Haziran ortalarında Bodrum'da daha sabahın erken saatlerinde, tepedeki güneş, asfaltı, denizi, kumu olanca yakıcılığı ile kızdırıyor, denizden azıcık bir esinti bile gelmiyordu. Tüm gün böyle kızgın bir hava devam ederse akşama kadar hava iyice ağırlaşıp katlanılmaz bir hale gelecekti. Yine de gecenin tüm tortusu üzerinden özene bezene silinmiş bir ayna gibi pırıl pırıldı gökyüzü.Kerem, Elissa'nın büyük boy çekçekli valizinin üzerine oturur gibi yaslanmış, kızın hastaneden dönmesini beklerken Madam'ı adeta rehin almıştı, Elissa'ya telefon etmemesi için karşı koltuğa oturtup kadına Tv açmış cep telefonunu elinden almış ve gözünü birkaç saat üstünden hiç ayırmamıştı.
Elissa anahtarıyla eve yorgun halde girerken,
"Natali mou! Bir şeyler yeyip hemen çıkacağım, zar zor uçak bileti buldum Atina'ya!" diye Yunanca içeriye doğru seslendi. Ev terliklerini giyip çantasını evin girişinde yere bıraktı. Portmantonun aynasına bakarak bileğindeki lastik tokayla saçlarını topladı ve Yunanca konuşmaya devam etti,
"Hastaneye istifamı bildirdim. O Güney ahmağı herhalde benimle çalışmak istemez dün olanlardan sonra... Zaten burda çalışmam olacak şey değildi Natali mou."
Kerem içerden kıs kıs gülerek Yunanca cevap verdi kıza,
"Güney'in bir ahmak olduğunu anlamana şaşırmadım Elissa mou. Sen akıllı bir kızsın. Gitmene gelince?.. Buna izin vereceğimi hiç sanmıyorum."
Elissa çığlık attı, salon kapısından korka korka içeri baktı. Kerem kollarını göğsünde çapraz bağlamış, kirpiklerinin altındam kendisine bakıp muzipçe gülümsüyordu. Hayretler içerisinde bir Kerem'e baktı, bir Natali'nin bezgin ifadesine.
Natali omuz silkti.
"4 saat 46 dakikadır seni bekliyor. Telefonumu benden rehin aldı. Seninle konuşmazsa ölecekmiş öyle söyledi. Kimse ölmesin, ben gezmeye gidiyorum!" deyip kalktı. Kerem kadına cep telefonunu geri verip başıyla selamladı.
Elissa yutkunarak kadının arkasından gitme der gibi baktı. Keremle yalnız kalmak istemiyordu. Fakat kalmıştı. Sağa sola kaçamak bakışlar atıp dudaklarını hırsla kemirerek elleri belinde düşünürken Kerem, kızı baştan aşağı hayranlıkla süzdü. Ne kadar özlediğini, Onun yüzünün her çizgisinin kalbine zimmetlendiğini, başka hiçbir yüzü, içinin böylesine almayacağını, her haline tavrına meftun olduğunu anımsadı. Eskisinden bile çok üstelik! Şimdi daha yetişkin daha erkekçe hislerle...
"Dinlemezsen ölümü gör Rum Gızı!" Diye peşin peşin blöfünü yaptı.
Elissa yüzünü kırıştırdı,
"Ne yapacak ben senin ölünü aptal?! Canli olmandan bana lazımdı! Bir zamanlar! Eskiden, yani çok eskiden!"Kerem güldü bu söze. Elissa kızardı. İşaret parmağını kaldırdı,
"Bak beni deli edecek bir şey söyleyecek isen sakın başlama! Duymak istemiyorum! Dün saçmalıyordun."
"Hayır, aksine yaptığım en doğru şeydi. Ama eksik, seni kolundan tuttuğum gibi kaçırıvercektim!"
"Nee?!"
"Ya! Yapsaydım şimdi en azından 17 saat 34 dakika daha kaybetmemiş olurduk?"
Elissa gözlerini çevirdi. Elleriyle dahasını duymamak için kulaklarını kapattı ve
"Laylaylaylaylaylaylaylay!" diye yüksek sesle çocukça bir şarkı tutturdu, Kerem'i böylece duymazdan gelecekti ve hiçbir olası saçmalık ve sorunla karşılaşmamış olacaktı. Dahiyane bir fikir sayılmazdı. Kerem'i dünkinden daha yakın bir temasla üzerine çekmek istiyorsa?..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞI KIYI - Tamamlandı
RomantizmYunanlı güzel Elissa, tatil için geldiği Bodrum'da gönlünü balıkçı çocuğu Kerem'e kaptırır. Modern Aslı&Kerem efsanesi tadındaki çokça romantik bu hikayede aşıklar, ömürlük bir aşk destanı için büyük bir savaş vermek zorundadır. Gülmeli, ağlamalı, m...