Seul, Güney Kore/Kore Ulusal Üniversitesi~
Zaman çabuk geçiyordu. Bazen beni bir akreple yelkovanın arasına sıkıştırıp asla ilerlemediğine inandığım zaman, oldukça hızlı ilerliyordu hem de. Hayatımın en karmaşık ve aksiyonlu günlerini atlatmış, artık daha normal ve sıradan olacağına inandığım üniversite hayatına giriş yapmıştım.
Açıkçası giriş yapmak denilince de abarttığımı farkediyordum zira daha başlayalı üç gün oluyordu. Henüz ön hazırlık aşaması da denebilirdi.Birkaç kişiyle tanışmış olsam da, amfi numarasını sormak tanışmak sayılırsa , sosyal olabildiğim söylenemezdi. Gerçi ilk günden kendine ortam yaratan o tayfayla yarışmam zaten mümkün değildi. Kendimi asosyal olarak tanımlayamazdım fakat yeni yerlerde her zaman fazla gergin ve şaşkın olduğum kesindi. Zamanla alışabilirdim diye umuyordum. Zaten amacım tonla arkadaş edinip bol kaoslu, yalanlar ve sahteliklerle dolu bir üniversiteliye dönüşmek falan değildi. Üç aptal arkadaşımla sonsuza yürüyebilirdim ben.
Yaz sıcağının kendimi buz kovasına atma isteğimi körüklediği günlerden birinde yine sabahın köründe kalkmış ve evdekilerle sabah kavgamızı etmiş olmamızın verdiği sarhoşlukla okula girmiştim. Yanımdaki Jeno ve Jaemin ise bir anda ortadan kaybolmuştular çünkü trip atma günlerindeydiler. Ve inanın bana evde kalan son hazır rameni yemiş olmam bu muameleyi hak ettiğim anlamına gelmezdi. Yani ben öyle düşünüyordum. Ayrıca ciddiye almıyordum da, kısmen , eve gidince gönüllerini alırdım nasılsa.
Yüzümdeki maske ve başımdaki şapkayla bu sabah berbat bir ruh halinde olmamla beraber oldukça bakımsız hissettiğim de aşikardı. Üniversite kantininden aldığım kahveyle bir masaya geçtiğimde saatime göz attım. Hala yarım saatten fazla vakit vardı.
Maskemi indirip sıcak kahveden birkaç yudum aldım. Bu sıcakta sıcak kahve içmem anlamsızdı fakat uykum vardı. Uyumak, uyumak ve daha çok uyumak istiyordum. Ancak her zaman istediklerimiz olmuyordu işte.
Bir süre daha kahvenin üzerindeki yansımamı izleyip arada kahveden ufak yudumlar aldığımda, karşımdaki sandalyenin aniden çekilmesi yerimde sıçramama sebep olmuştu.
Kafamı kaldırıp, tanıdık gelmeyen simada göz gezdirdim. Bu kimdi şimdi? Sabah sabah kimseyle konuşasım yoktu doğrusu.
"Merhaba ben Hendery... Şey sen kimsin dercesine bakma... Sadece fazla yalnız ve umutsuz bir vaka olduğumdan kendim gibi bir arkadaş bulmak istemiştim."
Söyledikleriyle kafamı eğip üzerimi kontrol etmemle koca bir kahkaha atması bir olmuştu. Fazla açıksözlü bir girişti bu.
"Evet senden bahsediyorum. Sakın öyle değilim falan deme! Yani en azından şuan için öyle duruyorsun. Ve ben de düşündüm ki neden olmasın?"
Kahve bardağını masaya bırakıp suratımda oluşan istemsiz sırıtmayla bu aptal çocuğun ne kadar haklı olduğunu kendimce kabullendim. Kendim de dağınık ve salaş biri olduğumu biliyordum. Dışardan da öyle görünüyor olmam acınasıydı fakat umrumda olduğu söylenemezdi.
"Ne neden olmasın? Ayrıca öyle olduğum kanısına nerden vardın acaba? Beni mi izledin sen!?"
"Okulda makyaj yapmayan nadir kişilerden birisin..ayrıca yüzünde maskeyle gelip gidiyorsun. İçinde kaybolduğun hoodielerine de bakılırsa... Ben gibisin işte. Dikkatimi çekti sadece."
"Beni bu kadar incelemen doğru mu? Özel hayata saygısızlık bu."
"Sadece bir arkadaş edinmek istemiştim dostum. Özel hayatın hala senin."
"Pekala... Benle aynı bölümdesin o zaman?"
"Evet. Aynı bölüm ve sınıftayız. Bu arada adın neydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Finally//Beautiful Stranger • markhyuck
Teen Fiction//markhyuck// ... Birkaç kez sertçe yutkunup ilk kez dolan gözlerini gizlemeden gözlerime baktı. Yağan yağmur muydu bütün bedenimi üşüten, yoksa onu bu denli güçsüz görüşüm müydü bilmiyordum. " Değişimden korktuğumu biliyorsun, belki de bu yüzden he...