13. Bölüm- Buruk Eylül

2.1K 299 210
                                    


Kendini bildi bileli yastığa başını koyar koymaz uykuya dalardı. Sağa sola dönüp en rahat ettiği yeri dahi aramaz, hatta favori uyku pozisyonunun nasıl olduğunu bilmez, hangi yastık ve yatakta yattığı farketmezdi Kerem için. Bazen öyle yorgun olurdu ki duasını bile tamamlayamadan derin uykuya teslim olurdu. Pek rüya da görmezdi veyahut anımsamazdı. Zaten gündüz hayali olmayan birinin gece düş gördüğü de söylenemezdi.

2010 yazının sonlarına doğru kendinde ilk kez vuku bulan bazı içe dönüşlerini farketti. Eskiden kafasının içinde konuşan kendi sesinin, bir diğer tonunun varolduğunu bilmezdi mesela. Şimdi daha önce bildikleriyle bazen çelişen, bazen sorgulayan, bazen tartışan başka bir ses peydah oluyordu. Bu güvenilmez yeni sesiyle tanışmaktan memnun değildi. Daha önceleri tüm davranışlarını yönlendiren dış ses anne, babasına ve öğretmenleriyle diğer aile büyüklerine aitken, artık dış dünyayı onların gözünün gördüğünden de fazlasıyla tanımak isteyen yeni bir iç sesin fısıltılarını işitmeye başlamıştı. Kendisinde varolduğundan haberdar olmadığı yada yeni mi edindiğini bilemediği ve anlamlandırmakta güçlük çektiği, benliğini kuvvetle ele geçirmekte olan bilinçaltımıydı yoksa keşfettiği yetişkin kimliğinin ayak sesleri miydi?

19 yaşındaydı. Yatağa yatar yatmaz derhal uykuya dalamadığı ilk gecelerde yeni bir Kerem'e merhaba dedi. Bir elini ensesinin altına alıp karanlık odada, belirsiz tavana, kör gözlerle bakıp daldığı düşüncelerin eni sonu daima Ona bağlanıyordu. Tüm nehirlerin denize döküldüğü gibi, tüm ara sokakların genişçe bir caddeye bağlandığı gibi, her gecenin sabaha kavuştuğu gibi, her nefesin ciğerde kana karıştığı gibi... Tüm etkenlerin bir sonuca bağlandığı gibiydi yani.

Kavrıyor fakat hazmedemiyordu büyüyüşünü... Bu işin böyle oluşunu!.. Böyleyse de herkese mi böyleydi yoksa kendisindeki acayipliğin bir izahı varmıydı? Cevaplar arayışını kime açabilirdi? Soru cümlesi yoktu üstelik. Sadece karın ağrısına benzer huzursuzlukları vardı. Bir doktoru olsa, sorsa, neresi dese, yerini gösteremezdi. Sürüncemeli düşüncelerinin hissiyatı bu şekildeydi.

Karın bölgesinden az yukarda solda derinde bir takım belli sancılar vardı gerçi. Fakat çarpıntılar, teklemeler, bazen tek vuruş sekerek gümlemeler sadece O karşısındayken hasıl olan fizyolojik olaylardı. Onlar gerçekti. Düşünceleri ise soyut ve uçarı şeylerdi. Uykusuzlukla, yatağında dönüp durmayla, yastığa düşman, tavana seyirci olmakla daha ne kadar cebelleşecekti?

Telefonundan bilmemkaçıncı kez fotoğrafını açıp baktı. Gözlerin beş duyunun hepsinin işlevine birden vakıf olduğuna yemin edebilecek bir deli varsa o da aşık biriydi. Gördüğü güzelliğin hoş kokusunu alan, ipekten bile narin bir şeye bakışlarıyla dokunan, parıltısıyla kamaşırken olağanüstülük tınısıyla çınlayıp tadının daha önce bildiği hiçbir şeye benzemediğine emin lezzetiyle acıkan kaşif gözler...

Beş duyudan iç organlara geçiyordu sonra güzelliğe verdiği tepkiler. Midede kelebekler adı Kerem olan bir aşık için kafi değildi. Midesinde hoyrat ve arsız martılar keskin çığlıklarıyla kanat vuruyordu mesela. Ciğerleri kesif bir sisle doluyor, göğüs kafesine sığmaz olup kemiklerini esnetiyordu. Kalbinin dört odacığı Onlu düşlerde 40 odalı bir saraya dönüşüveriyor, damarlarına kan yerine vaat pompalıyordu.

Yorgun olduğu halde güçlükle daldığı uykusunda da huzursuz edici, kasvetli rüyalar görüp durdu. Sabah henüz gün aydınlanırken yataktan kalkıp denize gitti. Kendini en çok huzur bulduğu serin sulara bıraktı. Göğsü patlatıncaya kadar yüzdü sabah saatinde daha kimselerin uğramadığı durgun Gümüşlük denizinde. Yorulunca sırtüstü suyun üstüne uzandı, ellerini kollarını yana açıp kulaklarını suyun içine batırdı. Sakinleşene dek bulutları izledi ve sonra ağır ağır gözlerini yumdu. Denizin dingin uğultusunu dinleyerek kaç dalga geçtiğini saymaya başladı. 14, 15, 16, 17 derken yüzüstü döndü. Hafif akıntı bedenini kıyıya doğru sürüklemişti.

KARŞI KIYI - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin