25. Bölüm - Sonbahar

1.8K 293 183
                                    



Olağan bir Ege Eylülüydü fakat olacaklara kimseler hazır değildi. Aşıkların içini titreten yakın ayrılığın, üzerlerine çöken pusu hariç, herkes ve her şey olağan seyrindeydi. Yeşil her gün maviyi seyredalıyor, ufuklar sabah aydınlanıp akşam kızıla boyanıyor, yıldızlar kumsallara gökkubbeden göz kırpıyordu. Yalnızca aşıklar duyuyordu yaklaşan kışın ayak seslerini. Bir devin büyük adımları tüm varlıklarını eziyor, çiğniyor, öldürmüyor süründürüyordu.

Zaten sınırlı olan günleri başına buyruk tavırda akıp geçerken, Kerem Raşit Ustasının evinde kalıp hastaya refakat ediyor, Elissa babasıyla üniversite tercihi hakkında görüş birliğine varmaya çalışıyordu. Alekos'un 2 Mavi Tur arasındaki tek gecelik boşluğunda oturup konuşmuşlardı.

Elissa,
"Baba artık Türkiye'de yaşayabiliriz. Burası senin aile toprağın ve seviyorsun biliyorum. Hem inkar etme, Madamla birbirinizi sevdiğinizi de biliyorum. Keşke daha cesur olsanız. Ama siz bilirsiniz tabi. Benim Yunan eğitimi almam için Atina'da yaşıyorduk. Lise bitti. Üniversiteyi Avrupa yerine Türkiye'de okuyabilirim. Ben de hayatımı bu ülkede devam ettirmek istiyorum. Bu kış Türk sınavlarına çok çalışır, İzmirdeki Tıp Fakültesine hazırlanırım. Ne dersin baba? Artık burdan hiç gitmesek güzel olmaz mı?" diye sevimli bir girizgah yaparak adamın nabzını yoklamak istemişti.

Alekos ayağa fırladı. Çok şaşırmıştı. Odanın içinde dönüp dolaştı, düşündü. Aniden parladı,
"Olmaz! Sen Türkiye'de yaşamak çalışmak isteyemezsin! Tatilde gelmek yeterli! Hatta görüyorum ki hata etmişim, fazlaymış! Unut bu fikri! İskoçyadaki o okulda okuyacaksın! Hem benim sevdiğim bu Konak ve teknem... Ege Denizi! Hepsi bu! Türkiyeyi de Türkleri de günahım kadar sevdiğim yok! Sen de sevemezsin! Asla! İki hafta sonra burdan gidiyoruz Elis! Hazırlıklarını yap."

Elissa bu kadar sert bir tepki beklemiyordu. Babası normalde böyle mantıksız konuşan bir adam değildi. Hele Elissa'nın geleceğiyle ilgili konularda uzun uzun nasihat eder, gerekirse öyküler fıkralar anlatırdı kızı anlasın da hak versin diye. Tek kelime etmeden bakakaldı babasının arkasında bıraktığı, öfkeden bulutun ardından.

Ertesi gün babası tura çıkınca taksiye atlayıp İçmeler'e, Kerem'i görmeye gitti. Raşit Ustayı görüp halini hatrını sordu.

"Nasilsiniz Usta, iyi misiniz? Yüzünüz geçen gün sarıydı, şimdi pembe pembe olmuş. İyi gördüm sizi?"
"İyiyim güzel kızım sağolasın, Kerem oğlum çok iyi bakıyor bana Allah razı olsun. Sizler olmasanız ne olurdu halim..." derken yaşlı adamın gözleri doldu. Gençlerin önünde koyverip onları da üzmemek için elini havada şöyle bir sallayıp,
"Oğlum sana zahmet, çay koyuver misafirimize?" dedi.
"Elissa misafir değil Ustam, ama koyayım tabi."

"Emine komşunun getirdiği kurabiyelerden de koy kızıma." diye arkasından seslendi, Kerem mutfaktan gülerek,
"Olur." diye cevap verdi.

Raşit, kimi uzanıp, kimi oturduğu salondaki kanepesinde toparlanıp, yanına gelmesini işaret etti Elissa'ya. Elissa yanına oturunca yüzüne sevgiyle baktı,
"Keşke benim de iki hayırsız oğlan yerine senin gibi güzel bir kızçem olsaydı. Nasip... Bak güzel kızım sana amca nasihatı edivercem, iyi dinle. Bu bizim oğlan varya, pırlantadır pırlanta! Bu zamanda bunun gibi aslan yüreklisi bulunmaz. Kırk tane memleket gezsen gene bulunmaz. Bunun babası da böyle, çok mert adamdır. İyi yetiştirmiş oğlunu, Allah bin kere razı olsun hepsinden."

"Evet Raşit Usta, Kerem altın kalpli. Biliyorum. Hiç bırakmayacayim onu."
"Eh sen öyle diyon da. Kızım ben senin babanı tanırım. Alekos öyle kolay kolay adam beğenmez, tek kızısın, hele damat hiç beğenmez. Parayı çok sever, statüyü çok sever, iyidir hoştur ama dengi olmayanla oturup çay bile içmez, burnu havadadır. Çaktırmaz ama sıkı Yunan milliyetçisidir."

KARŞI KIYI - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin