Merhabalar!
Bekledik bekledik ve artık final bölümüne geldik... Midemde uçuşan kelebekleri ve kalbimdeki çarpıntıyı size anlatmaya sayfalar yetmez sanırım. Sizlere veda ettiğim ve birkaç ekstra konudan bahsettiğim bir bölüm de mutlaka gelecek. O bölümde veda etmeden önce son olarak "behind the scenes texting" i bulunacak ve en sonunda da kitabın gelecek planları+veda mektubum olacak. Okursanız sevinirim💚o bölümü de yarım saat sonra atacağım mutlaka. Bunu bir sindirelim o da gelir yani😂 Merak edenler okuyabilir:)
Bunun dışında şuan büyük finalde sizden finale yakışacak kadar çok yorum ve beğeni beklerdim... Zira bunlar benim cevap vereceğim ya da okuyacağım son yorumlar falan olacak bu kitapta. Yani sizden tek ricam budur sanırım:) elimden geldiğince güzel bir son yazmayı denedim. Beğenmenizi umuyorum🌹(kesinlikle ağlamadım(!))
Hepinize iyi okumalar:)
.
.(Not:Bu bölüm tanrısal bakış açısıyla yazılmıştır.)
.
.Seul, Güney Kore~
Ters çevirilmiş bir kum saatinin yavaşça süzülen taneleri sona geldiğinde tekrar çevirip zamanı başa alabilmek mümkün olsaydı, koca kamp alanında yaktıkları ateşin başında onlardan pek de beklenmeyecek bir şekilde sessizce oturan gençlerin yapacağı ilk şey zamanda geriye gidip tanıştıkları ilk gün kavga etmek yerine birbirlerini kucaklamak olurdu.
Her ne kadar "kucaklamak" kelimesini içlerinden geçirmek bile gururlarına ve ciddi olamayan karakterlerine itici gelse de geçmişe bakınca o iç gıdıklayıcı, sıcak ve keklemsi hissi asla görmezden gelemiyordular.
Bazen insan hayatına aniden ve öylesine giren kişileri başta ciddiye almaz, hatta gitmeleri için tüm gücüyle iterdi fakat her nasılsa bu kişiler beraberlerinde uzun bir zincirin halkalarını sürüklermiş gibi başkalarını da hayatınıza getirir, sizi birden fazla hikayenin yan karakteri haline çevirirlerdi.
Lee Donghyuck Mark'ı ilk tanıdığı o restoran tuvaletinde bileğine dolanmış kırmızı iplikten her ne kadar habersizse, Mark Lee de ellerindeki zincirdeki her bir halkayı şimdilerde canından bir parça gibi gördüğü fakat o zamanlar öldürmek istediği esmer güzeli çocuğun hayatına dahil ettiğinden o kadar habersizdi. İkisi de hayattaki en büyük korkuları olan "değişmek" fikriyle boğuşup kendilerini derin düşünce sularına bırakmış, önceden yazılmış kaderden kaçmayı denemişlerdi. Fakat insan kendi gölgesinden ne kadar kaçabilirdi ki? Bu boş bir çabaydı. Tabii şimdi sorsanız o günlere oldukça minnettar hissettiklerine emin olabilirdiniz.
"Bu kadar huzurlu bir atmosferde, kavga etmeden, birbirimizi öldürmeden ve hatta bir şeyleri mahvetmeden oturuyor olduğumuza inanamıyorum." Yanında kendiyle aynı battaniyenin altında mayışmış bir halde duran sevgilisinin omzundaki başını kaldırıp derinleşmiş sesiyle ilk konuşan Taeyong'du. Bu kamp alanına geldikleri ilk dakikadan iskeletini bozdukları üç çadır yüzünden neredeyse birbirlerini öldürdüklerini, Jaehyun'un Ten'i dereye fırlatması üzerine Johnny'nin onu kafasına poşet geçirmek suretiyle boğmayı deneyişini, Chenle'nun abisiyle Jisung arasındaki "ateistler cehenneme gider mi" temalı alevli tartışmayı durdurmak yerine iyice ortalığı karıştırırken attığı yunus kahkahalarını ve hatta Bay Jung'un uzun pelerinine basan Mark'a ensesine vurmak suretiyle temizlik yaptırışını bir kenara koyup öylece oturmak garipti elbette.
"Farkındaysan tüm gün ortalıkta koşturdular kıçlarında kurt varmış gibi, makina olsa bozulurdu bunların yerinde." Memnuniyetsiz ses tonuyla cevap vermişti hemen Yuta. Sicheng'in omzunda uyuyakaldığını fark etmemişe benziyordu. Yoksa daha kısık bir ses tonuyla konuşurdu muhtemelen. Yeni sevgilisini dünya üzerindeki diğer herkesten daha değerli gördüğünden, son zamanlarda yapışık ikizler gibi gezip bir zamanlar kınadığı çift kıyafetlerinden bile giyiniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Finally//Beautiful Stranger • markhyuck
Teen Fiction//markhyuck// ... Birkaç kez sertçe yutkunup ilk kez dolan gözlerini gizlemeden gözlerime baktı. Yağan yağmur muydu bütün bedenimi üşüten, yoksa onu bu denli güçsüz görüşüm müydü bilmiyordum. " Değişimden korktuğumu biliyorsun, belki de bu yüzden he...