Bir Taşla Üç Kuş

1.6K 143 287
                                    

Irregular Kafe~

Zaman geçtikçe göğsümde ağırlaşan şeyin tek adı aşktı. Aylardır tek başıma taşıdığım aşk... Artık Mark'ın kurtarıcı kanatları sayesinde sanki olması gereken en doğru şey olmuş da onu sevmişim gibi hissettiren aşk...
Güzel aşk, güzel aşkım...
Dudakları her kıvrıldığında, gülüşünü duyduğumda ve ufacık tepkilerini fark ettiğimde içim ona çekiliyormuş gibi hissettiren aşk, benim aşkım; benim sevgilim.

Aitlik eki kullanmaktan çekinsem de kendi içimde tekrarlamaktan asla vazgeçemediğim sözlerdi bunlar. Kalbim ve aklım tamamen onunla doluydu. Kelimelerim sanki sadece ondan bahsederken anlam kazanıyordu, her yerde her şeyde o vardı ve her nasılsa artık tüm bunlara alışmaktan korkan tarafımın diline kilit vurulmuş, yalnızca içimdeki aşık ne derse o oluyordu.

Gözlerimi, yanında oturmakta olan babamla koyu bir sohbete dalmış olan abimin telaşlı ifadesinden çekip Mark'a odaklandım içimde kabaran ani özlemle. Üzerimde olduğunu fark etmediğim bakışlarıyla buluşunca bakışlarım, kollarında olmak istemiştim. Oysa tam karşımda oturuyordu, fazla da uzak sayılmazdı.

"Jaemin'i tekrar mı arasan oğlum? Nerede kaldı bu çocuk?!" Sağ tarafımdan Bayan Na'nın telaşlı sesini duyana kadar süren bakışmamız sonunda dudaklarımdaki tebessümü bozup ciddiyetle Bayan Na'ya baktım. Geldiğinden beri gelin adayı ile ilgili sorduğu milyon soruya cevap bulmakta zorlanırken şimdi de aniden gelişi üzerine saçındaki pembe boyadan-annesi bu renkten artık nefret ediyordu- kurtulmak için ortalardan kaybolan Jaemin'i sorup duruyordu.
Bayan Na hakkında bilmeniz gereken en önemli şey buydu belki de.
Her konu hakkında milyonlarca soru üretip hepsine de teker teker cevap beklerdi.
Jaemin'in kime çektiğini söylememe gerek yoktu sanıyordum ki.

"Birazdan dersi bitince gelirler... Keşke eve gidip öyle bekleseydiniz, değil mi abi?" Dedim ortamdaki havadan bunaldığımı belli etmemekte zorlanırken.

Babamla hasret gidermemiz biter bitmez abime mesaj attığımda eve gitmek yerine koşar adım buraya gelmişti. Ardından, ilk etapta sarılıp özlem gidermekle devam eden bu büyük buluşma babamın ciddiyet içeren sorularıyla devam etmişti. Halen daha abimin ilişkisi konusunda tam olarak ne hissettiğini bilmiyordum. Üstelik Mark'ın Jaehyun Hyung'un kardeşi olduğundan bahsetmeye de vaktim olmamıştı henüz.

"Doğru söylüyor çocuk. Eve gidelim, yoruldum gerçekten Jimin." Dedi Bay Na da eşinin bu tezcanlılığına rağmen kibarlığını ve sakinliğini bozmadan. Bu çiftin zıtlıklarına ve bir o kadar da birbirlerini tamamlıyor oluşlarına her zaman hayrandım ben. En azından bunca senedir aralarındaki farklılığa rağmen evliliklerine zarar gelmemiş olması benimle beraber herkesi hayran bırakan bir durumdu.

"Tamam, gidelim öyleyse..." Sesli bir nefes verip ayaklandığında içimden şükürler etmekle meşguldüm. Henüz mesaim bitmediğinden onlara katılamayacak olduğuma pek de üzülmemiştim doğrusu. Evde çıkacak karmaşadan uzak kalsam daha iyiydi üstelik en ufak zorda kalma durumunda abimin beni ele verip vermeyeceğini de bilmiyordum. Söz konusu Lee Taeyong'sa her an her şey olabilirdi.

"Oğlum sen gelmiyor musun bizimle?" Sordu babam, arkada kaldığımı fark eden bir tek kendisiydi sanırım.

"Hayır, daha işim bitmedi baba. Ama abim şimdi sizi taksiyle eve götürür hemen; beni merak etme~" Kollarımı boynuna dolayıp yanağına yumuşak bir öpücük kondurdum. Onu çok özlemiştim ve durum ne olursa olsun yanımda olduğu sürece kendimi güvende hissediyor olmayı seviyordum.

"Tamam, kendine dikkat et. Mark oğlum sen de kendine iyi bak, görüşürüz." Pekala, işte bunu beklemiyordum. Yanımda merakla ikimizi izleyen Mark da babamın kendine oğlum diye seslenmesini beklemiyor olacaktı ki, telaşla babamı selamlamak üzere eğilmiş ve o arkasını dönüp çıkışa ilerlerken de sertçe öksürmeye başlamıştı. Yanaklarına ulaşan allığı fark etmediğimi sanıyorsa yanılıyordu.

Finally//Beautiful Stranger • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin