Küçükken sabahtan akşama değin köyün sokaklarında koştururdu mahalle arkadaşlarıyla. Yaz kış, yağmur kuru demeden bir sürü oğlan çocuğu ya perişan bir meşinin peşinde, ya sahipsiz bir kedi, köpek, kuş veya alelade otlayan bir koyunun ardında, veyahut da bisiklet tepesinde, o bayır senin, bu mera benim demeden umarsızca koşarlardı. Mutlu ve kalabalık anılarla doluydu çocukluğu...Karan doğduğundan beri çocuğu izledikçe, herhangi bir hareketinde geçmişinden bir anı canlanıp çocukluğun o umarsız neşesini hatırlatıyordu Kerem'e. Çocuk olmayı ne zaman bıraktığını, çocukluğuyla galiba vaktinden erken vedalaştığını duyumsuyor, içi eziliyordu. Galiba Nazlı kalıtsal hastalığıyla doğduğunda Kerem de vaktinden erken olgunlaşmıştı, anne babası gibi.
Karan'dan Nazlı'ya, Nazlı'dan anne babasına, ağabeyine hatta babaannesine uzanan aile tasvirlerinin, hayatına küçük veya büyük tesirlerini yorumlamaya koyuluyordu harıl harıl çalışan beyni. Bunu istemsizce yapıyordu, arka planda çalışan ama ekranda açık güncel sekmelerden bağımsız bir işlemcinin sonsuz bir devir daimle veri işlemesi gibi...
Bir sonuca varmaya çalışıyordu ve yavaş yavaş varıyordu. 30 yaşını doldurmak üzere nihayet ve aslında kahretsindi o kavrayışları ki, Kerem çocuk olmaktan vazgeçeliberi, başkaları için yaşadığını kanıksıyordu. İçine düştüğü buhranın tam ortasında, sağlıklı çıkarımlar yaptığını iddia edecek değildi. Ama olsundu be! Bir kere de saçmalasındı. Kafayı adam akıllı kırsındı da delirsindi, öyle tekne yakmakla kendini hapislere attırmakla, rdm askeri olmakla olamamıştı o hakettiği kırılma?!
Kırılmıştı ama yine içerden kırılmıştı belki birkaç alaycı kaburga ve kimse görmeden kendi ciğerine batıp kanatmıştı, yine Keremden başka kimseye bir şey olmamıştı. O, vakti gelince öyle bir kırılacaktı ki, fay hattı gibi geçtiği yerde zelzeleler yaratacak, sonra katmanlar yeniden yerine oturacak, bu kez üstündeki enkaz kökten temizlenip yerine yeni inşaatlar yapılacak, mahalleler kurulacak, şehirler yükselecekti.
Şehrinin yönetimini Kerem devralacaktı. Ama öyle merkeze bağlı bir vilayet gibi değil. Kendinden başka kimsenin hükmünün geçmeyeceği bir cumhuriyet ilan olacaktı, beyaz bir bayrak 30lu yaşlarının tepelerinde göndere çekilecek, çok sınavlar vermiş aklının anayasası yürürlüğe girecek, kalbinin kanun hükmünde kararnamelerini kimse veto edemeyecekti. Kendi cumhuriyetinin koalisyon hükümetinde bir tek kendi aklı ve kalbi şehir meclisinde yasama ve yürütme organı olarak işlev görecekti. Yargı zaten Allah'ın takdiriydi, bir tek O'na teslimdi.
Odaya kendini kapattığından beri 20 saattir çıkmadığı yatağında biraz da yüzükoyun döndü. Çift kişilik yatağın sol kıyısında bir kolunu ve bir bacağını uyuşana dek aşağı sarkıttı, yüzünü yastığına gömdü. Odasının kapısı çalınmadan içeri yuvarlanırcasına paldır küldür dalan Karan gelene dek öylece kaldı.
Baba!.. Diye başlayıp başı sonu belli olmayan telaşlı cümleler sarfeden çocuğa gözucuyla bakıp sırtüstü döndü. Bitkin bakışlarını bu kez tavana sabitledi. Karan soru sordu. Cevap alamadı, tekrar sordu, kendi kendini cevapladı. Gülşen'in sabah getirip Kerem'in sehpasına bıraktığı hiç dokunulmamış tepsideki üzümlerden atıştırdı, üzüm çöplerini yerlere attı, sehpayı ittirirken tepsiyi devirdi, yiyecekler yerlere saçıldı. Karan babasından yine ses çıkmayınca dağınıklığın üstüne basıp geçti, çekmeceleri kurcaladı, bulduğu bir el feneriyle oynadı, Kerem'in gardolabının içine girdi, hayaletçilik oynadı. Sıkıldı, fenerden söktüğü pilleri parke zeminde zırıl zırıl yuvarlamaya başladı motor sesleri çıkararak.
Bir aralık gelip Kerem'in kucağına tırmandı, babaannesi ve halasının 'baban hasta rahatsız etme' sözleri kulağından bile girmemişti. Günlerdir evde dinlenmekten canı sıkılmış haddinden fazla hareketli 7 yaşındaki bir oğlan çocuğu yarım saate ne kadar yaramazlık sığdırabilirse elinden geleni ardına koymadı. Kerem, Ona ne dönüp baktı, ne dur dedi. Kolunu kaldıracak hali yoktu. Karan üstünde atçılık oynayıp tepinirken uyuşmuş halde tavana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞI KIYI - Tamamlandı
RomanceYunanlı güzel Elissa, tatil için geldiği Bodrum'da gönlünü balıkçı çocuğu Kerem'e kaptırır. Modern Aslı&Kerem efsanesi tadındaki çokça romantik bu hikayede aşıklar, ömürlük bir aşk destanı için büyük bir savaş vermek zorundadır. Gülmeli, ağlamalı, m...