konuşuyorduk. Dün çıktı o morlukta sebebini bilmiyorum. Sabah kızla beraberdim herhalde zorlandı... Her neyse kıza "kanser olabilir mi bu?" falan dedim o da değildir ya salla takma kafaya dedi. Ben de renkli üslubumu devreye soktum ve kıza "senin çükün morarmadı tabi, senin tuzun kuru" dedim. O da "benim çüküm yok ki" dedi. Ben de "hadi ya hiç mi yok? Özel günlerde ve bayramlarda da mı yok? Yazık..." dedim kız da gülerek "senden adam olmaz ya" dedi.
Şimdi fark ettim de renkli üsluba verdiğim bütün örnekler belden aşağı olmuş. Aslında öyle değil ama şu anda aklıma bir tek onlar geliyor. Siz olayı anladınız. Düz cevap vermek yerine işin içine mübalağa, erotizm, şaka, kinaye bla bla katın. Hayal gücünüzü konuşturun. Muhabbetiniz renkli olsun; can sıkmayın. Bir dahaki yazımda kızlarla tanışmaktan bahsedeceğim. Şimdilik hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playboy Okulu
Non-FictionAmacım başlıktan da anlayabileceğiniz üzere; playboy stili hayat tarzını yaşayabilmektir.. Peki bu nasıl olacak derseniz: Öncelikle söylemek isterim ki playboy gibi yaşamak için çok zengin olmanıza gerek yok. Marka giyinmenize, pahalı arabalara, yak...