Bölüm 1

306K 7.4K 5.6K
                                    

Kitabın ilk 27 bölümü düzenleniyor, pürüzler mevcut. Tüm hayat enerjimi elimden alacak yorumlar yapmak yerine yapıcı yorumlar yaparsanız çok mutlu olur, ayrıca düzeltmek için de elimden ne geliyorsa yaparım. Bunun bilinciyle okuyacak herkese şimdiden teşekkür ederim.

Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalaaar!

♤♤

Derin bir nefes alıp oturduğum yataktan kalktım, oyalanmadan yönümü dolabıma çevirdim. Bir an önce hazırlanıp evden çıkmamız gerekiyordu. Aksi halde geç kalacaktık. Üstelik ben annemden, annem de Yadigar teyzeden azar işitecekti.

Üstümdeki şortlu gecelik takımımı çıkarıp üzerime tayt ve üst bedenimden bir beden büyük olan dökümlü siyah tişörtü geçirdim. Tayt çukuruna insan bir defa düşünce kurtulamıyordu lâkin havalar o kadar sıcaktı ki sabahları tayt giyinmek tam bir işkenceye dönüşüyordu. Neyse ki akşamları o kadar sıcak olmuyordu da taytlarıma kavuşabiliyordum. Ben üstümü değiştirirken annem de söyleniyordu tabii aşağı kattan. Evde sadece ikimiz kaldığımızdan ve saatin gece yarısını göstermesinden ötürü netçe duyabiliyordum sesini. Ev ne kadar sessizse mahalle de evi aratmayacak kadar sessizdi. "Betül, kızım hadi!"

Çıkardığım üstümü kabaca katlayıp yatağımın üstüne koydum. Daha fazla oyalanmak, annemi daha fazla çıldırtmak demekti. Odadan çıkıp paldır küldür merdivenleri inerken annem gibi sesimi yükselterek "Geldim, geldim," diye söylendim. Elindeki poğaça dolu poşetlerle, bahçeye açılan kapının önünde beni bekliyordu. Hemen ayaklarının önünde duran son poşeti de elime aldıktan sonra ayağıma kapının önündeki beyaz terliklerimi geçirdim. Dudaklarımda ise şirin olduğunu umduğum bir gülümseme mevcuttu. Tabi bu şirinlik Nalan hanımda ne kadar etkili olurdu, bilmiyorum. "Gülnur da gitmiş, konuştuk az önce. Ama Çiçek ablan çocuklarla evdeymiş hâlâ."

Annem önden çıktı bahçeden, ben de ilk önce evin kapısını, ardından da bahçe kapısını kapatıp yetiştim ona. Uzun, koyu renk saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken "Gül neredeymiş?" diye sordum. Bakışlarımı hemen bizim evin karşısındaki evdeydi. "O da gitmiş annesiyle." Sitemli sesiyle gözlerimi bu sefer annemi buldu. "Herkes sen mi, bak gitmiş kız, millete yardım ediyor." Sitemli sesine karşılık omuz silkmemek imkansızdı. Ne vardı yani poğaçaları yapmakta geciktiysem?

Anneme karşılık "Millete yardım etmeden önce keşke iki çocukla baş etmeye çalışan ablasına yardım etseymiş," dedim sitemle. Haklı olduğum için susma hakkını kullandı. Ben de uzatmadım. Annemin huyuna alışmıştım artık. "İyi, ben bi' uğrayayım yanına. Belki yardıma ihtiyacı vardır, gecikmesin." Annem memuniyetle başını salladı. "İyi yaparsın annem."

Elimdeki patatesli poğaçaların olduğu poşeti anneme verdikten sonra annem mahallelinin sahur için kurduğu alana doğru yürümeye başladı. Yadigar teyze ve Pamuk dedenin mahallenin sonuna doğru boş bir arazileri vardı. Kendileri mahallenin en yaşlı bireyleri olduklarından herkesin dedesi ninesi konumundalardı. Boş arsayı mahaleli el birliğiyle ufak bir parka dönüştürmüşlerdi.

Sadece oldukça yaşlı olan söğüt ağacının bulunduğu geniş arsayı farklı farklı ağaçlarla yeşillendirmişler, çiçekler ekmişlerdi. Yadigar teyze günün çoğunluğunu o bahçede geçirirdi. İçinde bulunduğumuz gün ise ramazanın son günüydü. Bugün sahurda ve iftarda aynı ramazanın ilk günde olduğu gibi mahalleliyle birlikte yerdik yemeklerimizi.

Herkese Yadigar teyze önderliğinde görevler verilirdi. Kimisine yemek, kimisine de masa, sandalye gibi. İşte, bizim sahur görevimiz de poğaçaydı ama ben sıcak olsun diye iftardan sonra yapmak istemiştim. Eh, haliyle bayram temizliğiydi ev işiydi derken yorulmuş olmalıydım ki iftardan sonra uyuya kalmıştım. Gecikmişti doğal olarak.

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin