21. Bölüm - Zeybek

1.8K 279 123
                                    



Kerem, iş çıkışı Ebruli Konağa, Elissa'yı görmeye gitti heyecanla, sevdiğini bir yere davet edecekti ve teklifini kabul eder mi pek emin değildi. İçi içine sığmıyordu meraktan.

Madam ve Ahmet ile sarılıp hasret giderdi ayak üstü konuştular. Madam
"Ah ayakta kaldi çocukcayizim! Otursana vre sanki yabanci yerdir. Ben gidip deli kızımı havuzdan çıkarayım."
"Dur Madam, ben gideyim de şaşıp kalıversin!" deyip kadından cevap bile beklemeden Kerem yan bahçeye geçmek için fırladı. Madamla Ahmet gülüştüler.

"Ahh çok aşık bunlar, bilmem ne olacak halleri?!"
"Kaptan da sürekli turlarda bu sene hiç evde kalmadı. Kızçeyi bıraktı bi başına, olacağı buydu Madam?"
"Sen densizlik etme işine bak vre! Aleko, bilmeyecek bu işi. Kerem ve Elissa'nın sorumluluğu tek bendedir. Anladin?"

"Öyle yapiyom zaten Madam ama... Kaptan bir kaç güne gelir, nedicik? Sorarsa ne diyecik?"
"Elinin körü diyecik Ahmet, beni çıldırtma çocuğum! Gençlik sel gibidir, kim ne dese önünde durabilir?! Ade resi vre!" (*Hadi be sende!)

Öte yanda Kerem, Ebruli Konağın havuz başına gitmiş, bir şezlongta uzanmış tek başına kitap okuyan sevdiğini hayranlıkla seyre dalmıştı kapının içine omzunu yaslayıp. Elissa'nın mahzun yalnızlığı ile kahroldu. Onun gibi ışıl ışıl, hayat dolu, neşeli, iyi kalpli ve sıcakkanlı bir genç kızın, koca dünyada bu kadar yapayalnız olmasına içerledi. 'Ne anası, ne kardeşi, ne yeğeni, ne vakit ayıran bir babası yok' diye düşünüp içi ezildi. Kendi ailesinin sıcaklığını düşünüp şükrederken, Elissa'nın varlık içinde yokluk çektiği manevi fakirliğini ta yüreğinden hissediyordu.

Bir gün Ona sıcak bir aile olabilmeyi diledi. Kimbilir ne kadar mutlu olurdu sevdiği? İki yaz önce depremde kızı alıp köydeki evlerine götürdüğünde, Elissa'nın, annesi Gülşen'e imrenen bakışlarını aklından hiç çıkaramıyordu.

'Ahh be Rum Gızı, ölesine sevmedim seni. Sadece kalbimi tutuşturuvermedin, ciğerimi de dağladın be sevdiğim. Nasıl etsem de sarsam yaralarını, kol kanat gersem, sana yuva versem?! Bastığın betonu çayır çimen etsem, elindeki şairin pek güzel dediği gibi... Bi ana şefkatinin yokluğunu kimse dolduramaz elbet ama... Belki biz seninle bir gün kendi evlatlarımıza sahip oluruz? Ana- baba oluruz? Ne güzel eş olurdun ömrüme, senden nede güzel gözlü kızancıklar olurdu kim bilir?.. Sen, kabul olmayacak duayı hayal ettirmezsin Allahım. Nasip et!'

Geçen gece sokaktaki tezgahlar arasında gezerlerken Kerem'in alıp hediye ettiği Türkçe bir kitabı okuyordu Elissa. Parmaklarını iştahla kemirmesine bakılırsa epey dalmıştı. Bir Nazım Hikmet Antolojisiydi çıplak dizlerinin üzerine yatırdığı kalın kitap ki, Elissa hayatında gördüğü en şahane şiirlerin arasında kaybolmuştu.

Kerem kıs kıs gülerek havuzun etrafındaki süs bitkilerinin arkasından sessizce dolaştı. Elissa'nın arkasına geçip elleriyle gözlerini kapattı.
"Ayy! Kimdir o?!"

Kerem ses vermedi. Elissa parmaklarına dokundu.
"Baba?" deyip Alekos'un elinden hiç çıkarmadığı nikah yüzüğünü arandı. Parmaklar boştu. Biraz daha dokunarak yüzünü saran bileklere uzandı. İç geçirerek,
"Agapi mou!!!" (*Aşkım) dedi cıvıl cıvıl çağlayan bir sesle.

Kerem saklandığı şezlongun arkasından dolaşıp geldi ve kızın yüzünü ellerinin arasına alıp alnına kaçamak, minicik, telaşlı bir öpücük kondurdu.
"Sevdiğim, Elissa'm!"

Elissa havuzda kimselerin olmamasını fırsat bilerek sarıldı Kerem'e. Onu o gün görmeyi beklemediği için bu sürprizle mest olmuştu. Az önce havuzdan çıkmış ıslak bikinili vücudunu akşam güneşinde kurulamaya bile gerek görmemişti. Kerem'in kollarına atılıp oğlanı da ıslattı.
"Gızım bi dur gören olcek ya?!"
"Kimse yok! Özledim seni!"
"Ben de özledim güzelim!"

KARŞI KIYI - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin