Kerem aşkın, 'keşke' ile 'iyi ki' dağlarının arasındaki uçurumu birbirine bağlayan çok ince bir kıldan köprü olduğunu anlamıştı. Gencecik omuzlarına zamansız ve hadsiz bir keder oturduğunu hissediyordu. Daha önce kalbiyle aklı savaşa tutuşsa ne olacağını merak etmişti ya? O savaşı başlatmıştı işte. Kazanan olmadığını farkettiğinde ise iş işten geçmişti.
Elissa babasıyla Atina'ya dönerken, bile isteye kıza bir veda etmemişti. Sanki giderse bitecekmiş gibi haksız bir kibire kapılmıştı. Bitsin istediğinden değil, o günki aklıyla bitmesi gerektiğine hükmettiğinden... Geçen yaz olduğu gibi 'belki tekrar görmem' deyip kalbine gömmek istedi ilk aşkını. Ancak kalbi henüz diri, dinç, yaşam dolu verimli bir topraktı. Gömdüğü yerde sulayıp yeşertmek, unutmak değil, yaşamak istiyordu. Aklının hükmüne kalbi küstü.Kaptan gittikten sonra bir cesaretini toplayıp Ahmet'in ısrarlı çağırışı üzerine Konağa gitti. Kalan alacağını aldı. Ahmetle ayaküstü sohbet ederlerken Ahmet'in eşi Kadriye geldi. Kadriye dışarıda çalıştığı halde kocasıyla Ebruli Konakta yaşadıkları için tüm çalışanlara, gelen gidene ve olan bitene müdahildi. Kerem'in Yunanlı oğlana tepkisini de kocasından dinlemişti. Bilmiş bir tavırla araya girip,
"Bana sorarsan yanlış yaptın Kerem! Meydanı o Yunanlı zibidiye bırakıp gitmeyecektin? Yanlış mıyım Ahmet? Kızın peşinden ayrılmadı! Konserler, tekne gezileri, alışverişler! Kaptan arabasının anahtarını Burak'a verdi, gezdir çocukları diye ceplerine de tomarla para koydu ohh! Sor bak Burak anlatsın sana! Gitmeyecektin Kerem, kızı altın tepsiyle o uyuz oğlana bırakmayacaktın!"
Kerem sertçe yutkundu, kızardı öfkelendi, cevap bile veremedi. Ahmet te karısına kaş göz yaptı susması için ama Kadriye umursamazca omuz silkti hatta uzattı,
"E canım yanlış mıyım ben?! Hani bizim oğlan da bilsin diye şeyettiydim! Allah'ı var, Elissa o bulaşık oğlana hiç yüz vermedi, bi hastalık uydurdu odasına kapattı kendini ama konsere filan babasının zoruyla gitti yani?! Ben olsam Burak'a sorardım bakalım konser akşamı nolmuş diye? Kerem gevur bunlar, alkol malkol sonrası belli mi olur?! Kerem de bilsin diye yani! Biz kardeş sayılırız elin gevurunu mu kollaycam tabi Kerem kardeşimi kollaycam! Yanlış mıyım Ahmet?!"
Ahmet Keremin renkten renge girdiğini görünce
"Hay senin doğruna! Sus be kızım!"Kerem dişlerini sıka sıka başını salladı,
"Sağol Kadriye Abla. Zaten bitti o iş. Hiç başlamamıştı ya zaten neyse. Madam nerde? Onunla da helalleşivereyim?""Odasında, migreni tuttu Kaptan Civanı gidince, hahaay! Çok magazinli şu Rumlar!"
Ahmet gözlerini devirerek içinden Ya Sabır çekerken Kerem Madamın odasının yolunu tuttu. Kapıyı birkaç kez tıkırdattı. Madam Kerem'i karşısında görünce hüzünlü bir gülümsemeyle baktı yüzüne. Alnına sardığı fuları söküp eliyle dağınık saçını şöyle bir düzeltti.
"Ah güzel çocuğum! Özledik vre!"
Deyip sarıldı Kerem'e. Oğlanın gür siyah dalgalarını okşadı şefkatle. Bileğinden tuttu,"Gel konusacayiz pedimu!"
"Ben helalleşmeye geldimdi Madam?"
"Başlatma helalinden vre! Yemek yedin mi?"
"Yedim."
"Doğru söyle yemedinse mutfakta birşeyler var?"
"Yedim Madam sağol."
"Pekala o halde pikap dinleyeceyiz."
Birlikte geçen yaz depremden sonra baş başa oturdukları 3. Katın holündeki pikabın yanına gittiler. Madam bir taş plak koyup kendisine bir kadeh şarap aldı. Kerem merdivenlerin başında kalakalmıştı. Elissa'nın bu yaz kaldığı odası tam karşısındaydı ve adımı havada, gözleri o kapıya dikili halde kalakalmıştı. Madam oğlanın efkarlı bakışlarını görüp yanına geldi. Elinde kadehiyle en baş merdivene çöküp oturdu. Kerem'i elinden tutup yanına çekti.
"Onu çook üzdün! Senden beklemezdim! Kıza hep seni üzmemesi için nasihat ediyordum fakat sen beni yanılttın! İnsan bir veda etmez mi? Öfkeni niye o aşık turna kuşundan çıkardın he söyle bakalım? Sence bu muamele Elissa'ya revadır?"
Kerem derin bir nefes aldı.
