Jeju, Güney Kore~
Verdiğim kararlar ve sonuçlarını sorgulayabilmek için çok az vaktim olmuştu doğrusu. Daha ne olduğunu bile anlayamadan bir hafta içinde kendimi odamdaki eşyaları bavullara doldururken bulmuştum. Kafa karışıklığı içinde olsam da mutlu hissediyordum. Hayallerime giden yolda nihayet bir şeyleri başarabilmiştim.
Dün babamla birlikte annemin mezarına gittiğimizde, babamın anneme beni gururla anlatmasından sonra ise karar vermiştim, artık elimden gelenin en iyisini yapıp bu okulu bitirecektim.
Elimdeki kıyafetleri özenle katlarken bu daracık odayı bile özleyeceğimi hissediyordum. Oysa çoğu zaman bu odadan şikayetlenirdim. Hatta abimle bu konuda uzun yıllar kavga etmiştim. Ancak yine de bu odayı ve verdiği hissi seviyordum.
Yerdeki kıyafetlerimi bavula yerleştirirken sabahtan beri etrafta dört dönen babam yeniden bir şey aklına gelmiş olacak ki, odama girmişti.
"Ne yaptın, bitti mi?"
"Az kaldı baba, son birkaç eşyamı yerleştirmem gerek, ayrıca sen biraz otursana! Başım döndü sayende."
Yatağıma oturduktan sonra baş ucumdaki çocukluk resmimi eline almış ve derin bir iç çekmişti buna karşın.
"Ne yapayım..ilk defa uzak bir yere gidiyorsun. Eksik bir şey olmasını istemiyorum."
Elindeki resme hala bakmaya devam ederken yüzündeki tebessümle annemin resimdeki gülen yüzüne baktığını biliyordum. Bu tebessüm her zaman annem içindi. Ona özeldi.
"Oo bensiz ne konuşuyorsunuz bakalım?"
Abim de rahatça kendini yatağa atarken bu odayı şimdiden sahiplendiğini görebiliyordum. Müzik aletlerini ve çizim kağıtlarını buraya yığacaktı muhtemelen.
"Daha gitmemi beklemeden odaya konmaya çalışıyorsun, gözümden kaçtı sanma! Ancak burası hep benim olacak."
"Sen git de görürüz kime kalacağını..elin de amma ağırmış. Hala toplayamadın."
Yavaşça ayaklanıp üzerine atlamam için yüzündeki son sırıtış yetmişti. Bu sırada arada kalan zavallı babama olan olmuştu.
***
Elimde tuttukça daha da ağırlaştığını hissettiğim bir bavul ve iki sürgülü valizle havaalanının ortasında dikilmiş, bitik bir halde yanımdaki arkadaşlarımın bitmek bitmeyen enerjilerine hayretle bakıyordum. Sabah çok erken saatte uyanmış ve salondaki yemek masasının altında elimdeki çikolatalı süt şişesiyle saatlerimi geçirmiştim. Bu nedenle uyku gözlerimden akıyordu.
Nihayet babamlarla da vedalaşabilmiş, beklemek için biletimizde yazan alana ilerliyorduk fakat nasıl olduysa havaalanının bambaşka bir ucuna gelmiştik. Ve bu kesinlikle daha önce uçağa binmemiş üç yarım akıllıya uyan bir hareketti. Renjun sürekli Çin'e gidip geldiğinden alışkındı fakat onu da havaalanının bir ucunda tuvalette bırakmıştık en son. Sahi Renjun neredeydi şimdi? Belki de çoktan bekleme alanına gitmişti.
Şimdiden koca bir karmaşanın ortasında kalmıştık.
Yanımızdaki havaalanı görevlisiyle ilerlediğimiz yolda elimizdeki onca eşya yüzünden daha ilk dakikadan terlemiştim. Bu işin sonunun böyle olacağı belliydi zaten. Üstelik bu daha başlangıçtı, biliyordum.
"İşte burası gençler. Size iyi yolculuklar diliyorum. Dikkat edin kendinize."
Adam bizim halimize bakınca ne mal olduğumuzu anlamış olsa gerek, dikkat etmemizi belirtip gitmişti.
Bu sırada koltuklara oturmuş, elindeki içeceğiyle bize sırıtan Renjun "Ben size bekleyin demiştim" dercesine bakıyordu. Haklıydı da. Beklememizi söylemişti. Her zamanki gibi çilekli limonatası ve elindeki dergiyle oldukça "sanat tutkunu" olduğunu belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Finally//Beautiful Stranger • markhyuck
Teen Fiction//markhyuck// ... Birkaç kez sertçe yutkunup ilk kez dolan gözlerini gizlemeden gözlerime baktı. Yağan yağmur muydu bütün bedenimi üşüten, yoksa onu bu denli güçsüz görüşüm müydü bilmiyordum. " Değişimden korktuğumu biliyorsun, belki de bu yüzden he...