Norenminhyuck Dairesi~
Gözlerimi kapattığımda gözümde canlanan sahneler, gözlerimi açtığımda ise kulağımda çınlayan sesler... Bir gece içinde bu denli ağır darbeler almam, daha önce alışık olmadığım kadar acıyan kalbim... Hepsinin suçlusu bendim değil mi?
Lee Donghyuck hayatına kimseyi bu kadar kolay almamalıydı. Kendime çektirdiğim bir cezaydı bu çünkü, o nedenle sevgi diyemezdiniz buna.
Ben kim olduğumu ve kim olarak kalacağımı biliyordum oysa. Benliğimi öyle iyi tanıyordum ki, bu olan şeylerin sadece bir kabus olduğuna inanan zihnim ve beni gerçekliğe doğru çeken anılar arasında dizlerimi kendime çekmiş, çocuk gibi ağlamak dışında yapacak bir şey bulamıyordum.
Hayatımın sadece bir insan, benden nefret eden ve canımı yakmayı kendine amaç edinmiş biri tarafından altüst olması benim hatamdı. Ben izin vermeseydim, o yıllardır yıkılmayan kalın duvarları nasıl aşacaktı ki?
Gözlerim son iki saattir ağladığımdan olsa gerek her kırpmamda acıyor, sanki dikenler batıyormuş gibi hissetmeme sebep oluyordu. Bu kadar bedensel ve ruhsal kırgınlığın sorumlusu olmam, kendimden nefret etmem için yeterliydi. Canım neden bu kadar acıyordu?
Anahtarla zorlanan kapı sesini duymamla, üzerimdeki yorganı itip odanın kapısına koşmuştum. Kapıyı kilitledikten sonra ise karanlık odamda el yordamıyla bulduğum yatağıma girip sessizce beklemiştim. Muhtemelen içlerinden biri beni kontrole gelecekti.
İçerden birkaç patırtı ve Jeno ile Renjun'e ait olan birkaç küfür duyulduğunda neler olduğunu merak etsem de ses etmedim. Yüzüm zombi gibi olmuşken onların karşısına çıkmam demek, yirmi dört saat sürecek bir sorguya alınmam demekti .
"Yah Jaemin-ah! Ellerini çek saçlarımdan!"
Odama daha yakın yerden gelen Jeno'nun sesine bakılırsa yan odadaki yatağa Jae'yi yatırmaya çalışıyordu fakat en berbat içicimiz olan Jaemin asla uslu durmuyora benziyordu.
"Tamam sen bırak git. Ben hallederim. Yoruldun zaten."
Renjun zorlukla duyduğum sesiyle konuştuğunda Jaemin gece olduğunu unutmuş olacak ki oldukça yüksek sesle konuşuyordu.
"Olmaz! Jeno benle uyu! Hep beraber yatalım! Ne olur ne oluur!"
Sarhoş ve yapışkan bir Jaemin mi? Son isteyeceğim şey bile değildi.
"Hyuck'a bakacağım... Hyuckie uyudun mu?"
Kapım birkaç kez zorlanmış ve Jeno'nun yumuşak sesi duyulmuştu. Yorulmuşa benziyordu.
"Uyumuş. Hadi biz de yatalım."
"Yanımda yatacaksın!"
"Lanet olası yatağa gir Jaem! Bir daha seninle partiye gideni siksinler!"
Ellerimi yastığımın altına koyduğumda birkaç çatırtı sonrası sesler kesilmişti. Bu da demek oluyordu ki Jaemin hepsini yorup dikkati kendi üzerinde tutmuştu. Bu iyiydi.
En çok da içimde tutmam gerekmesi canımı yakıyordu. Bu zamana kadar neyle yalnız baş etmiştim ki? Her zaman yanımda kardeşlerim varken aniden tek kalmam alışılagelmişin çok dışındaydı. Ben tüm bunlarla tek başıma nasıl başa çıkacaktım?
Tanrım, sadece huzur diliyorum.
***
Seul, Güney Kore/Irregaular Cafe~Bir insan sizi bıraktığı en ufak parmak iziyle bile,o ana, o yıla, o güne götürebilirdi. Ve dahası o insan o izle sizi baş başa bıraktığından bihaberse işiniz daha zordu. Farkındalık sizi bu denli vurmuşken ona hiç uğrayamayacak kadar uzaksa... Her şey daha zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Finally//Beautiful Stranger • markhyuck
Teen Fiction//markhyuck// ... Birkaç kez sertçe yutkunup ilk kez dolan gözlerini gizlemeden gözlerime baktı. Yağan yağmur muydu bütün bedenimi üşüten, yoksa onu bu denli güçsüz görüşüm müydü bilmiyordum. " Değişimden korktuğumu biliyorsun, belki de bu yüzden he...