Norenminhyuck Dairesi~
Bırak geçmiş, geçmiş olarak kalsın; sen umudu geleceğinde ara derdi abim ne zaman geçmişe takıldığımı farketse. Onun ağzından böyle afilli sözler duymak pek ciddiye alacağım bir şey değildi ancak yine de kulağıma küpe olan bir sözdü bu. Umudumu nerede aramam gerektiğine dair gram bilgim yokken ise gerçekten işime yarıyordu. Sadece, boğazımda varlığını koruyan o yumruyu hissetmiyormuş gibi yapıyor, günlerin kalbimdeki sızıları iyileştirmesini diliyordum.
Havaalanında Kun Hyung ve Zhennan ile buluştuğumuz o ilk gün kollarımla Zhennan'ın cılız bedenine, ruhumla ise Mark'ın iki yanına düşmüş kollarına sarılmıştım. O bunu hissetmiş miydi bilmiyordum ancak yine de aralık kalmış dudakları içime ılık ılık sevgi akmasına sebep olmuştu. Bir yandan da kendime bunun, aslında her şeyi silebileceğimi göstermek için iyi bir fırsat ya da rastlantı olduğunu söylüyordum. Gözlerindeki boş görüntü aldatıcıydı belki ancak inandırıcı değildi artık.
O gün hep birlikte taksilere binip eve gelmemizle kendimi yenilenmiş hissetmeye başlamıştım bile. Her ne kadar Doyoung ve Taeyong Hyunglara bir de Sihirbaz Kun'un eklenmiş olması beni gerse de gelmelerine herkes kadar sevinmiştim.
Doğrusu, Zhennan çoğu zaman ciddi ve az konuşan biri olmuştu. Surat ifadelerinden hislerini asla anlayamazdınız üstelik soru sorulmadıkça gereksiz bilgi de vermezdi. Bu tavrıyla Jaemin'in tam tersi olduğundan mı yoksa kıt çincesiyle onu anlayamadığından mı bilinmez, pek de yıldızları barışmamıştı. Aramızda Renjun'den sonra çinceyi en iyi konuşan kişi olmam ise benim işime yaramıştı. Jeju'da yazları yanımıza tatile gelen Zhennan'la okulda öğrendiğim çincenin yettiği kadar konuşmak aramızda iyi bir dostluğa sebep olmuştu ve bundan oldukça memnundum. Her ne kadar Jaemin kıskançlık krizlerine girip ikimizi asla konuşturmasa da, bilirsiniz eski arkadaşlar araya zaman da girse ilk buluşmanızda o eski hissiyatı verirdi. Eski minik boylu çocuk yerine Renjun'ların aile şirketinin moda tasarımcısı olan Zhennan olarak geri dönmüşse de hala benim bildiğim soğuk duruşlu melek kalpli Zhennan'dı. Ben de o geldiğinden beri kendimi Jeju'nun nemli sıcağında mahalledeki tek gölgesi olan ağacın altında ucuza aldığımız dondurmaları yediğimiz günlerdeki gibi hissediyordum ilk kez; mutlu ve huzurlu.
Her şey oldukça gerçekçiydi biliyordum ki. Reddedilmiştim. Hatta reddedilmekle kalmayıp binbir parçaya ayrılmıştım ve bunun tek sebebi ölesiye birini sevmemdi. Kabul ediyordum. Ancak buna rağmen devam etmek zorundaydım. Hayat ağlayarak geçmiyordu. Sonu gelmeyen bir hüzünle de sorunuma çare bulamıyordum. En iyisi yola devam etmekti, düşe kalka da olsa.
Aklımda tonla soru işareti vardı tüm bu düşünmeme çabalarıma rağmen. Nisan ayının sonlarına geldikçe artan hava sıcaklıklarından mıdır bilmem, kendimi geceleri boğuluyormuş gibi hissediyordum, gündüzki ekstra neşemin aksine. Mark'ı o günden beri görmemiş hatta etrafımda ismini bile geçirtmemiştim. Bu da hislerimin daha da bulanıklaşmasına sebep oluyordu fakat dediğim gibi, özlemimin kurbanı olmayacaktım. Son üç haftadır iyi bile idare ettiğime inanıyordum.
Uyku sürem eskisinin çeyreğine düşmüş de olsa günlerimin çoğunda koca bir tebessümle gizliyordum her şeyi.
Odamdaki köşe koltuğunda oturmuş elimdeki romanın ilk sayfasını üçüncü kez okuduğumu yeni farkediyordum. Sürekli daldığım düşünceler sağ olsun, kitaba yoğunlaşmama izin bile vermiyordu ki.
"Niye oflayıp duruyorsun Donghyuck? Kitap hoşuna gitmedi mi?" Yatağıma uzanmış telefonuyla oynayan Zhennan öflemelerimden bıkmış ses tonuyla sorduğunda gerçek dünyaya dönmek irkilmeme sebep olmuştu.
"Beğendim... Heralde yani. Odaklanamadım da pek." Kelimelerin yarısını yalnış telaffuz etmişim gibi bir his oluşsa da içimde, umursamadım. O beni anlıyordu nasılsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Finally//Beautiful Stranger • markhyuck
Teen Fiction//markhyuck// ... Birkaç kez sertçe yutkunup ilk kez dolan gözlerini gizlemeden gözlerime baktı. Yağan yağmur muydu bütün bedenimi üşüten, yoksa onu bu denli güçsüz görüşüm müydü bilmiyordum. " Değişimden korktuğumu biliyorsun, belki de bu yüzden he...