Kontrolü Kaybetmek

1.5K 180 119
                                    

Seul, Güney Kore~

Gözlerimi kapattığım an, onun suretine açılan yeni bir dünya vardı sanki. Ne yaparsam yapayım hafızamdan silemediğim bütün minik detaylarıyla orada beni bekliyordu. Ona olan aşkım her yanımda, tüm zerrelerimdeydi ve ilk defa ondan tamamen kaçmak istemiştim. Her zerremi sarmış bu şeyden kurtulmak...

Çünkü küçücük dünyam bu depremi kaldıramıyordu. Artık her şey keşkelerin ardına sığdıramayacağım kadar karmaşıktı ve inanın bana kendi dünyama, kendi elimle vurduğum bu koca darbenin etkilerini uzun zaman boyunca geçiremeyecektim.

Beşten geriye say derdi annem, ne zaman canım yansa ve ağlayacağımı farketse.

Beşten geriye say ve her şeyin iyi olacağını fısılda...

Gözyaşlarım içimdeki denizlere ve nehirlere yine sığamazken, dudaklarımdan annemin söylediği gibi akıp gidiyordu sayılar.

Beş, dört, üç, iki, bir...

Her zaman olmasa da çoğunlukla işe yarayan totemimiz en gereken zamanda tutmuyordu işte. Bu sefer öyle bir yıkım yaşıyordum ki, doğrusu bana kimse; hiçbir yöntem yardım edemezdi.

Titreyen bedenimin yağan karla ya da soğuk havayla da ilgisi yoktu sanıyordum ki. O an içimde oluşan ani boşluk, etrafa uçuşan hayali kelebeklerin yokluğu tüm gezegenimi üşütüyor gibiydi. Kapalı gözlerimi ise açmaya korkuyordum. Oysa gerçeklere göz yumamazdınız. Bunu da çok küçük yaşta öğrenmiştim ve umuyordum ki asla unutmayacaktım.

Rakamları tekrar ettikçe şiddetlenen ağlayışım, sıkmaya çalışsam da o sayıların arasında uçuşan hıçkırıklarım ve artık var olduğuna inanmadığım akli dengemle, yapayalnız, bir parkta oturuyor olmam fazla acınasıydı. Olması gereken de bu muydu yani?

Buna ne isim verecektim ben? Acı kelimesinin bile ufak geldiği, hangi kalıba sokacağımı bilmediğim bu şeyle nasıl baş edecektim? Neden giderken elimden bütün sıfatları alıp gitmek zorundaydı sanki?

Ense kökümden saç uçlarıma yükselen bir ateş vardı o gittiğinden beri. Oysa titrerken bir yandan da yanıyor olmam çok dengesizdi. Ancak o an için ufak gezegenimdeki hiçbir şey yerli yerinde değildi ki... Ruhum çocukken parmaklarımdan kayan  kırmızı uçan balonum gibi çoktan bir yerlere kaybolmuş, annemin totemi o gün ilk kez beni yarı yolda bırakmıştı.

Artık çocuk değilsin Donghyuck, kuralların geçerliliğini yitiriyor...

Mark Lee benim kurduğum basit düzeni darmadağın etmişti. Ufak dünyamda yaşanan en çılgısız olaydan bile fazlasıydı ve öylesine şiddetliydi ki etkisi... Artık bedenen de büyük bir acı hissediyordum.

Gözlerimi yumduğum tek şey dışarda akmaya devam eden hayattı aslında. Bunu fark ettiğimde yumruk halinde duran elimle göz yaşlarımı silip uzun saatler sonra tekrardan gözlerimi araladım. Dudaklarımdan kaçan son hıçkırık sesi sokakta yankılanmasa, bir rüyada olduğumu varsayardım ancak değildi. Her şey olabildiğine gerçek ve can sıkıcıydı.
Sokak çoktan kararan hava yüzünden artık bomboştu. Kar yağışı durmuş, etrafımda ufak, beyaz birikintiler oluşmuştu. Öylesine sessiz bir vakitte uğuldayan kulaklarım bana bu âna kadar oyun oynamış olsa gerektiler. Zira ben, dışarıda bir ordu dolusu insan tartışıyormuş da kulaklarımı hepsine tıkamam gerekiyormuş gibi hissediyor, uzaktan gelen boğuk sesler duyuyordum.

Uzun bir süre durup ne yaptığımı idrak etmeyi denedim. Saatin geciktiğini anladığımda ise ellerimi ceplerimde gezdirip telefonumu buldum aceleyle. Parti gecesinden daha beter olan gözlerim görüş açımı felaket derecede daraltsa da umursamadım. Cevapsız aramalarda gezen gözlerim hafif irileşirken, evde yiyeceğim azarları hayal etmekte pek de zorlanmıyordum ancak sorun değildi.

Finally//Beautiful Stranger • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin