16. Bölüm - Son Yaz

2K 307 96
                                    


Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi...
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim,
Öteki de olmuyor;
Yani herşeyi yüzsütü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
Öbür yanımız "otur" diyor.
"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık...
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler,
Bir çocuk daha doğurmalar,
Borçlara girmeler,
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben;
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi taşımak" diye bir deyim vardır.
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler...
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira!
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif denk olsa...
Gün içinde mesela;
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün?
Sabah 9 akşam 18...
Sonra başka mecburiyetler...
Sıkışıp kaldık...
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani...
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba..
Ben her bahar aşık olmam
Ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç, ama olsun...
İstemek de güzel.

                                   Can Yücel

     
"Kereeeeem! Kereeeeeeem!"

Senenin son siparişi olan lüks hız teknesi, hangarın önündeki kızaklarla suya indirilmişti, kendi payına düşen işin, son kontrollerini yaparken işittiği ciyak ciyak kız sesine başını kaldırıp baktı ki! İçinin sol yanında bir gümm namesi patladı!

"Elissa?!"

Elissa önce olduğu yerde zıplayıp neşeyle el sallayarak ben geldim der gibi baktı ve Keremden bir tepki bekledi.

Kerem bu yorgun mesai anında Onu görmeyi hiç beklemese de tutulan Güneş'inin önünden  Ay'ı çekilmiş te yeryüzü tekrar aydınlığa boğulmuş gibi gözleri kamaştı. Eğer bir gezegeni olsaydı, Onun gülüşünü Güneşi yapardı. Elindeki matkabı bırakıp önce şaşkınca bakakaldı. Sonra Ona koştu. Mıknatısın iki karşı kutbu, yine birbirlerinin yörüngesine girmiş, aralarındaki manyetik çekim, hasretten çoğalmıştı. Kerem Elissa'ya aşık, dalgın, özlem dolu bakışlarla inanamaz halde bakıp aniden sıkı sıkı sarılıverdi.

Elissa nefesini tuttu ki heyecandan kalbi duracak sandı. "Hiii!" etti. Kalakaldı Kerem'in kendisini hasretle saran kollarında.

KARŞI KIYI - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin