İçini kaplayan huzursuzluk onu rahat bırakmasa da bir kere o yalanı söylemişti.Aslında yalan sayılmazdı.Planladığı gibi Yiğit'i önce parka götürecek ve işler istediği gibi yolunda giderse çok yakındaki pedagogun bulunduğu merkeze bir şekilde geçecekti.Tabi bundan önce Bedrinin yanından uzaklaştırması gerekiyordu.O yanındayken yerinden kımıldayamazdı hem yeterince ona sırları için yük oluyordu üstelik bu konu onuda aşıyordu.O çok kıymetli ağabeyi duyduğu zaman onun canına okurdu hoş yanından uzaklaştığında ve planı işe yaramazsa yine aynı şey olacaktı ama Aygen ona da bir kılıf bulmuştu.Yiğit'in tuvaleti geldiğini ve mecburen yanından ayrılmak zorunda kaldığını söyleyecekti.Tabi bu süreç umduğu kadar kısa sürerse.Derin bir iç çekip elini gömleğinin boğazına götürdü.Bir günde çok fazla yalan söyleyecekti ve eğer bu yalanı bir ortaya çıkarsa işte o zaman o pislik kocasının hışmından kesinlikle kurtulamayacaktı.Birde Zeynep hanım vardı.Ona inanıp izin vermişti yaptığını öğrenirse ne yazık ki gözünden düşme ihtimali vardı.Suçlu psikolojisi yaşıyordu ve bu onun oturduğu yerden sıkıntıyla terlemesine sebep oluyordu.Daha sonra bakışlarını kumların üzerinde yanındaki küçük kızla oynayan ufaklığa çevirdi.Onun için bunu yapmalıydı.İyileşmesi ve konuşmasını istiyorsa bu sıkıntılara göğüs germesi gerekiyordu.Daha sonra saatine baktı on dakikası kalmıştı.Buradan taksiye binerse beş dakika yol ve bir beş dakikayı da bekleme süresi olarak hesapladı.Kulağa yaptığı plan deli saçması gibi geliyordu.Sadece bir kez bir kez doktor onu görsün ve ona istediği şeyleri söylesin gerisinin onun için önemi olmayacaktı.Oturduğu yerden doğrulup doğruca Yiğit'in yanına geçti.Dakikalar saniye hızında geçmeye başlamıştı.
"Yakışıklı gel bakalım.Seninle ufak bir gezi yapacağız.Allah'ım sen bana yardım et."Deyip gözlerini bir an olsun onların üzerinden ayırmayan Bedriye doğru yürüdü.Yüz ifadesini sabit tutmaya çalıştı.Eğer bir açık verirse işte o zaman her şey biterdi.
"Bedri şu köşedeki büfede pamuk şeker satıyorlar.Yiğitle bana birer tane alır mısın?"
"Yenge ağabeyim kızmasın..."Dediğinde Aygen kabaca gözlerini devirdi.
"Çoğu çocuğun elinde var canı mı çeksin yavrucağın.Hem bir kereden bir şey olmaz bırakın da biraz çocukluğunu yaşasın Allah aşkına... Sanki çok ilgili babaymış gibi pamuk şekere kızar ama çocuğuna gece korktuğunda sarılıp teselli etmek yerine nasihat verir.Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.Dengesiz herif ne olacak..."Sesi sonlara doğru kısılmıştı.Bedri de ağzının içinde homurdanmasından bir şey anlamadığı için ona tuhaf bakışlar atıyordu.
"Efendim yenge bir şey mi dedin?"
"Hadi Bedri bak benim bile canım çekti bir an önce alıp gel."Deyip onu gönderirken Aygen biraz daha oyalanması için bir kaç siparişi daha ekledi.Su ve kağıt helva gibi.Daha sonra onun büfeye yaklaşıp biraz olsun göz hizasından uzaklaşmasını bekledi.Bir kaç kere onlara dönüp bakması büfenin önünde son bulunca Aygen beklemeden hızlı adımlarla yola doğru ilerlemeye başladı.Zaten oradan baksa kesinlikle ikiliyi göremezdi buda Aygen için büyük avantaj olmuştu.Önüne gelen ilk taksiyi el yordamıyla durdurdu ve ivedi bir şekilde içine girdi.Onun için asıl macera bundan sonra başlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kokulu Papatya
General FictionEliyle biraz sonra evleneceği kızın çenesini kavrayıp yerde olan gözlerini,gözlerine sabitledi.Tamamen duygudan yoksun buz gibi bakışlarını önce çehresinde dolandırdı,ardından konuşmaya başladı. "Biliyor musun beyazlar içindesin ama ben sende değil...