Bazen işler çığırından çıkar ya Aygen şu an tam da öyle bir durumun içerisindeydi. Kocasıyla tartışmış üstüne yetmezmiş gibi birde Selma'dan mesaj almıştı. O mesajın konusunu çok iyi biliyordu. Ne istiyorsun diye geri dönüş bile yapmamıştı. Ondan bir iyilik istediğinde böyle bir karşılık bekleyeceğini tahmin etmeliydi. Dişlerini sıkıp gözlerini kapattı. Sakinleşmeye çalışıyordu ama her şey birbirine girdiği için aklını toparlayamıyordu. Telefonun ekranına baktı ve geciktirmenin bir anlamı olmadığı aramayı yaptı.
"Kuzen!"
"Ne zaman, nerede buluşuyoruz?"
"Hızın beni çok şaşırttı. Dur bir düşüneyim... Hmm bizim önceden takıldığımız kafeye ne dersin?" Aygen kuzenin bu isteğine kaşlarını daha çok çattı. Saygı denen kavram sıfırdı.
"Orası bizim değil sizin takıldığınız özel bir yerdi." Dedi ve hiddetle ekledi.
"...ve orada buluşmak istemiyorum. Bir saat sonra çalıştığım şirketin yakılarında Gümüş kafe."
"Pekala bir saat sonra görüşürüz kuzen." Aygen, telefonu kapatıp sert adımlarla şirket koridorunu aşarak doğruca odasına doğru ilerledi. Bedri ortalıkta yoktu Gamze ise işinin başına dönmüştü.
"Bugünlük geri kalan işlerimin hepsini iptal et."
"Bir sorun mu var Aygen hanım?" Karşısındaki kızın endişe ile bakışına karşın ses tonunu biraz daha sakin tutmaya çalıştı. Sinirini hakim olmalı sevdiklerine yansıtmamalıydı. Zira yapacağı konuşma hararetli geçecekti ve bu halinden çok, çok daha öfkeli olacaktı.
"Sorun yok sadece kuzenimle görüşeceğim. Sen gerekli ayarlamaları yaparsın." Bir adım attı sonra aklına gelen şeyle durup tekrar arkasını döndü.
"Birde Bedriye söyle beni beklemesin. Eve taksiyle döneceğim."
"Peki Aygen Hanım." Aygen içeri girer girmez masasına yöneldi. Buluşacakları kafe yakındı ve iyice dağılmamak için son kalan bir kaç işini halletmeye başladı. Dosyalara göz attı. Bir iki kısa görüşme yaptı derken neredeyse kırk beş dakikayı doldurdu. Ayağa kalktı ve üzerindeki elbiseyi düzeltip kabanı ile çantasını eline aldı. Beklemeden odasından çıkarken aklına gelen düşüncelerle yanağının içini dişlemeye başladı. Bu sefer farklı olmasını diledi. Ama olayların bağlantısı düşünecek olursa konuşmalarını pekte hayra alamet olmayacağını tahmin edebiliyordu.
"Yenge." Aygen yan tarafından gelen sesle daldığı düşüncelerden sıyrılıp ona meraklı gözlerle bakan çifte döndü. Karşısındaki adam tam burada hazır bekliyorsa tek bir açıklaması vardı.
"Bedri yalnız gideceğim. "Dedi karalı bir şekilde. O konuşmanın nasıl ve ne kadar süreceği belli değildi. Üstelik kuzeninin yapacaklarına emin olamadığı için yalnız gitmesi daha mantıklıydı.
"Yenge yapma ağabeyim...Kesin emri seni yalnız bırakmamam."
"O ağabeyin her şeye burnunu sokuyor zaten." Durdu sabır çekti ve başıyla yolu işaret etti. Kocasından çekindiği için değil Bedrinin üzülmesinden korktuğu için kabul etti. Zamanında onun için az dayak yememişti nede olsa.
"Madem kurtuluş yok hadi gidelim." Bedri ile beraber asansör şirket binası derken kendilerini ana yolda bulmuşlardı. Yanındaki adam valeden aldığı araba ile şimdi buluşacakları kafeye doğru götürüyordu onu. Aslında yürümeyi seçmişti ama Bedri havanın soğuk olmasını bahane etmiş kısacık mesafeyi bile araba ile kat ediyordu. Oysa soğuk hava biraz olsun zihnini açsın üzerindeki ağırlığı biraz olsun hafifletsin istemişti ama sadece istemekle kalmıştı. Kafenin önünde durduklarında biraz önceki buluşma isteği tamamen kaçmıştı. Endişe duyduğu maziye gömülmüş duyguların yeniden gün yüzüne çıkması ve Tolganın tekrar üzülecek olmasıydı. Yüzünü asarak Bedrinin yardımıyla indi arabadan. Etrafa şöyle bir göz attı ve soğuğa rağmen hınca hınç olan kafede onu bekleyen kadınla göz göze geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kokulu Papatya
General FictionEliyle biraz sonra evleneceği kızın çenesini kavrayıp yerde olan gözlerini,gözlerine sabitledi.Tamamen duygudan yoksun buz gibi bakışlarını önce çehresinde dolandırdı,ardından konuşmaya başladı. "Biliyor musun beyazlar içindesin ama ben sende değil...