"Ben istemeden sizin konuşmanıza kulak misafiri oldum."Korece söylediği kelimeler karşısındaki grup tarafından nasıl karşılanacak bilememişti.Zira bu insanların aklına olumsuz şeyler gelebilir ondan şüphe edebilirlerdi.Aygen'in bilerek yanlarında tutulduğu ve konuşmalarını dinletildiği gibi.Yada düşüncelerinin tam olarak ne olduğunu öğrenmek istenildiği gibi.Kim özel sahasına bir başkasını sokmak isterdi ki?Eğer herkesin duymak istedikleri kelimeleri sarf edecek olsalardı bunu ana dilleriyle değil İngilizce olarak devam ederlerdi.
"Siz Korece biliyor musunuz?"
"Evet yıllar önce ülkenizde yaz tatili yapıp kültürünüz hakkında bir çok şey öğrendim ve bunların arasında erkeklerinin çok kibar olduğu ve bir bayana nasıl davranması gerektiği de vardı.Umarım şu an ki durumu yanlış anlamazsınız ve beni bağışlarsınız."Aygen bunu dile getirirken başını da eğmeyi ihmal etmemişti.Gözlerini tekrar karşısındaki adama çevirdiğinde ne yazık ki düşündüğü şey olmuş kuşkulu bakışlarla karşılaşmıştı.Biliyordu tahmin etmesi zor değildi ve gelecek olana hazırlandı.
"Yani diyorsunuz ki bu bir tesadüf."
"Fazlası değil emin olabilirsiniz çünkü bu dili bildiğimi henüz eşim bile bilmiyor."Beylerin gözleri bu sefer kocasına kaydı.Sözlerinin doğruluğunu tartıyor gibiydiler.
"Baba Yusuf beyin şaşkınlığına bakılırsa doğru söylüyor."
"Peki ya diğerleri."
"Kocamın bilmediğini diğerleri nasıl öğrenecek.Hem neden bu kadar şüphecisiniz.Sonuçta sizinle ülkelerimizin geleceğini ilgilendirecek bir anlaşmaya imza atmıyoruz ve inanın bana ajan olmak için oldukça iyimserim."Deyip kendinden emin bir şekilde karşısındaki adamın gözlerinin içerisine baktı.
"Aygen!"Kocasının endişe dolu ses tonu kulağına iliştiğinde elini havaya kaldırıp onu susturdu.
"Güçlüsün...Bu kişilik bu aileye yakışır bir özellik.Ama tecrübesizsin buda olayların akışını yanlış etkiliyor."
"Belkide işimle alakalıdır.Ben buraya gezi amaçlı geldim.Gemiler armatörlük benim ilgi alnım değil çünkü ben bir mimarım.""Dediğinde beyler bir birine bakıp onu anlamadıklarına dair aralarında konuşuyorlardı.
"Yine kendi dilinizde konuşuyorsunuz ve ben buradayım sizi duyuyorum.Aklınıza ne takılıyorsa bana sorabilirsiniz."
"Peki neden bu toplantıya katıldınız o zaman?Tabi sizin için cevaplamakta bir mahsur yoksa."Aygen kibarca dile getiren bu soruya aynı kibarlıkla cevap verdi.
"Eşim ne kadar itiraz etsem de yanında olmamı istedi.Ona yersiz endişelerini dile getirdim ama sizin ikna olmayacağınıza dair nedensiz bir kaygıya yakalandı."
"Daha kabul etmedim yersiz değil bence."
"Peki bay Kim siz hep kendi sözünüz mü geçsin istersiniz?Oğullarınızın düşüncesinin hiç mi önemi yok?"Eğer oğulları ile buradaysa onlarında söz hakkı olduğunu bilmesini gerekiyordu.Kim bu yaştaki insanların babaları tarafından yok sayıldığını görmek isterdi ki?Şimdi İdris beyi bir kez daha taktir etmişti.Bükemediğin eli öpeceksin.Bu güney Kore şirketle birde oğullarının aracılığıyla anlaşmayı denemek istemişlerdi.
"Nereden çıkardınız bunu şimdi?"
"Ah bir kez daha hatırlatıyorum sizi duydum."Aygen gülerken yaşlı adamın çekik gözleri daha çok kısılmıştı.
"Bakın eşim ve ben sırf bu anlaşma için tüm önemli işlerimizi iptal edip Trabzon'a geldik.Aile büyüklerimiz tüm sorumluluğu kocamın üzerine bıraktı.Kendilerinin başaramadığı şeyi onun başaracağından oldukça eminler.Neyse bende eşimin..."Deyip kocasına baktı.Yılmazlar erkeklerinin aklı karışmış sadece tamamen yabancısı oldukları dilin ne anlama geldiğini bilmeden yüz ifadeleriyle bir şeyler çözmeye çalışıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kokulu Papatya
General FictionEliyle biraz sonra evleneceği kızın çenesini kavrayıp yerde olan gözlerini,gözlerine sabitledi.Tamamen duygudan yoksun buz gibi bakışlarını önce çehresinde dolandırdı,ardından konuşmaya başladı. "Biliyor musun beyazlar içindesin ama ben sende değil...