İYİ OKUMALAR;
Neden bu kadar küçük bir meseleyi büyütüp koca inşaatın durmasına neden olduklarını bir türlü anlamamıştı Yusuf. Eğer bizzat ilgilenme konusunda söz vermese ciddi anlamda özellikle bu yoğun zamanda gidip bakacak gibi değildi. Şikayet değildi onunkisi hatta hoşuna bile gidiyordu yuvanın ilerleyişini görmek ama konu böyle saçma olunca sinirlenmeden de edemiyordu. Zaten toplantıdan bir diğerine katılıyor boş zamanlarda ise babasının anlaştığı işin detaylarını ilgileniyordu. Kafasını kaşıyacak zamanı kalmıyordu. Ev halkına özelliklede oğluna zaman ayıramadığı için vicdanen de hiç rahat değildi. Geç döndüğü vakitler çok olmaya başlamıştı son zamanlarda ve anca Yiğit'in uyku saatine yetişebiliyordu. Sırf bir kaç dakika olsun oğluyla baş başa kalabilmek için yorgunluğunu yok sayıp o uyuyana kadar masal okuyordu. Düşününce yine sinirleri tepesine çıkmıştı. Şantiye şefi diye bir şey vardı sorun halledemiyorsa ne diye orada duruyordu.
Bu düşüncelerle şirket binasına girerken kolundaki saate baktı. Öğle arası çoktan bitmişti. Oysa bugün yemekte karısına katılmayı planlıyordu. Hem açtı hem de sinirli. Asansörü tuşlayıp üst katlara tırmanışını izledi...Karısı gibi oda sayıları takip etmeye başladı. İlk anda anlamıştı dar alanı sevmeyişini ve dikkatini böyle dağıtışını. Tebessüm etti karısının güzel yüzü gözlerinin önüne gelince. Hatta böyle anlarda cep telefonunda onun bir kaç fotoğrafına bakmadan kendini alamıyordu. Eli hemen cebine gitti. Cep telefonunu çıkartıp tuşa bastı ama beklediği güzel manzaranın aksine simsiyah bir görüntü ile karşılaştı. Sesli bir küfür savurup şarjının ne ara bittiğini bilmediği telefonu geri hırsla cebine sokuşturdu. Anlık uçan öfkesi geri gelirken asansörün kapısı yana kaydı.
Yusuf tok bir adım attı ve gördüğü manzara ile zaten çatık olan kaşları daha da çatıldı. Yönetici katı adamları ile dolu ve başlarında Fatih hararetli bir şekilde konuşuyordu. Sergen ve Bedri ortalıkta yoktu ve işin en kötü tarafı Yusuf'u en çok gerense bu olmuştu. Elçin ağlıyor diğer kızlar ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ayakları olduğu yere çivilenmişti. Ne hareket edebiliyor nede korkusunun kaynağı olan kadının nerde olabileceğini düşünebiliyordu. Bu korku başkaydı. Üstüne kondurmak istemiyordu. Karısının şimdi odasından çıkıp onun sıkışan göğsünü rahatlatmasını istiyordu. Yutkundu ama kuruyan boğazından inen tek şey kurşun tanesiydi. İndiği yerleri yaktı. Bir yerde durdu ve orayı delip geçti.
"Ağabey!"
"Ne oluyor Aygen nerede?" Diyerek direkt endişesinin kaynağını dile getirdi ve bu sefer yutkunan Fatih oldu. Yusuf karşısındaki adamın bakışlarını kaçırdığını görünce dişlerini sıkıp tekrar sordu.
"Sana Aygen nerede dedim?"
"Abi biz sana ulaşmaya çalıştık. Fakat tel-"
"Lafı geveleme Fatih soruma adam gibi cevap ver." Diye bağırdığında yürekteki korku daha da büyümüştü. Fatih dahil diğer adamları da başlarını eğerken Yusuf'un elleri çoktan yumruk olmuştu.
"Yen-yengemi kaçırmışlar."
"Nasıl?"
"Yemek yedikleri restoranda."
"Onca aldığım tedbire karşın öyle mi? Burnumuzun dibinden ellerini kollarını sallayıp kaçırdıklarını mı söylüyorsun?" Deyip tekrar bağırdı. Sesi öyle hiddetliydi ki adamları korkudan iyice yerlerine sinmişlerdi. Fatih ise ne yapacağını bilemez halde saatlerce uğraşmış şimdi ise karşısındaki adamı nasıl sakin tutacağını düşünüyordu. Bir an önce Sergen ve Bedrinin iyi haberlerle dönmesini umuyordu.
"Abi Sergen polisle aramaya başladı. Bedri ise çoktan etrafa haber saldı. Aldığımız en ufak haberde tepelerine çökeriz. Lütfen sakin olmaya çalış biliyorsun böyle durumlarda sakin kalıp mantıklı düşünmek en iyisidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kokulu Papatya
General FictionEliyle biraz sonra evleneceği kızın çenesini kavrayıp yerde olan gözlerini,gözlerine sabitledi.Tamamen duygudan yoksun buz gibi bakışlarını önce çehresinde dolandırdı,ardından konuşmaya başladı. "Biliyor musun beyazlar içindesin ama ben sende değil...