"Üzüldü mü?""Hem de ne üzülmek?! Ağlamaktan hasta oldu! Seni aramaya evine gitmek istedi, zor tuttum! Sen birde soruyorsun! Yazik pedimu... Demek benim kızcağizim karşılıksız seviyor?"
Kerem bir nefes daha aldı fakat aldığı nefes yetmedi, göğsü sıkıştı, başının arkasındaki duvara vurdu. Madam bunu bir inkar cevabı olarak aldı, acı acı güldü. Bordo sıvıyı kadehinin içinde çevirdi.
"Ayde anlat bana? Dök içini? Bu kadar sıkma kendini?"
"Karşılıksız değil be Madam. Ama sandığın gibi de değil. Ben Onu üzmek için bi vedayı çok görmedim! Ben..."
Boğazına cam kırıkları batarcasına acıyla yutkundu. Madam omzuna dokundu destek vermek istercesine ve derince iç çekerek,
"Sen? Ne istiyorsun?""O... Çok güzel? Su gibi, peri gibi. Gördüğüm en güzel şey. Bana bir gülüşü var ki, öl dese ölmez mi adam? Ama ölmek kime ne sağlar? Olmaz be Madam... Bir bana bak, bir Ona? Ben Türküm, O Yunanlı? Ben müslümanım, o hristiyan? Benim babam garip bir balıkçı, Onun babası çok zengin bir kaptan? O avrupalarda en iyi okullarda okuyacak, dünyayı gezecek, en lüks hayatı yaşayacak? O okuyup doktor olacak, benim yarınım meçhul. Benim ona verecek bir fakir sevdam varki, üstüne ömrümü koysam yine de Ona az. Olmaz Madam. O belki yaz eğlencesi görür eğlenir geçer de ben ardından... Tükenirim."
Madam anlayışla başını salladı. Şarabını başına, nemlenen gözlerini tavana dikti.
"Üzdün beni vre pedimu!""Sen üzülme. Kimse üzülmesin. Ben Kerem aşık, kendi kendime yanar tüterim. Ama Onu yakmam."
"Yanlışsin diyemiyorum, farklısınız evet. Lakin şunu bilirim, insan ömrün sonunda, acı da olsa tecrübelerinin hepsinden iyi ki yapmışım der. Fakat yaşanmamis tecrübeler, keşke olur kalır kursağında! Sen iyi ki mi, keşke mi diyeceksin şimdi seç. Cesur ol çocuk! Tarih cesurları yazar, korkakları değil."
Kerem ayağa kalktı. Madamın efkarlı yüzüne ilk kez görmüş gibi hayretle baktı. Madam da ayağa kalktı ve bilgece aydınlık bir gülümsemeyle,
"Sen Keremsen O, Aslı değil mi? Yanmak istiyorsa bırak yansın. İhtimaller alıyorsun elinden? Bırak yaşasın. Sevsin, kıskansın, sahip olsun, ait olsun, ayrılsın, acısın, unutsun?! Ne çıkar?.. Bir tek ölüme çare yok çocuğum, yalnız Yüce Tanrının emri olan ölüme? Gerisi hep fani şeyler işte..."
Kerem ansızın derin bir pişmanlık ve özlemle doldu. Elissa'yı kırdığına ve Madamın dediği gibi acı tatlı ihtimaller çaldığına kahroldu. Düşününce hak verdi hem de ne kolay hak verdi çünkü Madamın sözleri yürümeyi çok istediği yola sırtından itekler nitelikteydi. O kimdi ki kadere mani olmaya, gelecekle ilgili kehanette bulunmaya yelteniyordu?.. İnancından ne ara vazgeçmişti de ilahi takdire kafa tutacaktı?..Madam oğlanın kararsızlığını sezip avcuna bir kağıt sıkıştırdı.
"Al, bu Elissa'nın Yunanistan hattı. Yurtdışı aramaya açtıracaktı. Bir de internetten görüşmeniz için Facebook mu ne haltsa ondan edineymişsin. Ayde ara Onu? Telefon basinda ağaç olduğuna yemin etsem basim ağrımaz! Gerçi çok ağriyor ama kahrolası migren!"
Kerem avcundaki kağıtla merdivenlerde kalakaldı. Madam Yunanca bir şarkı mırıldanarak odasına döndü.
Kerem kısa bir duraksamanın ardından kendi kendine gülümsedi ve numarayı telefonuna kaydedip koşarak Konaktan çıkıp ok gibi sokağa fırladı. Caddede koşa koşa bulduğu ilk Gsm bayisine girdi. Eski model cep telefonunu tezgahın üstüne koyup nefes nefese
"Abi şunu yurtdışı aramaya açıversene! İnternet şeysi de yapıver kaç cigabayt oluyosa! Hemen olur mu?"
🕊
( Tekrar merhabalar sevgili kıymetli okurlarım🤗
Gelecek bölümde Son Yaz diye başlayan, bolca aşk ve maceralı kısımdan devam edeceğiz. Takipte kalın, sevgiler 🌸)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞI KIYI - Tamamlandı
RomanceYunanlı güzel Elissa, tatil için geldiği Bodrum'da gönlünü balıkçı çocuğu Kerem'e kaptırır. Modern Aslı&Kerem efsanesi tadındaki çokça romantik bu hikayede aşıklar, ömürlük bir aşk destanı için büyük bir savaş vermek zorundadır. Gülmeli, ağlamalı, m...